Türban yasağının tarihçesi
Abone olTürban yasağı sadece şimdi değil yıllardır sorun oldu. İşte tarihten ilgi çekici notlar.
İNTERNETHABER
Gün olmuyor ki "türbansız" bir yayın yapalım. Yapamayız, çünkü Türban yeniden ve liste başı olarak gündemdeki yerini koruyor.
Yeniden diyoruz çünkü türbanın tartışılması ilk değil. Bakalım bu konu ne zaman tartışılmaya başlanılmış.
KAMUSAL ALANDA BAŞINI ÖRTEN İLK KADIN
Kamusal alanda başını ilk örten kadın 1950'li yıllarda Dr. Hümeyra Ökten olur. İlk başörtülü öğrenci için ise 15 sene geçmesi gerekecektir. 1964 yılında Tıp Fakültesi öğrencisi Gülsen Ataseven Cerrahpaşayı birincilikle bitirdiği halde kürsüye çıkarılmamıştır.
BAŞÖRTÜSÜ İÇİN İLK ÜNİVERSİTE EYLEMİ
Ancak başörtüsünün öğrenci eylemine sebep olduğu ilk olay Hatice Babacan'ın başörtüsü sebebiyle gerçekleşmiştir. Yıl 1967'yi göstermektedir. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencilerden Hatice Babacan derse başını örterek girmiş, kürsüdeki hoca Prof. Dr. Neşet Çağatay kendisine şöyle seslenmiştir: ‘’Hey sen! Sen başörtülü kız! Sınıfta bu kıyafetle oturamazsın. Ya başını aç ya da dışarı çık!’’ Sonrasında tartışmalar devam etmiş ve olayın duyulması fakültede öğrenci eylemleri yapılmasına yol açmıştır. Bu eylem aynı zamanda öğrenci eylemlerinin ilki olarak Türkiye tarihineki yerini alacaktır. Sonunda Hatice Babacan okuldan atılmıştır.
HATİCE BABACAN'IN YEĞENİ ALİ BABACAN
Yine tarihten ilginç bir not düşmek gerekirse, o gün okuldan atılan Hatice Babacan'ın yeğeni bugün Devlet Bakanı Ali Babacan'dır. Evet, Hatice Babacan Ali Babacan'ın halasıdır.
BAŞÖRTÜLÜ YAZAR HAPİS YATTI
60'lı yıların sonunda hapis yatan ilk başörtülü yazar ise Şule Yüksel Şenler olacaktır. 1965 yılında başını kapayan Şenler Yeni İstiklal Gazetesi'nde yazılar yazmaktadır. Yazılara açılan davanın sayısını bile bilemez. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'dır. Birgün "sokaklardaki başı kapalı hanımların öncüleri cezalarını görecekler” diyecek, Şenler de kendisini özür dilemeye çağıracaktır. Hapse böyle girer Şule Şenler.
Sunay onu 2 ay sonra affeder ama Şenler affı reddeder ve cezasını çektikten sonra konferanslar vermek üzere il il dolaşmaya başlar. Şenler’i örnek alan gençler başlarını onun gibi bağlamaya başladıklarında “Şulebaş” kavramıyla da tanışmış oluyordu Türkiye. Yıllar sonra “Şulebaş”; bugünkü türbanın “anası” sayılacaktır yıllar sonra…
VE 80 SONRASI
Yıl 1980… 12 Eylül... Askeri Darbe yılları... 1982 yılında YÖK tarafından çıkarılan kıyafet genelgesine göre başörtüsü yasaktır. Ancak bu yasağı kaldırmak için 1984'te ilk adım yine YÖK tarafından atılmıştır. YÖK’ten ilk olarak boynu açıkta bırakacak ve kulakların arkasından dolanarak bağlanılan örtülere izin çıkar. Ancak Cumhurbaşkanı Kenan Evren, "Türkiye’de irtica tehlikesi var" deyince 1987’de başörtüsü yeniden yasaklanarak disiplin suçu sayılmaya başlanır.
İRTİCA TEHLİKESİ VAR
1982 yılında YÖK tarafından çıkarılan kıyafet genelgesiyle başörtüsü üniversitelerde yasaklandı. Bu yasağı kaldırak için ilk adımsa 1984’de atıldı. YÖK’ten ilk olarak boynu açıkta bırakacak ve kulakların arkasından dolanarak bağlanılan örtülere izin çıktı. Ancak Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in, "Türkiye’de irtica tehlikesi" olduğuna ilişkin söylemleri üzerine 1987’de başörtüsü yeniden yasaklanarak disiplin suçu sayılmaya başlandı.
YA MAYOLULAR DA GELİRSE
1987 genel seçiminin ardından Özal hükümeti YÖK Kanunu’nda bir değişiklik yaparak başörtüsünün yeniden serbest bırakılmasını sağladı. Evren’in "Türbanlılar tamam ama çarşaflı ve mayolular da gelirse ne olacak" diyerek yasayı veto etmesi üzerine Özal, Evren’e çıktı. "Yükseköğretim kurumlarında, dersane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir" hükmünü getiren yasa Aralık 1988’de Meclis’ten geçirildi. Evren yasayı bu defa imzaladı, ancak Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Mahkeme, 26 Mart 1989 yerel seçimlerinden hemen önce yasayı iptal etti.
KEMAL GÜRÜZ'E KADAR BAŞÖRTÜ SERBEST
ANAP mahkemenin iptal gerekçesini dikkate alarak 25 Ekim 1990’da yükseköğretim kurumlarında başörtüye serbesti getiren üçüncü kanunu çıkardı. Bu defa SHP iptal talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu, ancak talep reddedildi. 2547’nin ek 17. maddesi uyarınca üniversitelerde her türlü kılık ve kıyafet serbest oldu. 1997’de Kemal Gürüz’ün YÖK Başkanı seçilmesine kadar uygulandı.