Tuncay Özkan ekrana çıkmasın
Tuncay Özkan’ı eskiden daha başarılı buluyordum.
İyi bir gazeteciydi, burnu iyi koku alıyordu, takipçiydi.
Hep derim, iyi gazeteciyi masaya bağlamayacaksın, sahada haber
kovalamalı. Öylelikle gittikçe daha iyisini yakalamaya başlar, form
grafiği yükselir.
Masaya oturunca, hassasiyet azalıyor, olan biteni yaşamak yerine
muhabirlerinden dinliyorsun, habercilik değil yorumculuk
başlıyor.
Tuncay Özkan da başarılı olduğu için Show
TV’nin başına kadar yükseldi. Ama habercilik başka,
televizyon yöneticiliği başka şey.
Show TV’yi ve Akşam’ı hem
yönetip, hem de ekranda program yapmaya başlayınca, ses getirdi
getirmesine ama bir türlü ikisini de tam olarak yapamadı
tabi.Televizyonda ses getirmek için bu işi iyi bilmesende, sivri ve
aykırı şeyler yapmak, olay yaratmak yetiyor.
Ekranda görüntü denen bir şey var, bundan yararlanıyorsan ne ala,
ama yararlanamıyorsan bu defa dezavantaj olmaya başlıyor. O
dezavantaj, istersen televizyonun tepe yöneticisi ol, istersen çok
iyi şeyler yap, senin de, kanalın da imajını eritmeye başlar.
Tuncay Özkan’ın da böyle bir dezavantajı var.
Ekranda çok rahat olmaya çalışıyor ama genellikle aşırıya kaçıyor
ve çok yapmacık olmaya başlıyor.
Tuncay Özkan şimdi kendi televizyonunda istediğini
yapma özgürlüğüne sahip. Kanaltürk de zaman zaman iyi yayıncılık
yapıyor ama Tuncay Özkan’ın ekran sevdasının
olumsuz etkilerini de sineye çekmek zorunda kalıyor. Örnek vererek
anlatayım. Partneri Cüneyt Arcayürek ile ilgi
çekici sivri sohbetleri insanı ekran karşısında tutuyor. Ama realty
showların da insanları ekrana çivilediğini hatırlatıp, izleniyor
olmanın kaliteli program yapıyor anlamına gelmediğini
belirtelim.
Böyle bir programda izleyici, ekrana çıkan televizyon patronunu
yakından tanıyor ve ondan, olabilecek en iyi programı alacağını
bekliyor ama !...
Ne kadar ciddi konu olursa olsun, konuşmaların seviyesi, esprilerin
seviyesi, hakkında konuşulan kişilerle ilgili alaycı, dedikodu
kokan konuşmalar o kanalın sahibinin şahsıyla birlikte kanal ile
ilgili de olumsuz izlenim yaratıyor. Son programda gerek
Fatih Altaylı gerekse Başbakan Tayyip
Erdoğan ile ilgili bu şekilde alaycı, küçük düşürücü
ifadeler, geçmişte aynı grupta beraber çalıştığı arkadaşı ile
arasında husumet bile olsa, o televizyon sahibine yakışmayan
görüntüler oluşturuyordu. Cüneyt Arcayürek için
birşey demiyorum. Gerçi ondan da medyanın daha yararlanacağı çok
şey var ama o böyle tercih etmiş olabilir ve kendisini bağlar.
Televizyon sahibi dediğimiz zaman bu bir sorumluluk işidir. Bir
televizyonun sahibinin kendi televizyonunda yapacağı program ciddi,
seviyeli ve saygın olmak durumundadır. O kişi enazından kendi
televizyonunun akibetini düşünyorsa öyle olmak zorundadır. Espri,
mizah, dedikodu programı yapabilir, ama böyle bir programda kendi
görünmek yerine, o programa uygun kişileri seçmek daha
doğrusudur.
Hele, Tuncay Özkan’ın o kahkahaları yok mu, onlar
da yaptığı programa adeta tuz biber ekiyor. “Tuz”
ve “biber” lezzet katar ama dozunu kaçırdığınızda
yenmez hale gelir, ağzınızdakini tükürürsünüz. Tuncay
Özkan ekrandaki haliyle, görüntü allah vergisi olduğu için
o konudan eleştiremeyeceğim ama agresiv, el kol hareketlerini
kendisi bilerek yapıyor ve bu hali ile çok antipatik oluyor.
Tavsiyem bu tür şeylerden uzak durması. Kendi televizyonu olabilir
ama bir televizyon sahibinin izleyicileri karşısında her istediğini
yapmaya hakkı yoktur. Böyle devam ederse, kanalını kendisinden
beklediğimiz muteber bir konuma değil, “diğerleri”
diye tabir ettiğimiz kulvara oturtmuş olacak.