Turgut Özal'ın koruma müdürü konuştu: Kendini Bosna için feda etti
Abone ol8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 29. yılında Koruma Müdürü Musa Öztürk, Özal’ın kendini Bosna Hersek için feda ettiğini söyledi.
Musa Öztürk, 10 yıl koruma müdürlüğünü yaptığı Özal’ın
Türkiye’nin gelişmesi ve Avrupa ile arasındaki farkın kapanması
için birçok projeyi ekonomik zorluklara rağmen gerçekleştirdiğini
ifade etti.
Turgut Özal döneminde Türkiye’nin çağ atladığını söyleyen
Öztürk, "Kim ne derse desin o dönem muhalefet 'çağ atladı, ip
atladı' diye dalga geçti ama o dönem Türkiye çağ atladı. 13 Aralık
1982’de koruma müdürlüğüne başladım. O dönem ne meyve vardı ne
sebze vardı ve ne telefon vardı. Biz dünyayla entegre olmamıştık.
Özal o dönem serbest pazar sistemini kurmasaydı o muzu şimdi kilosu
100 TL’den yiyorduk. Serbest pazar sistemini kuran, oluşturan,
yerli yerine oturtan rahmetli Özal’dı” dedi.
Türkiye’yi devir aldığında ciddi bir ekonomik sıkıntı olduğunu
kaydeden Öztürk, “13 Aralık 1983'te Türkiye’yi devir aldığında
Türkiye’nin ihracat 2,9, akaryakıt ithalatımız 3,2 bunun hepsini
birleştirince 300 milyon daha bulacağız akaryakıtı karşılayacaktık.
Merkez Bankasında 150 milyon dolar paramız vardı. Turizmde 20 bin
yatağımız vardı. Çok günahı alındı. O dönem hesap yapılınca birçok
kişinin yüzü kızarır herhalde” diye konuştu.
"Hayalleri büyüktü"
24 Mart Mahalli Seçimlerinde yollara düştüklerini ve yaşadıkları
zorlu günleri anlatan Öztürk, şöyle devam etti:
"Bir günde 14 miting yaptı. Türkiye hayalinde gelecek için 1 milyon
toplu konut yapmamız lazımdı. Menderes zamanında temeli atılmış
Aliağa rafinerini, Tüpraş’ı harekete geçirmemiz lazım diyordu.
Bizim savaşan şahinler, F 16 projesini harekete geçirmemiz lazım,
GAP 22 barajdan oluşan 7 küpeli gelin denilen projeye o dönem de 10
bin kişi çalışarak günlük 3 milyar dolar toprağın altına yatırım
yapıldı. 2 sene içinde hepsini yaptı ve 1987 yılında Türkiye’de
telefon olmayan yer kalmamıştı. O tarihte 24 Ocak Kararlarını hüzün
içerisinde aldı. O dönemi anlatırken gözlerinden 2 damla yaş
gelirdi. Onun için bu şartlarda çalışırken ben kalp krizi
geçirdim.”
Türkiye'nin iflas masasına oturmaması için büyük mücadele edildiğini aktaran Musa Öztürk, akaryakıt sıkıntısının dövizden kaynaklı olduğunu ve ihraç mal olmadığı için yurt dışından gelecek parayı beklerken piyasalarda sükûneti Turgut Özal’ın siyasi hamlelerle Süleyman Demirel ile birlikte sağladığını, bu mücadele sonunda 1987'de Özal’ın kalp rahatsızlığı yaşadığını söyledi.
"Kendini Bosna Hersek için feda etti"
"Bana sorarlarsa ben gaipten haber veren
biri değilim dinimizde de yok" diyen Musa Öztürk şöyle devam etti:
"Merhum Özal’ın birinci ölüm sebebi Bosna Hersek’tir. Sene 1993
Şubat ayı. 4‘ü 5’e bağlayan gece biz Amerika’dayız. O gece
Gerede’de Adnan Kahveci trafik kazasında ölüyor. Biz de sabah
Özal’ın Check-Up’ı var, kendisine söylemedik. Adnan Bey'i çok
severdi. Günlerden çarşamba A'dan Z’ye Check-Up oldu. Bacaklarına
yeteri derecede kan gitmiyor sinir ucu iltihaplanması vardı.
Yanında da Coşkun Çankaya diye fizik tedavici vardı. Dediler gerek
kalp gerek sinir ucu iltihaplanması tekrar bypass olması lazım
dediler. Turgut Bey yakın çevresine danıştı. 'Bosna Hersek
meselesini belirli bir noktaya getirdik. 'Ben ameliyat olursam
benim burada 2 ayım geçer.' O güne kadar 97 bin 500 Boşnak’ı
Sırplar ve Hırvatlar öldürmüş ve başka kirli işler de yapmıştı.
'Bunların hepsini öldürürler' dedi. Bunu belli bir noktaya
getirdim. 'Allah izin verirse sonbaharda gelir ameliyatımı olurum'
dedi. Ama o ama bu bilemiyorum ama birinci sebebi operasyona Bosna
Hersek yüzünden. Bana sorarsan kendini feda etti."
Turgut Özal’ın vefatından önce son konuşmasının sağlığı için spora başlamak olduğunu aktaran Musa Öztürk, “Son gün ramazandan çıktık. Günlerden cuma idi. Akşamüzeri Bulgaristan Büyükelçiliğinde bir sanatçının programı vardı. Ben gitmedim. Ekip arkadaşlar güvenliğini alırlar. Beni Cinnah Caddesi'nde berber tıraş ediyordu ve benim işim bitti. Coşkun Çankaya ile kendisini karşıladık. Çok kilo almıştı. Yürüyüşte de zorluk çekiyordu. Saat 11 gibiydi. Protokol gereği hayırı evet gibi söylememiz gerekti. Ben de kendisine 'Efendim ben ramazanda kilo aldım' dedim. Kendisi de 'ben de aldım Musa' dedi. 'Yarından itibaren jimnastiğe başlarız' diye konuştuk. O gün de final maçları var. Maçlara gideriz diye konuştuk. Turgut Bey 'o kiloları da dert etme yarından itibaren antrenmanlara başlarız' dedi. Fakat sabah 10.30’da maalesef Hacettepe'ye cenazesini götürdük. Aramadığımız gün yok. Türkiye kaybetti Özal kaybetmedi. Onu seven rabbim aldı. Yaşasaydı Türkiye böyle olmazdı” diye konuştu.