Tuncay Güneyin medya serüveni
Abone olGazeteciliğe Sabah gazetesinde ofisboy olarak çalışıyor! Basamakları hızla tırmanıyor ve bakın sonra neler oluyor!
2001 yılında polise verdiği ifadeler Ergenekon iddianamesinin
ana dayanaklarından birini oluşturan Tuncay Güney’in söz konusu
açıklamaları, halen Kanada’da hahamlık yapmakta olan bu şahsın
1990’lı yılların ortalarında Türk basınındaki maceraları hakkında
da son derece ilginç ve renkli bir öyküye işaret ediyor.
Tuncay Güney gazeteciliğe Sabah gazetesinde “ofisboy” olarak
başlıyor. Ardından Milliyet için dışarıdan hazırlanan bir magazin
ekinde (Oskar) teknik sorumluluk üstleniyor. Ardından Fethullah
Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Samanyolu televizyonunda
çalışmaya başlıyor.
O dönemde albay rütbesinde olan Veli Küçük’ün yönlendirmesiyle
Akşam gazetesine geçiyor.
Yener elinden tuttu
Güney’in ifadelerine göre, 1980’li yılların sonunda Pertevniyal
Lisesi’nin akşam bölümünde öğrenciyken matematik öğretmeni
kendisini Sabah gazetesinde Tevfik Yener’e gönderdi ve Yener’in
yardımıyla “ofisboy” olarak işe başladı. Daha sonra aynı gazetenin
eklerinde çalışmaya başlayan Güney, Yener’in Amerika’ya gitmesinden
sonra işten çıkarıldı.
Bu süreçte birkaç ay işsiz kaldığını anlatan Güney, Tevfik Yener’in
Amerika’dan dönüp Milliyet gazetesine dışarıdan bir magazin dergisi
hazırlamaya başlaması üzerine, bu ekte teknik bölümde grafiker
olarak görev aldı. Yener, Amerika’ya gidince yeniden işsiz
kaldı.
Güney, 1991’de kuruluş aşamasında olan Samanyolu TV’ye geçti.
Burada kısa sürede iyi bir çevre edinen Güney, Fethullah Gülen’in
sohbetlerine de katıldı. Güney, ifadesinde bu kanalda
“Doruktakiler” adlı bir program hazırladığını da söylüyor. Güney,
hakkında “JİTEM’ci, MİT’çi” gibi dedikoduların çıkması üzerine bir
süre sonra buradan ayrılmak zorunda kaldığını anlatıyor.
Güney’in bundan sonraki durağı milliyetçi çizgideki Tercüman
gazetesi. Güney’e bu işi Veli Küçük ayarlıyor. Çalışma şartlarını
beğenmeyen Güney, yeniden Küçük’e gidiyor. Küçük de Güney’i HBB
televizyonuna gönderiyor. Güney, burada “Küçük’ün adamları
olduğunu” iddia ettiği gazetecilerle tanışıyor. Güney’in medyadaki
en etkin dönemi de böylece başlıyor.
Küçük’ün Akşam operasyonu
Güney’in iddialarına göre tam o sırada Küçük’le bağlantılı olarak
Akşam gazetesinde bir operasyon yapmaya hazırlanıyorlar. Güney de
bu ekiple birlikte Akşam gazetesine geçiyor. Güney’in iddiasına
göre, “Akşam gazetesi sahibi Mehmet Ali Ilıcak, tamamen Veli Küçük
tarafından yönlendiriliyordu.”
Gazetede, kimlerin tasfiye edileceği konusunda da son kararı Veli
Küçük veriyor ve yine Küçük’ün yönlendirmelerine göre başka
gazetelerden transferler yapılıyordu. Gazeteye gelen haberlerin
belgeleri de yayımlanmadan önce Veli Küçük’e gönderiliyordu.
Güney, haber sıkışıklığı çektiklerinde de Veli Küçük’ün kendilerini
Doğu Perinçek’e yönlendirdiğini ileri sürüyor. Güney, Akşam
gazetesindeki süreci ifadelerinde şöyle anlattı:
“Bir ay gazeteye geldiğimiz fark edilmedi, oturduk hep gizli
toplantılar yapardık. Kimleri çıkartacağız, kimleri tasfiye
edeceğiz, kimler birinci sayfayı yapacak... Bunları kurardık, fakat
bunları Veli Komutan kendi kurardı (...) Akşam gazetesinde biz
toplantılar yapıyoruz, bunları tasfiye hareketi için Ayşe Önal’ı,
hepsini çıkartmak için...
Mehmet Ali Ilıcak tamamen Veli Albay’ın kucağındaydı... Veli
Komutan, Behiç Kılıç daha doğrusu bütün hep kendi adamlarını
hepimiz oralara yerleştik. Aslan Bulut’u getirdik.” Güney,
ifadelerinde Akşam macerasının nasıl sona erdiğini anlatmıyor.
Fotomontajı DYP’li milletvekiline sattıGüney, ifadelerinde Mesut
Yılmaz ve Abdullah Çatlı’yı yan yana gösteren montaj fotoğrafı DYP
milletvekiline nasıl sattığını da anlattı. Birkaç medya kuruluşuyla
görüştükten sonra temasa geçtiği milletvekiline fotoğrafı o zamanın
parasıyla 5 milyar TL’ye sattığını anlatan Güney, fotoğrafların
fotomontaj olduğunu bilmediğini de iddia etti. Güney, “Taksim’de
Marmara Oteli’nin ikinci katında görüştük adamla, fotoğrafın bir
tanesini adam gördü, bu fotoğrafı gördükten sonra şey yaptı, para
yanlarındaydı zaten. James Bond kahverengi bir çanta, içerisinde
Halk Bankası dekontlu 5 milyar vardı” dedi.
Behiç Kılıç, Güney için ne demişti?
Behiç Kılıç, Güney’i nasıl tanıdığını bir röportajında şöyle
anlattı: “Güney’i, 1995-96 yılları arasında vekâleten Akşam
gazetesinin genel yayın müdürlüğünü yaptığım dönemde işe aldım.
Güneydoğu ve terörle ilgili ilginç söylemleri vardı. Eğitimi yoktu.
Ancak, duyduğu bilgileri getirip bize anlatırdı(...) Mesut
Yılmaz’ın, Abdullah Çatlı ile aynı karede görünen bir fotoğrafının
olduğu bilgisi geldi.
Fotoğraf, o dönemin Afyon milletvekiline 5 bin dolara satılmıştı
(...) Araştırmalarımızda fotoğrafın Tuncay Güney tarafından Afyon
milletvekiline 5 bin dolara satıldığını öğrendik. Kendisini
çağırdım. Ancak, niye çağırdığımı arkadaşlarından öğrenmiş olmalı
ki bir daha gazeteye gelmedi.”