Turgut, Pamuk'tan özür diledi
Abone olSerdar Turgut işe giderken cep telefonu acı acı çaldı. Arayan Orhan Pamuk'tu. Turgut Pamuk'tan 'teşekkür' beklerken memnuniyetsiz ifadelerle karşılaştı.
Yaptığı röportajdan sonra Orhan Pamuk'tan teşekür bekleyen Serdar Turgut, Pamuk'un tereddütleriyle karşılaştı. Uzun uzun telefonda Pamuk'un gerekçelerini dinleyen Turgut, Pamuk'a hak vererek ondan diledi. İşte bir röportajın perde arkası ve Serdar Turgut'un hatayı kabul edişi:
Yazı: Serdar Turgut
Kaynak:
Dün sabah işe gelirken telefonum çaldı. Arayan Orhan Pamuk’tu. Ben dünkü yazımdan ve mülakatı veriş biçimimizden sonra memnuniyetini bildireceğini beklerken Orhan Pamuk’un memnuniyetsizliğini dinledim. Açıkça söyleyeyim dediklerinde son derece haklıydı. Dünkü yazımda aktardığım gibi gazetecilerin abartmaya yatkınlıklarını konuştuğumuz bir sohbetten sonra bile benim başıma gelmesini ironik buldum. Olan şu: Ben konuşmamızda Orhan’a ‘Şu Çılgın Türkler’ kitabını sordum, o ise kitap hakkında direkt olarak konuşmadı ancak o kitabı bir ekolün içine dahil etti ve ‘o ekolde Türkleri mazlum gibi gösterme eğilimi var’ dedi. Ayrıca Özakman’ın kitabını incelediğini, beğendiğini ve iyi incelenmiş bir çalışma olduğunu düşündüğünü söyledi. Biz sohbetimize bir başlık ararken mülakattan ilgi çekebilecek bu boyutu ele aldık ve o denilenleri kısa bir cümle içinde özetleme sorunundan dolayı ‘Şu Çılgın Türkler mazlum edebiyatı’ dedik. Gayet tabii bu amacını aşan bir başlık oldu, bu kitaba sahip çıkan milliyetçi kesim ile Orhan’ın arasının daha fazla bozulmasını katiyen istemediğim halde böyle sonuca varabilecek bir başlık atmayı ancak o anda basiretimin bağlanmasıyla açıklayabilirim o kadar.
Tüm bu olayda beni sevindiren yan Orhan Pamuk’un bu olan bitende bir kötü niyet, bir kasıt bulunmadığını görmüş olmasıydı. Birçok okuyucum dün arayarak o mülakatta ne kadar da sevgi dolu sorular sorduğumu söylediler. Eh içimden öyle geliyordu öyle sordum. Ayrıca gerçek duygularımı öğrenmek isteyenler dünkü yazımı tekrar okuyabilirler.
Orhan’ı hiç arzu etmediğim halde mağdur durumuna düşürmek istememenin yanında Turgut Özakman’ı üzmüş olmamız boyutu da var gayet tabii ki. ‘Mazlum edebiyatı’ lafı romanın değerini düşürücü bir tanımlama, ama gazetemizi yakından takip edenler bilir ki bu gazete ‘Şu Çılgın Türkler’ fenomenini manşetine ilk kez çekerek duyuran gazete olmuştur. Dolayısıyla ne o kitaba ne de yazarına karşı bir saygısızlığımın da olmadığı belgelenmiş durumdadır. Manşetteki iki kelime nedeniyle iki sevdiğim yazarı aynı anda üzmüş olma durumuna düşmek beni hakikaten üzdü.
Türkiye’nin iftihar etmesi gereken Orhan Pamuk gibi bir yazarla miliyetçi kesimin konjonktürel siyasi nedenlerden dolayı aralarının bozuk olması sonunda Türkiye’ye zarar verir. Ben son yıllarda milliyetçiliği anlamaya özel önem vermiş bir insanım, milliyetçiler de Orhan’ı soğukkanlı bir şekilde değerlendirmeliler,
Karşılıklı anlayışlarla birbirimize yaklaşacağız ve güzeli yakalayacağız, bundan eminim. Dünyanın okuduğu, takip ettiği ve saygı duyduğu bir yazarı kendi lafından bile korkar hale getirmek Türkiye’nin ayıbı olur ki bunu hesabını milliyetçiler de katiyen veremez, sadece bu işin ayıbı onların olur. Unutmayalım ki Orhan daha büyük ödüller, övgüler alacak ve bunun gururunu hepimiz içimizde hissedeceğiz. Şu basit gerçeği de unutmayalım; milletler artık savaş kabiliyetleriyle değil sanatçılarıyla yücelir, büyürler...