Turgut'tan cinsel içerikli mesaj!
Abone olAkşam Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut, okuyunca çok garipseyeceğiniz bir yazı yazdı. Bize göre Turgut'un yazısı mesaj niteliğinde. Mesajın gittiği yer ise Sabah!
Serdar Turgut, bugünkü yazısında arkadaşlarının kendisine
yaptığı şakayı yazdı. Şakada Turgut köşesine 'penisimle keman
çaldım' yazıyordu. Bu şakaya hiç kızmayan Turgut, aksine çok mutlu
oldu. Çünkü ona göre gazeteyi gazete yapan, kurum içinde dönen
geyik muhabbetiydi. Neyse sadede gelelim: Bu sayede Turgut, bu
günkü yazısını yapılan şakaya ayırdı. Yazı Sabah Gazetesindeki bazı
köşe yazarlarının yazdığı cinsel içerikli yazılara mesaj niteliği
taşıyor. Turgut, diyerek konuya giriyor...
Geçenlerde bizim yazı işlerindeki arkadaşlar bana bir komplo
kurmuşlar. Bu köşenin yer aldığı sayfaya manşet olarak 'penisimle
keman çaldım' türünden bir lafı kullanmışlar. Bu komplonun
uygulamaya sokulduğu anı AKŞAM Gazetesi'nin gerçek bir gazeteye
dönüştüğü an olarak bir yana kaydettim. Çünkü bu türden
komploların, şakalaşmaların yapılmadığı gazete, bir gazete değildir
olamaz da. Bu tür şeylerin yaşanmadığı bir yer gazete olmaktan
çıkar bir iktisadi (veya iktisadi olmayan) devlet teşekkülüne
dönüşür. Neyse gazete sonunda tam anlamıyla gazete oldu ama mesele
de bitmedi tabii çünkü ben de anında benim penisiyle keman çalma
işini asmam, o konuda üstün başarıya ulaşmam gerektiğini düşünüp
benimkiyle çalabileceğim uygun enstrümanları aramaya başladım.
Arayışımda tek kriterim enstrümanın olabildiğince küçük olmasıydı.
Halbuki aslında bu hayatta viyolonsel çalabilmeyi ne kadar da
isterdim ama bu maalesef mümkün değil. Sonunda benim çalmama uygun
olan üç adet enstrüman çıktı ortaya, bunlar CURA, SİPSİ, PICCOLA
tamam mı. Yazi işleri müdürlerinin dediğine göre bu enstrümanların
tümü de boyları itibarıyla benim çalmayı deneyebileceğim
türdelermiş (Bunun da öcünü onlardan alacağım). Ben de onlara
'benim için uzunluk önemli değildir' dedim ve tamamen önyargısız
olarak bu aletleri incelemeye başladım. İnceleme sürecimde bu
aletlerin adının yazılı olduğu kağıt parçasını neredeyse yüze yakın
kez kaybettim, bunları tekrar tekrar sormamdan dolayı müdürler işi
gücü bırakıp benimle uğraşmaya başladılar, enstrüman boyları
üzerine uzmanlığı olduğu ortaya çıkanı ise benim sorularım
nedeniyle dün itibarıyla çıldırmaya yaklaşmaktaydı. Sonunda
isimleri evde bir kağıda yazdım masada önüme koydum ve deli deli
bakan gözlerle yazı anını - normal anlarda 'nasıl bakıyorsun ki?'
sorusunu soranı düşman olarak bellerim - beklemeye başladım.
Hayatın sakin olarak sürmesi mümkün değil ya, ben tam artık bir
kaza olmaz derken RANA yaklaştı masaya ve 'ne yazıyor o kağıtta'
diyerek listenin bulunduğu kağıdı eline aldı. Onun eli neye değse
kaybolur bakınız örneğin benim kişiliğim. Tabii ki o kağıdı eline
aldıktan sonra üç saat kadar tüm evi baştan aşağıya aradıktan sonra
o listeyi arkadaşlardan tekrar istedim, bugün yazı işleri
toplantısına girince isim okuyarak yoklama yapacağım bakalım
arkadaşlar arasında intihar eden olmuş mu? Şimdi düşünsenize ben
enstrüman listesini yazmadan bir süre önce, bizim eklerde yazma
olasılığı olan mankenlerin adını da bir kağıda yazmıştım. Eğer
küçük enstrümanlar listesi yerine RANA bu listeyi ele geçirseydi
AKŞAM Gazetesi bugün ilanla kendine yeni bir genel yayın yönetmeni
arıyor olacaktı. Beni de basın şehidi olarak anardınız
herhalde.
Enstrümanları ortaya çıkardık çıkarmasına da sorun bitmedi tabii
ki. Çünkü bunlardan çoğunluğu benim bile başarmamın mümkün olmadığı
bir özelliğe sahipmiş. Çünkü bunlar 'üflemeli enstrüman'
kategorisine giriyormuş. Bunu tek başıma nasıl başaracağımı
bilemediğimi ve karşılaştırma yapıldığında penisle keman çalmanın
bile çok daha basit göründüğünü söyledim ve o anda çay içmekte olan
görsel yönetmenimiz Recai Seyrek güleyim derken çayı üstüne boca
ediverdi.
Şunu bilin ki sonunda ben hangi enstrümanı çalarım bunu hala tam
bilmiyorum ama bildiğim bir şey var o da bu çay dökme olayından
sonra bundan böyle Recai Bey'in hiçbir enstrümanı çalmasına imkan
kalmadığıdır, bilmem anlatabiliyor muyum?
YAZI:Serdar TURGUT
AKŞAM