Turgut'tan Hürriyet'e gönderme
Abone olMehmet Emin Karamehmet'le ilgili iddialar Hürriyet ve Akşam gazetelerini karşı karşıya getirdi. Serdar Turgut, bugünkü yazısında eleştirilere cevap verdi.
Fatih Altaylı ve Serdar Turgut, Mehmet Emin Karamehmet için
tartışmaya başlamıştı. Uzun süre gündem olan tartışmanın üstünden
geçen süre zafında Karamehmet bazı çalışmalar yaptı. Turgut, isimli
yazısında bu çalışmaları Hürriyet'e gönderme niteliğinde kaleme
aldı..
Yazı : Serdar Turgut
Kaynak :
Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni, bir süre önce köşesinde 'banka hortumculuğu kavramını' irdelemeye başlamış ve kavramı tartışmaya açmıştı. Çok da iyi yapmıştı, çünkü haklı haksız genel suçlama aracı olarak kullanılan 'hortumcu' kavramı hem bu toplumda büyük haksızlıklara hem de kamuoyunda bazı insanlara karşı haksızlık yapıldığı inancının doğmasına neden olmuştur. Biz gazetecilerin bir görevi de bazı kavramların doğru kullanılmasını sağlamaktır.
Bazı kavramlar toplumda söylemi belirleyici olurlar, bu kavramlar yanlış kullanıldığı takdirde toplumda büyük yaralar sakatlıklar doğar. Türkiye'nin durumu da budur. Yanlış söylem ve kasıtlı suçlamalar bu ülkede suçlanmayı gayet tabii ki hak edenlerle birlikte bunu katiyen hak etmeyenlerin de mağdur duruma düşürülmesine neden olmuştur.
Bugün birinci sayfamızda Çukurova grubunun TMSF'ye 10. taksit tutarı olan 135 milyon doları ödediği ve toplam ana para ödemesinin de 630 milyon dolara ulaştığına ilişkin haberi okuyabilirsiniz. Bu grubun patronu Mehmet Emin Karamehmet, Türkiye'de birbiri üstüne gelen krizler döneminde devlet politikalarındaki aksamalar ve yanlışlıklar nedeniyle hak etmediği bir borç yükü altına itilmiş ve bu borcu da üstlenerek ödemelerini sürdürme mücadelesini seçmiştir. Borcunu zamanında ödemek ve tamamen temizlemek için olağanüstü çaba gösterdiğini yakından bildiğim ve ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan uluslararası çapta şirketler yaratmış olan bu grubun, zamanında neler yaşadığını merak edip soruşturduğumda aldığım cevaplar hem Türkiye'nin kendi evlatlarını nasıl yemeğe çalıştığını hem de bu ülkede haksız suçlamaya muhatap olabilmenin ne kadar da kolay olduğunu gösterdi bana. Bu grubun patronu Mehmet Emin Karamehmet'in bankalardan doğrudan ve dolaylı olarak tek kuruş kullandığı kredi yoktur. Evet, grup şirketlerine zamanında açılmış olan krediler vardır. Bu şirketlerin bir kısmı aynı zamanda bankaların da iştirakleri arasında yer almaktadır. Bu krediler yatırım olmuştur, istihdam, üretim olmuştur ve yaratılan yeni değerlerin vergisi de son kuruşuna kadar ödenmiştir. Daha da önemlisi Turkcell ve Yapı Kredi Bankası gibi iki büyük ulusal değer, yatırıma dönüştürmek için alınmış krediler karşılığında rehin de edilmiştir. Üstelik yapılan bütün bu harcamaların son derece düzgün olarak kayıtları ilgili şirketlerde bulunmaktadır. Şimdi soruyorum böyle bir hortumculuk olabilir mi, böyle saçma bir suçlama olabilir mi? Makul açıklamaları türlü nedenlerle anlamamakta ısrarlı olanlar dışında kalanlara soruyorum, biraz önce söz ettiğim şirketler arasında yer almakta olan Turkcell ve Yapı Kredi gibi uluslararası değerde olanları da bulunan bir grubunun patronuna haksız suçlamalar yönlendirilmesi, kamu vicdanında kabul görebilir mi? Medyadaki bazı arkadaşlar yaptıkları suçlamaların haksız olduğunu bile bile saldırılarını bir süre sürdürmüşler ve sonuçta da mesleki itibarlarını zedelemişlerdir, şu anda haksız yükletilen borcun da tıkır tıkır geri ödendiğini görünce onlar da suskunluğa büründüler. Haksız yükletilen borç diyorum ya bunu da biraz açmam gerekiyor; örneğin 1993 sonunda grup şirketlerinin Pamukbank'tan kullandığı kredi miktarı yaklaşık 570 milyon dolarla aktifin yüzde 19'u düzeylerindeydi. Bu tarihten sonra gelen Körfez Savaşı ve Türkiye'yi tsunami gibi vuran 1994 krizinin de etkisiyle bu miktar faiz reeskontlarıyla 1996 yılında aktifin yüzde 44'üne çıktı. Üstelik de şirketlerin arada geçen dönemde kullandığı yeni kredi de yoktu buna rağmen kredilerin toplamı, işletilen faizler nedeniyle aktif içindeki yeri sürekli arttı. İşte Mehmet Emin Karamehmet'in borcu olarak topluma anlatılan hikayenin özü de budur. Buna rağmen Karamehmet'in bu dönemde bir yanlışı olmamasına ve art arda gelen krizlerin bankalar üzerindeki etkisini grup şirketleri tarafından üstlenmesine rağmen yine de haksız suçlamalara muhatap olmuştur. Ülke ekomomisine büyük zorluklar çekilerek kazandırılan bu şirketlerin üstlendikleri bu yükün altında ezilmemeleri için olağanüstü bir savaş verilmiş, her biri birer dünya markası olan bu şirketlerin ülke ekonomisi içindeki yerlerini korumak için uğraşılmıştır. Sonunda tünelin ucundaki ışık da gözükmüştür. İstiyorum ki bu olan bitenleri iyi bilelim de 'hortumcu' gibi kavramları doğru kullanmaya başlayalım ve sezgileriyle doğruyu gördüğüne inandığım halkın vicdanını zedeleyecek yanlış söylemlere hiç girmeyelim. Bu tür suçlamaları hak eden de var etrmeyen de, yanlış suçlanıp da aslında müteşekkir olmamızı hak eden işadamları da var, bu ayrımları doğru yapmazsak sadece kendimizi değil, ülkeyi de yaralarız.
Yazımı, krizlerin ilk etkilerinin ülkeyi vurduğu dönemde Cumhuriyet gazetesinde Mehmet Emin Karamehmet ile yapılan söyleşiden aldığım kendisine ait şu sözleriyle bitirmek istiyorum:
'Değerleri yıkmak ve tahrip etmek belki kolay ama yaratmak zordur, yaratmak zaman alır emek ister, değerleri yaratmak sadece para işi de değildir. Paranızı ve servetinizi bir günde kaybedebilirsiniz, kaybettiklerini tekrar kazanabilirsiniz ama insanın gerek ticari gerek kişisel itibarı ve şerefini kazanması daha zordur ve bu, paradan da servetten de daha önemlidir. İnsanlara yeni iş yeri açan aş ve ekmek kazanmalarını sağlayan ve çaba gösteren birisi olmanıza rağmen insanlara ve topluma sanki onların ekmeklerini, aşlarını, işlerini elinden alan birisi gibi, bir hortumcu gibi takdim edilmek bir insana yapılacak en büyük haksızlık onun hayatta karşılaşacağı en acı trajedidir. Ben böyle bir nitelemeyi hak etmiyorum.'
Yeteri derecede açık umarım... Umarım anlatabiliyoruzdur.
Yazı : Serdar Turgut
Kaynak :
Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni, bir süre önce köşesinde 'banka hortumculuğu kavramını' irdelemeye başlamış ve kavramı tartışmaya açmıştı. Çok da iyi yapmıştı, çünkü haklı haksız genel suçlama aracı olarak kullanılan 'hortumcu' kavramı hem bu toplumda büyük haksızlıklara hem de kamuoyunda bazı insanlara karşı haksızlık yapıldığı inancının doğmasına neden olmuştur. Biz gazetecilerin bir görevi de bazı kavramların doğru kullanılmasını sağlamaktır.
Bazı kavramlar toplumda söylemi belirleyici olurlar, bu kavramlar yanlış kullanıldığı takdirde toplumda büyük yaralar sakatlıklar doğar. Türkiye'nin durumu da budur. Yanlış söylem ve kasıtlı suçlamalar bu ülkede suçlanmayı gayet tabii ki hak edenlerle birlikte bunu katiyen hak etmeyenlerin de mağdur duruma düşürülmesine neden olmuştur.
Bugün birinci sayfamızda Çukurova grubunun TMSF'ye 10. taksit tutarı olan 135 milyon doları ödediği ve toplam ana para ödemesinin de 630 milyon dolara ulaştığına ilişkin haberi okuyabilirsiniz. Bu grubun patronu Mehmet Emin Karamehmet, Türkiye'de birbiri üstüne gelen krizler döneminde devlet politikalarındaki aksamalar ve yanlışlıklar nedeniyle hak etmediği bir borç yükü altına itilmiş ve bu borcu da üstlenerek ödemelerini sürdürme mücadelesini seçmiştir. Borcunu zamanında ödemek ve tamamen temizlemek için olağanüstü çaba gösterdiğini yakından bildiğim ve ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan uluslararası çapta şirketler yaratmış olan bu grubun, zamanında neler yaşadığını merak edip soruşturduğumda aldığım cevaplar hem Türkiye'nin kendi evlatlarını nasıl yemeğe çalıştığını hem de bu ülkede haksız suçlamaya muhatap olabilmenin ne kadar da kolay olduğunu gösterdi bana. Bu grubun patronu Mehmet Emin Karamehmet'in bankalardan doğrudan ve dolaylı olarak tek kuruş kullandığı kredi yoktur. Evet, grup şirketlerine zamanında açılmış olan krediler vardır. Bu şirketlerin bir kısmı aynı zamanda bankaların da iştirakleri arasında yer almaktadır. Bu krediler yatırım olmuştur, istihdam, üretim olmuştur ve yaratılan yeni değerlerin vergisi de son kuruşuna kadar ödenmiştir. Daha da önemlisi Turkcell ve Yapı Kredi Bankası gibi iki büyük ulusal değer, yatırıma dönüştürmek için alınmış krediler karşılığında rehin de edilmiştir. Üstelik yapılan bütün bu harcamaların son derece düzgün olarak kayıtları ilgili şirketlerde bulunmaktadır. Şimdi soruyorum böyle bir hortumculuk olabilir mi, böyle saçma bir suçlama olabilir mi? Makul açıklamaları türlü nedenlerle anlamamakta ısrarlı olanlar dışında kalanlara soruyorum, biraz önce söz ettiğim şirketler arasında yer almakta olan Turkcell ve Yapı Kredi gibi uluslararası değerde olanları da bulunan bir grubunun patronuna haksız suçlamalar yönlendirilmesi, kamu vicdanında kabul görebilir mi? Medyadaki bazı arkadaşlar yaptıkları suçlamaların haksız olduğunu bile bile saldırılarını bir süre sürdürmüşler ve sonuçta da mesleki itibarlarını zedelemişlerdir, şu anda haksız yükletilen borcun da tıkır tıkır geri ödendiğini görünce onlar da suskunluğa büründüler. Haksız yükletilen borç diyorum ya bunu da biraz açmam gerekiyor; örneğin 1993 sonunda grup şirketlerinin Pamukbank'tan kullandığı kredi miktarı yaklaşık 570 milyon dolarla aktifin yüzde 19'u düzeylerindeydi. Bu tarihten sonra gelen Körfez Savaşı ve Türkiye'yi tsunami gibi vuran 1994 krizinin de etkisiyle bu miktar faiz reeskontlarıyla 1996 yılında aktifin yüzde 44'üne çıktı. Üstelik de şirketlerin arada geçen dönemde kullandığı yeni kredi de yoktu buna rağmen kredilerin toplamı, işletilen faizler nedeniyle aktif içindeki yeri sürekli arttı. İşte Mehmet Emin Karamehmet'in borcu olarak topluma anlatılan hikayenin özü de budur. Buna rağmen Karamehmet'in bu dönemde bir yanlışı olmamasına ve art arda gelen krizlerin bankalar üzerindeki etkisini grup şirketleri tarafından üstlenmesine rağmen yine de haksız suçlamalara muhatap olmuştur. Ülke ekomomisine büyük zorluklar çekilerek kazandırılan bu şirketlerin üstlendikleri bu yükün altında ezilmemeleri için olağanüstü bir savaş verilmiş, her biri birer dünya markası olan bu şirketlerin ülke ekonomisi içindeki yerlerini korumak için uğraşılmıştır. Sonunda tünelin ucundaki ışık da gözükmüştür. İstiyorum ki bu olan bitenleri iyi bilelim de 'hortumcu' gibi kavramları doğru kullanmaya başlayalım ve sezgileriyle doğruyu gördüğüne inandığım halkın vicdanını zedeleyecek yanlış söylemlere hiç girmeyelim. Bu tür suçlamaları hak eden de var etrmeyen de, yanlış suçlanıp da aslında müteşekkir olmamızı hak eden işadamları da var, bu ayrımları doğru yapmazsak sadece kendimizi değil, ülkeyi de yaralarız.
Yazımı, krizlerin ilk etkilerinin ülkeyi vurduğu dönemde Cumhuriyet gazetesinde Mehmet Emin Karamehmet ile yapılan söyleşiden aldığım kendisine ait şu sözleriyle bitirmek istiyorum:
'Değerleri yıkmak ve tahrip etmek belki kolay ama yaratmak zordur, yaratmak zaman alır emek ister, değerleri yaratmak sadece para işi de değildir. Paranızı ve servetinizi bir günde kaybedebilirsiniz, kaybettiklerini tekrar kazanabilirsiniz ama insanın gerek ticari gerek kişisel itibarı ve şerefini kazanması daha zordur ve bu, paradan da servetten de daha önemlidir. İnsanlara yeni iş yeri açan aş ve ekmek kazanmalarını sağlayan ve çaba gösteren birisi olmanıza rağmen insanlara ve topluma sanki onların ekmeklerini, aşlarını, işlerini elinden alan birisi gibi, bir hortumcu gibi takdim edilmek bir insana yapılacak en büyük haksızlık onun hayatta karşılaşacağı en acı trajedidir. Ben böyle bir nitelemeyi hak etmiyorum.'
Yeteri derecede açık umarım... Umarım anlatabiliyoruzdur.