Türban ve masonlar arasındaki ilişki
Abone olMedyada esen mason rüzgarını, Taha Kıvanç da yorumladı. Kıvanç, başörtüsü ve masonluk arasındaki ilgiliye dikkat çekti.
Taha Kıvanç, son günlerin popüler yazı dizisi konusu olan
masonluğu yorumladı. Kıvanç,arasındaki ilgiliye de dikkat
çekti.
İki çok satan gazetede birden ‘masonluk’ dizisi başlamasını nasıl
yorumlayacağız? Herkesin yorumu, “Biri başlayıp okur kazanınca
diğeri de kendini tutamadı” gerekçesi... Bir yorum da, ‘Kurtlar
Vadisi’ dizisinin gündeme taşıdığı her şeye burnunu sokan örgüt
görüntüsünü masonların kendi üzerlerine alması...
Arşivimi karıştırdığımda 1972 yılından buyana ‘Büyük Üstad’ sıfatlı
kişilerin gazetelerde göründüğünü fark ettim. 28 Ağustos 1972
tarihinde, Abdi İpekçi, Milliyet’te ‘Haftanın Konuşması’
röportajını ‘Büyük Üstad’ Hayrullah Örs ile yapmış... Sonra bayağı
uzun bir sessizlik ve 1990’larda neredeyse her ‘Büyük Üstad’ birer
ikişer yıl arayla Hürriyet ve Sabah sayfalarında arz-ı endam
eylemişler... Arada bir de, 16 Ocak 1996 tarihli Milliyet’te
yayımlanan ‘Büyük Üstad Mesajı’ var... 2000 yılında, “Locaları
basına açıyoruz” kampanyasıyla beni de çağırdıkları bir kamuoyu
kazanma hamlesi yaptı masonlar...
İlgimi çeken bazı ayrıntıları paylaşalım:
Önce masonların sayısı... Şu günlerde yayımlanan dizilerde, ‘Büyük
Üstad’ Kaya Paşakay bir sayı veriyor: 13 bin 500... Orhan Alsaç
zamanında bu rakamın yarısından da azmış mason sayısı: 6 bin... Can
Arpaç 1993 mülâkatında, “Sayımız sekizbin” demişti. Kendisinden
‘üst düzey bir mason’ diye söz edilen Yusuf Estroti, Üzeyir Garih
suikastı sonrası (2001) kendisiyle konuşan Milliyet’e, “İki ayrı
örgütlenmede 14 bin” bilgisini sunmuştu: Hür ve Kabul Edilmiş
Masonlar Locası üyeleri 11, Özgür Masonlar Derneği üyeleri 3,
toplam 14 bin...
Kaya Paşakay’ın 13 bin 500 rakamı yalnız Hür ve Kabul Edilmişler
mi, yoksa Özgürler ile birlikte toplamı mı esas alıyor? Bu önemli.
Özgürler “Biz de varız” çıkışını yaparken ‘toplam’ rakam verebilir
de, Hürler diğerlerini ‘meşru’ kabul etmedikleri için görmezden
gelme eğilimindeler; yoksa Kaya Paşakay öyle görmüyor mu?
Son hamlede Tamer Karadağlı’nın adı dikkat çekti. Kendisi aday
gösterilmiş, “Skandala bulaşmış birini içimize alalım mı?” diye
düşünmektelermiş... İlginç. Herhalde tartışma “Almayalım” kararıyla
sonuçlanmış olmalı; çünkü mason yapacakları kişileri afişe etmeleri
çalışma tarzlarına uymuyor... Bir mason, kendisi ortaya atılıp
“Evet öyleyim, ne olacak?” rahatlığını sergilemezse, kimse ondan
“Kardeşimiz” veya “Birader” diye söz edemiyor. Yasak. Tek istisna
ölmüş kişiler...
Masonlar kendilerini hep ‘iyi ahlak’ derneği biçiminde
tanımlıyorlar. Hatta, sorulunca “Masonum” denilememesini bile,
“Masonluk en ideal insan demek, henüz ideale ulaşamamış birinin
böyle bir iddiada bulunması beklenmemeli” diye açıklıyorlar. Ancak,
bugüne kadar yetkili ağızların verdiği mülâkatlarda rastladığım
bazı çelişkiler dikkat çekici.
“Masonların birbirlerini tanımak için özel işaretleri var mı?”
sorusu önemli. Hürriyet, “Masonlar el sıkışırken bir parmağıyla
birbirine dokunurlarmış; bu doğru mu? Her el sıkışınızda bunu yapar
mısınız?” diye sormuş. Yetkilinin cevabı şu: “Doğru tabii.
Birbirlerine haber verirler ve eşit seviyede olduklarını
belirtirler.”
Oysa, 1993’te yapılan mülâkatta, Can Arpaç bunu inkâr etmekteydi.
Sorular ve cevapları okuyalım:
SORU- Mason selamı nedir? Ne anlam taşır? Eşcinsellerin selamına
benzediği öne sürülüyor, karışmıyor mu?
ARPAÇ- Eşcinsellerin nasıl bir selamı olduğunu bilmiyorum. Mason
selamı diye günlük hayatımızda yaygın ve kesin bir uygulama yok.
Lokallerimizin içerisinde sağ elimizi kalbimizin üzerine götürmek
bir çeşit selam sayılabilir. Bu, sevgi, sadakat, bağlılık
anlamındadır.
SORU- Yani tokalaşırken baş parmakla karşınızdakinin başparmağının
üzerine üç kez dokunmak gibi özel temaslarınız yok mu?
ARPAÇ- Tarihe mal olmuş konularda öyle şeyler söyleniyor ki,
söylenenleri bugün uygulamaya kalksak, gülersiniz.
Görüyorsunuz, şimdi “Doğru tabii” diye kabullenilen ‘işaret’
konusu, bundan 12 yıl önce verilen mülâkatta inkâr ediliyordu.
Neyse.
Sabah’ta Balçiçek Pamir’in mülâkatında spot olarak kullanılan bir
bilgi var: “Eşinin başı kapalı olan mason yok...” İlginç, değil mi?
İlginçlik şurada: Toplumun her kesimini temsil iddiasında bir örgüt
masonluk; ama her üç kadından ikisinin başını örttüğü gerçeği
kamuoyu yoklamalarında ortaya çıkan bir ülkede, o üçte ikiyi temsil
eden ailelerden tek bir kişiyi üye kabul etmiyor... Yoksa tersi mi
doğru? Yani, eşinin başı örtülü insanlar arasından masonluğa ilgi
duyan tek bir kişi çıkmadı mı bugüne kadar? Her iki ihtimal de can
sıkıcı olmalı...
Henüz mülâkatlar bitmediğine göre, Kaya Paşakay ile görüşen
gazeteciler, yukarıdaki paragrafta yer alan ikilemi “Hangisi
doğru?” diye soru olarak yöneltebilirler kendisine. Merakımı
giderecek olana şükran borçlu olacağım...
Şundan dolayı: Türkiye’de uygulanan başörtüsü yasağı ile masonluk
arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu düşünen bir dostum var.
Israrla, “Yasağı sürdürten mason locaları” deyip duruyor. Üstelik,
yasağın Fransa ve Almanya’ya taşınmasını da Kemal Gürüz ve Erdoğan
Teziç’in ilişkilerine bağlıyor... “Öyle olsaydı, bizdeki locaların
da bağlı olduğu İngiltere’de de yasaklanırdı başörtüsü?” soruma da
bir cevabı var... İşin içinden ben çıkamadım, belki hazır
açıklamalara başlamışken Kaya Paşakay yardımcı olur...
Cevap vermek isterse aracılık ederim...
YAZI:Taha KIVANÇ
YENİ ŞAFAK