Türbanlı öğrenciye CHP desteği
Abone olMemduh Hacıoğlu, türbanlı öğrencilerin Üniversitelerde rahatça okuması gerektiğini söyledi.
Radikal Gazetesi'nden Neşe Düzel'e konuşan CHP İstanbul
Milletvekili Memduh Hacıoğlu, türban, YÖK, Kıbrıs, Kemalizm
konularında da CHP için çok yeni ve tartışılması gereken görüşler
açıkladı. Sezer'in türbanlıları resepsiyona davet etmemesini yanlış
bulan Hacıoğlu, türbanlı öğrencilerin başı kapalı olarak
üniversitelerde okuması gerektiğini savundu. Bir siyasi partinin
'türban'ı çözmeyi kendine görev bilmesinin zamanı geldi, hatta
geçti. Halk çözüm istiyor. Bunu görmeyen siyasetçi yanlış yapar.
CHP, merkez solu doldurmaya hazır değil. Şu anda partide yenilikçi
bir kadro hareketi var. Derviş de içinde. CHP ya değişecek ya
tasfiye olacak Atatürkçülük, çağdaşlaşmadır. Kemalizm ise siyasi
harekettir. Öyle ki, Atatürkçülük'e sığınarak varılan yanlış bir
noktadır ve AB'ye engeldir. NEDEN? Memduh Hacıoğlu Türkiye ardı
ardına gerginlikler yaşıyor. Sanki Ankara'da gerginlikten beslenen
birileri var. Ülke ne zaman normalleşmeye ve huzura yaklaşsa,
birileri yapay bir gerginliği başlatacak bir düğmeye basıyor.
İktidardaki AKP, çatışmaları büyütmemek için uyumlu davranmaya
çalışsa da, bu çatışmaları tümden çözecek güce sahip değil. Şu anda
Türkiye'nin yaşadığı gerginlikleri çözebilecek olan siyasi güç CHP
gözüküyor. CHP'nin demokrasiden, normalleşmekten, huzurdan ve
parlamentonun meşru gücünden yana tavır koyması, Türkiye'nin
bugününü de, yarınını da değiştirebilir. Ne yazık ki CHP bu
konularda yeterince hareketli ve kararlı gözükmüyor. Ancak CHP'nin
içinde de bu hareketsizlikten rahatsız olanların bulunduğu Kemal
Derviş'in son mektubuyla ortaya çıktı. Biz de bu hafta CHP İstanbul
Milletvekili Memduh Hacıoğlu ile konuştuk. Hacıoğlu, CHP'nin içinde
yenilikçi bir kadro hareketinin olduğunu söyledi. İstanbul Sanayi
Odası'nın eski başkanlarından olan Hacıoğlu, türban, YÖK, Kıbrıs,
Kemalizm konularında da CHP için çok yeni ve tartışılması gereken
görüşler açıkladı. Resepsiyon sorunundan başlayalım. Bir
sosyaldemokrat olmaktan da önce, bir insan olarak ve insanın da
erkek cinsi olarak, siz kadınların giyimlerinden dolayı bir
ayrımcılığa tabi tutulmalarını doğru buluyor musunuz? Doğru
bulmuyorum. Resepsiyona çağrılmayan kadınlar devlet görevlisi
değil. Hiçbir şekilde yasa karşısında bir kıyafet zorunlulukları
yok. Buna rağmen bir davete katılabilecek nitelikte olmadıkları
söyleniyor. Kadınların nasıl giyineceklerini devlet erkânı mı
belirliyor bu ülkede? Kıyafet Kanunu'na göre kamu alanlarında
kıyafetle ilgili kısıtlamalar var. Sorun, kamu alanının tarifinde
çıkıyor. Neresi kamu alanı sayılıyor, neresi sayılmıyor, bir
kargaşa yaşanıyor. Yoksa modern dünyanın demokrat bir ülkesinde
artık bu konuların tartışılmaması gerekiyor. Mesela, kız
öğrencilerin üniversitede türban takıp takamaması,
Cumhurbaşkanı'nın resepsiyonundan çok daha önemli bir mesele.
Öğrenciler, o kamu alanında hizmet veren değil, hizmet alan bir
konumdalar. Kamu hizmeti verenler Kıyafet Kanunu'na uymak zorunda
olduklarından türban takamaz ama kamu hizmeti alanlar takabilir. Bu
yüzden üniversitelerde de türban kısıtlaması kaldırılmalı,
öğrenciler türban takabilmelidir. Biz bugüne kadar CHP'nin,
üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasını savunduğunu
duymadık. Baykal ve CHP yönetimi de sizin gibi mi düşünüyor?
Yönetim olarak söyleyemem ama parti içinden bu konuda olumlu sesler
geliyor. Ben, türban meselesinde iyimserim. Çünkü halkın kendisi
türbanı bir sorun haline getirmiyor. Halk siyasilerden bu konuyu
çözmesini istiyor. Halkın beklentisini görmeyen siyasi parti yanlış
yapmış olur. Bir siyasi partinin türban konusunu çözmeyi kendisine
görev kabul etmesinin zamanı geldi ve hatta geçti artık. Kemal
Derviş üniversitelerde türban yasağının kalkması gerektiğini çok
açık söyledi. CHP'de sizin gibi düşünen insanların sayısı çok mu?
Epey kalabalık. Herkes CHP'de bir yeniliğin gerektiğine inanıyor.
Yenilikçi bir hareket mi var CHP'nin içinde? Var. Kemal Derviş'in
başını çektiği bir hareket mi bu? Başını çektiği demeyin. Kadro
olarak görün bunu. Çünkü hiçbir siyasi hareket tek bir şahısla
götürülemez. Güçlü bir kadro hareketi olması şarttır. Derviş de
güçlü bir sima olarak işte bu kadronun, ekibin içinde. Derviş'in
CHP'ye sunduğu fikirler bugün partide tartışılıyor ve kabul
görüyor. CHP sosyal demokrat mı sizce? Bugünkü görünümüyle kesin
değil. Yerel seçimler yaklaşıyor. Sizce bir insan Türkiye'de niye
CHP'ye oy versin? Siz, hangi projenizle, çözümünüzle oy
istiyorsunuz? Haklısınız, bugün için söylediğiniz doğru. Ama CHP
bir değişim içine girdi. Ya bu değişimi becerecek ve umut olacak.
Ya da beceremeyecek, kaybedecek. Çok çalışmalıyız. Seçimlere beş ay
var. Bu süre içinde bizde bir proje görürseniz, bize oy verin.
Görmezseniz, oy vermeyin. İşin doğrusu bu. Siyasette rekabet
edebiliyorsak, oyunuzu isteyebilmeliyiz. Rekabet edemiyorsak, oy
istemeye yüzümüz olmamalı. Şu anda sorunlara çözüm bulamıyor
musunuz siz? Kurultaydan yeni çıkıldı. Yeni bir dönemin başlangıcı
bu. CHP'de değişimin hızlanacağı, partinin daha demokrat, daha
özgürlükçü olacağı inancındayım. CHP toplumla ilişkisini daha sıkı
kurmuş, sorunlara çözüm üreten bir yapıya dönüşecek. Şu anda CHP,
toplumla barışıklığı azalmış, toplumla ilişkilerindeki bağlar
zayıflamış bir parti görünümünde. CHP'nin mutlaka değişime,
çağdaşlaşmaya ihtiyacı var. CHP, ancak çağdaş bir sosyal demokrat
parti olduktan sonra Türkiye'nin sorunlarını çözebilecek. Mesela
Türkiye'de halkın büyük kısmı AB üyeliğini istiyor. Bu noktada
Kıbrıs, Türkiye'nin geleceğini, Avrupa'yla ilişkilerini
belirleyecek bir konu. Kıbrıs konusunda CHP'in politikası ne? CHP,
Türkiye'nin çıkışını AB üyeliğinde görüyor. Ama Annan Planı
konusunda CHP'de kendi aramızda bazı fikir ayrılıkları oldu. Eğer
bir sorunun çözümü için bir teklif varsa masaya oturur bunu
tartışırsınız. Teklifi taştışmadan reddetmezsiniz. Teklifin
tartışılmadan reddedilmesi doğru değil. CHP, Annan Planı'nı
görüşmeyen Rauf Denktaş'ın çözümsüzlük politikasını savunuyor.
Niye? Türkiye'de şöyle bir durum var şimdi. Belli bir kesim,
'Kıbrıs'ta Türkiye taviz versin ama bu tavizin karşılığında AB
üyeliği mutlaka garanti edilsin' diyor. Çünkü bu kesimin, 'Bu
tavizler verilecek, Kıbrıs bir cumhuriyet haline gelecek ve birkaç
sene sonra da AB Türkiye'ye ret cevabını çekecek. Biz ise Kıbrıs'ı
vermiş olmakla kalacağız' diye bir kuşkusu var. İşte, bu kuşkuyu
giderecek bazı güvenceler isteniyor AB'den. Pazarlık da burada
tıkanıyor. CHP'nin politikası ne peki? O da burada kilitleniyor.
Zaten herkes burada kilitleniyor. AKP de Kıbrıs sorununu hemen
çözeceğim diye işe başlamadı mı? Sonra ne oldu. Birileri 'Bu iş
öyle kolay çözülmez' dedi. Kim o birileri? Bilmiyorum. Siz daha iyi
bilirsiniz. Siz CHP olarak, Kıbrıs'taki çözümsüzlük karşılığında,
Türkiyenin Avrupa Birliği üyeliğini kaybetmesine razı olur musunuz?
Katiyen razı olmayız. Ama 'Kıbrıs'ı da verdik, gitti' diyemezsiniz.
Anlamadım. Kime veriyoruz Kıbrıs'ı? İşte olay orada. Kıbrıs'ta bir
de halk var. CHP, Kıbrıs halkının değişim taleplerini yersiz mi
buluyor, yoksa halkın değişim isteğini paylaşıyor mu? Kıbrıs'ta
aralıkta seçimler yapılacak. ve halk ne istediğine karar verecek.
Sizin üniversiteler konusunda tavrınız ne? YÖK mutlak surette bir
değişim geçirmeli. Bizim üniversitelerimiz de AB ülkelerinde olduğu
gibi gerçek bir özgürlüğe ve rekabete kavuşmalı. Bu konuda büyük
bir uzlaşmaya ihtiyaç var. Bütün taraflar masaya oturmalı ve
herkesin uzlaştığı bir sistem kurulmalı. Bu yapılırsa, Türkiye'nin
önü açılır. Yoksa bugünkü yapıyla ve öğretim kalitesiyle Türkiye
geri kalıyor. Sizce neden YÖK'le iktidar arasındaki, iki tarafın da
haklı olmayı beceremediği kavgada, özgürlükçü ve demokrat bir yolu
CHP gösteremedi? CHP'nin fikirleri, önerileri basında bir şekilde
yer almıyor. CHP'nin görüşleriyle ilgili blokajlar var basında.
Deniz Baykal son zamanlarda medyada sıkça göründü oysa. Kurultay
öncesinde kendisiyle her akşam televizyonlarda saatlerce süren
programlar yapıldı. Türkiye'nin YÖK gibi pek çok önemli sorunu
çözüm önerisi beklerken, Baykal bu programlarda bu konulardan çok
'çarşaf liste ve anahtar liste' tartışmayı tercih etti. Siz, bu
tavrı nasıl açıklıyorsunuz peki? CHP'de arkadaşlar YÖK'le ilgili
bir çalışma yaptı. Belki bu, genel başkan seviyesinde kamuoyuna
ulaştırılmadı ama CHP'nin bir YÖK tasarısı var. Sürekli olarak
sizin etrafınızda kavgalar oluyor ama sizin partiniz bu kavgalarda
yeni bir yöntem, yeni bir çözüm önermiyor. Bu silik tavrın, size
gelecek seçimlerde ne kazandıracağını düşünüyorsunuz? Biz, temel
kavgalarda çözüm öneriyoruz. Mesela Irak konusunda çok güçlü bir
tavır koyduk. I Mart'taki tezkere bu mücadelenin sonucu reddedildi.
Bunun gibi pek çok mücadele örneği verebilirim. Tayyip Erdoğan'ın
siyasi kimlik kazandırılmasının önünü de yapıcı davranarak CHP
açtı. Artık Türkiye'de siyaset farklı bir noktaya geliyor. Şu anda
merkez sağ doldu. AKP merkez sağı üçte bir oyla doldurdu. Başka bir
sağ partinin AKP'ye rakip çıkması bugün için pek mümkün görünmüyor.
Şimdi beklenen, merkez solda, merkez sağla rekabet edebilecek bir
hareketin olması. Merkez solda da şu anda tek bir adres var, o da
CHP. Esas sorun CHP bu haliyle merkez solu doldurmaya hazır mı,
değil mi? Hazır mı peki? Hazır değil. Toplumun reaksiyonu da
buradan kaynaklanıyor en çok. 'Siz bu halinizle ne yapıyorsunuz'
diye halk bize soruyor. Biz işte bunun arayışı ve değişimi
içindeyiz şu anda. Bu değişim Türkiye'de tam demokrasiye sahip
çıkmak, ekonomiyi insanlar için çalışır bir mekanizma haline
getirmek, toplumla siyaseti kaynaştırmak anlamında hayatın her
alanında bir değişim. CHP bugünün yeni koşullarına kendini uydurmak
zorunda kalacak. Bu uyumu sağladığı takdirde Türkiye'nin umudu
olacak. Yoksa tasfiye olacak. CHP şu anda bir yol ayırımında. Umut
olmakla tasfiye olmak arasında. Kemal Derviş, rahatsız olduğu
konuları açıklayan bir mektup gönderdi delegelere. Derviş'in
şikâyetlerine katılıyor musunuz? Derviş'in eleştirileri açık. Aynı
şeyleri söylüyoruz. Özellikle parti örgütü CHP'yi taşıyacak bir
yapıda değil. Örgütün toplumla ilişkileri çok zayıf. Kurultayda
delegelerin çoğu bu mektubu okumuş ve etkilenmişti. Nitekim
oylarıyla Derviş'e büyük destek verdiler. Derviş, Atatürkçülük'le
sosyal demokrasiyi birleştiren bir yöntem bulmayı öneriyor. Sizce
böyle bir yöntem var mı? Atatürk'ün inkılaplarıyla ve Batı'ya bakış
açısıyla sosyal demokrasiyi kaynaştırmak çok kolay. Ama problem,
Atatürk'ten sonra ortaya çıkan ve değişime kapalı olan tutucu
'Kemalizm'de. Atatürk'ün ardından onun inkılaplarına sahip çıkan
insanlar, kendilerini bu inkılaplarla gündemde tutmanın, onları
yozlaştırmanın dışında bir şey yapmadılar. Derviş, Atütürkçülüğü
sosyal demokrasiyle kaynaştırmaktan söz ediyor. Kemalizm'i değil.
Atatürkçülüğün siyasette karşılığı ne? Atatürkçülük derken nasıl
bir siyasi projeden söz etmiş oluyorsunuz? Atatürk çağdaş bir
Türkiye'den, Batı'ya doğru yönlenmekten söz ediyor. Avrupa Birliği
üyesi olmak, Atatürkçülük'le bir tezat oluşturmuyor. Atatürkçülük
ile sosyal demokrasiyi bir araya getirmeye çalışmak zorunda
mısınız? Niye sadece Atatürkçü ya da sadece sosyal demokrat
olmuyorsunuz? Bu partiyi Atatürk kurmuş. Ben onu reddediyorum
anlamında bir şey söylemek gibi bir mecburiyetimiz mi var? Biz
çağdaş sosyal demokratız. Avrupa Birliği, 'Kemalizm, AB'ye girişte
Türkiye'nin önünde bir engeldir' diyor. Biz de, AB'ye Atatürkçülük
ile Kemalizm'in ayrı şeyler olduğunu anlatıyoruz. 'Çağdaş sosyal
demokrasi Atatürkçülük ile uyum içinde olabilir. Biz, Atatürk'ün
kendi döneminde yaptığı inkılapları ve ilkelerini benimsiyoruz.
Kemalizm ise Atatürkçülüğe sığınarak bugüne kadar gelinmiş olan
yanlış bir noktadır' diyoruz. Atatürk'ün inkılaplarından sonra
bugüne kadar yaşanan bu süreç, AB'ye girişte engeldir. Yeryüzünde
sizden başka Atatürkçü sosyal demokrat parti yok. Batılı sosyal
demokrat partilerin Atatürkçü olmadıkları için eksik olduklarını
düşünüyor musunuz? Hayır. Sosyal demokratlık ve Atatürkçülük iki
ayrı kimlik değil. Çünkü Atatürkçülük bir siyasi hareket değil.
Atatürkçülük çağdaşlaşma hareketidir. Kemalizm ise bir siyasi
harekettir. Peki ordunun siyasetteki rolü hakkında ne
düşünüyorsunuz? Ordunun siyaset üzerinde bir rolünün olmaması
gerekir. Ordu ile AKP arasında siyasi bir gerginlik oluşursa, CHP
parlamentodaki meşru bir partiyi mi yoksa orduyu mu destekler?
Geçenlerde bir tartışma oldu ve genel başkan tavrını koydu. Meşru
bir partiyi destekleyeceğini çok açık bir şekilde ifade etti. Biz
sivil sistemin mutlak surette sahibiyiz. CHP, demokrasiyi koruma
görevini yaparken, demokrasinin imkânlarından faydalanarak ileride
demokrasiyi tehlikeye sokacak olan siyasi hareketlerin de
karşısında durmalıdır. Mesela türban bir dini motiftir. CHP,
türbanı siyasi bir motif olarak kullanan İslami hareketlere karşı
duyarlı olmalıdır. Size, CHP ile ilgili daha da somut bir sorunu
sorayım. Sizin partiniz dürüstlüğüyle övünmek isteyen bir parti.
Radikal gazetesi korsan yayınlarla ilgili bir dizi haber yaptı.
Bunu manşetinden duyurdu. Korsan yayıncıların en çok korunduğu
bölgenin CHPli bir belediye başkanının bulunduğu Kadıköy olduğunu
da açıkladı. CHP, bu konuda ne yaptı? Bilemiyorum. Korsan
yayıncıları koruyacak hali yok herhalde. Korsanları koruduğu
belirtilen belediye başkanınızı gene aday gösterecek misiniz
seçimlerde? Bilemiyorum. Ama şu da var. Belediyenin mücadelesiyle
idarenin tavrının uyum içinde olmadığı söyleniyor orada. 'Belediye
geliyor, korsan yayını topluyor, ama bu konuda polis ve
mahkemelerle koordinasyon eksikliği yaşanıyor' deniyor. Kaldırımlar
belediyeye aittir. Kadıköy'ün kaldırımları, korsanların özgürce
çalıştıkları mekânlar haline geldi. Yayın korsanlığını dürüstlüğe
ve hukuka uygun buluyor musunuz? Kesinlikle bulmuyoruz. Peki o
zaman dürüstlüğe ve hukuka uygun davranmayan insanları bile,
partinizin çıkarı gerektirdiğinde aday gösterir misiniz?
Gösterilmemesi lazım. Ben belediye başkanının kendisini tanımam
ama... Siyasete aday göstereceğimiz insanların bu ilkelere saygılı
ve korsana karşı tavır alan insanlar olması lazımdır.