Turancılık Macar icadıymış!
Abone olMacar Turancıları isimli kitapta, Macaristan'daki Turan hareketinin Türkiye'ye etkilerine ilişkin ilginç bilgi ve belgeler bulunuyor.
Charles Darwin'in 1865'te yayınladığı isimli “evrim kitabı”,
elbette Sünnetullah bağlamında ispat edilememekte mazurdu ama
sosyal hayatta ırk asabiyetine dayanak arayanlar için gayet
işlevsel bir metin olmuştu. Böylece, yedeğine “Pan”ları alan “Irkçı
Darwinizm” anlayışı ortaya çıkmıştı. Özetle; dünyada “üstün” ve
”zayıf” milletler vardı, o halde “altta kalanın canı çıksın”dı.
“Türler”in evrime uğrayıp bazılarının elendiğini ispat edemeyenler,
tarih sahnesine bakıp, en azından milletler arasında “elenenler”in
olduğunu düşünüyordu.
“JEBEMBEN ŞOK ALMA VAN”
Böyle fikredenlerin bazıları da Macaristan'daydı. Macarlar'ın, “Biz
kimiz, nereden gelip, nereye gidiyoruz, kökümüz ne kadar gerilerde,
ne sıklette üstünüz?” sorularına cevap bulma arayışıyla başlayan ve
“Asya bozkırlarından gelip, Batı dünyasının eşiğinde duran bir
milletiz” cevabının altyapısının hazırlanmasıyla oluşan
Macaristan'daki Turancılık, pekçok alanda kendisine destek
olabilecek argümanlar bulmuştu. Meselâ, "Jebemben şok alma van”ın,
Türkçe, "Cebimde çok elma var" anlamına gelmesi, kültürel kodların
en önemlilerinden olan dil alanındaki ortak noktalardan sadece bir
tanesiydi. Yine, bütün Macar boylarını Karpat Ovası'ndan getirip
Hıristiyan yapan Gezaya'nın (ö. 997) bir kabartmasında,
Bizanslılar'ın bulduğu tanımla, “Türkiya'nın kralı Gezaya” yazıyor
olması da, Turancılar'ın Orta Asya'da aradıkları köken konusunda
kendilerine epeyce katkı sağlıyordu.
TÜRKÇÜLERİ TAKİPTEYİZ
Araştırmacı-gazeteci Tarık Demirkan'ın kaleme aldığı, Tarih Vakfı
Yurt Yayınları'ndan çıkan “”
isimli kitapta, Macaristan'daki Turan hareketinin Türkiye'ye
etkilerine / yansımalarına ilişkin ilginç bilgi ve belgeler
bulunuyor. Demirkan'ın verdiği bilgilere göre, 1910 yılında
Budapeşte'de faaliyete geçen Macar Turan Cemiyeti, kuruluş
bildirgesine “Amacımız, Macar ırkının önde gelen çıkarlarını
korumak, geleneklerini yaşatmak, Macarlılık bilincini koruyup
ilerletmek” diye yazmıştı. Bir süre sonra ise cemiyet Macaristan
Turan Federasyonu adını alacak, dünyadaki ilk Türkoloji Kürsüsü'nün
Budapeşte Toplum Bilimleri Üniversitesi'nde kurulmasına da ön ayak
olacaktı. Macar Turancılığı, yayınlarla dünya üzerinde yaygınlaşma
amacı da güdüyordu. Macarca-Türkçe-Almanca-Fransızca dillerinde
yayın yapan Turan dergisi çıkartıldı. Bunu, Körösi Csomo Archivum
dergisi takip etti. Türkçe'yle de Türkiye'deki “hedef kitle”
avlanmaya çalışılıyordu. Ziya Gökalpler'in, Atsızlar'ın, Zeki
Velidi Toganlar'ın Türk insanına tanıttığı Turan akımının,
1900'lerin ilk çeyreğinde Osmanlı Mülkü'nde filiz verdiği dikkate
alındığında, Macaristan'daki Turancılık hareketinin “taymingi” çok
daha önem kazanıyordu. Çünkü Türkiye'de, Macaristan'ı neredeyse
nefes nefese takip eden bir Türkçülük / Turancılık ideolojisi
süreci yaşanmıştı. Macaristan Turan Cemiyeti 1910'da kurulmuş,
Türkiye'de ise ilk Turancı cemiyet olan Turan Neşr-i Maarif 1911'de
faaliyete başlamıştı. Bunu, 1911'de kurulan Türk Ocakları
izlemişti.
PEŞTE'DEKİ TÜRK KOLONİSİ
Macarlar, Turancılığı soyut bir ideoloji olarak ortaya koymakla
yetinmiyor, fikirlerinin sadık bendelerini “imal etmeye” de
çabalıyorlardı. Bunun sonucunda, 1900'lü yılların başında
Budapeşte'de öğrenim gören yüzlerce Türk öğrenci bulunuyordu. Türk
öğrencilere, “Turancılık fikriyatı” öylesine sağlam zerkedilmişti
ki, Komünistler (Kızıllar) döneminde kurulan Doğu Sosyalist
Partisi'ne 300-400 koronalık burs karşılığında üye olanların çoğu
“görünüşte” partili olmuşlar ama Macar Turan Cemiyeti'nin müftehir
bir ifadeyle belirttiği gibi, “aslında bu oyuna gelmemişlerdi.” Hem
Osmanlı'nın son yıllarında hem de Cumhuriyet'in ilk devrelerinde
ülkeye dönen mezunlar, “okumuş” olmaları hasebiyle rahatlıkla
resmî, özellikle de eğitim alanındaki görevlere geliyor, böylece
Turancı ideolojiyi öğrencilerine yansıtabiliyorlardı. Macar Turan
Cemiyeti'nden bulunulan literatür talepleri hemen yerine
getiriliyordu.
Macar Başbakan Japonları da Turancı yapacaktı
İkinci Dünya Savaşı döneminde Macaristan Başbakanlığı görevinde de
bulunan ve Hitler'in verdiği sözü tutmaması üzerine intihar eden
Pal Teleki, 1900'lü yılların başında çıkardığı Turan isimli
dergide, “Hareketimizin adı Turan'dır, amaç, kardeş ülkeleri bir
ülkü etrafında birleştirmektir” diyordu. Teleki, Turancılığın
kendilerinin öncülüğünde Macaristan'dan Japonya'ya kadar uzanacağı
görüşünü de savunuyordu. Macar Turan Cemiyeti de yayınladığı bir
bildiride benzer görüşleri dile getiriyordu: “Cemiyetimiz, en
önemli ödevlerinden biri olarak kardeş uluslar arasında birliği
sağlamayı görür. Turancılığın, yani Macar olmanın birincil ödevi
bu. Turan ülküsünü öğrenen ve bunu yaygınlaştıran herkes,
gelecekteki Büyük Macaristan'ın sınırını genişletiyor ve
güçlendiriyor demektir. Bize düşen tarihî görev, Turan uluslarının
düşünsel ve ekonomik lideri olmaktır. Zira asırlarca bütün Turan
ulusları uyurken Macarlar uyanık durmuşlardır.”
Gökalp'in değil Zemplenyi'nin mısraları
Türk edebiyatının Turan şubesine özgün eserler bırakan Ziya
Gökalp'in mısralarını andırır pekçok mısra hemen hemen aynı
tarihlerde birçok Macar şairin de kaleminden dökülmüş. Meselâ,
Arpad Zemplenyi'nin şu şiiri, buna tipik bir örnek: “Çağlar bizi
öğütüyor ve biz iz bırakmadan kayboluyoruz / Turan! Turan! / Sahte
bir neşenin şöleninde ama boğucu bir ümitsizlik içindeyiz / Turan!
Turan! / Geç veya erken gelen, talihsiz haberlerle kederleniyoruz /
Turan! Turan!” Macarlar'ın Turan dergisinde yayınlanan bu şiire
eşlik eden bir Türk'ün, Hüseyinzade Ali'nin şiiri ise şöyleydi:
“Sizlersiniz ey kavm-i Macar bizlere ihvan / Ecdadımızın müştereken
menşei Turan / Birdir yolumuz ermek için nur ile hakka / Mümkün mü
ayırsın bizi İncil ile Kur'an”
(Taceddin Ural)