Tulgar'a göre köşe yazmak çok zor

Abone ol

Köşe yazı yazmanın hamama girmek gibi bir şey olduğunu ifade eden Akşam Gazetesi yazarı Ahmet Tulgar, kendi deneyimlerinden ilginç benzetmeler yaptı.

Köşe yazısı yazmanın zor bir zanaat olduğunu dile getiren Akşam Gazetesi'ndenAhmet Tulgar, yazı yazma işinin bir nevi hamama girmeye benzediğini söyledi. Tuygar, başlıklı yazısında kendinden örnekler vererek ilgi çekici benzetmelerde bulundu

- Kelimelerim sudur benim. Arıdır, durudur. Bir kurnanın başında, tas tas dökünerek onlardan, sular seller gibi akan güzel bir Türkçe'yle bir güzel yıkanırım, temizlenirim ben de işte birçoğumuz gibi şu medya orospuluğundan. Yazımın başına geçmeden önce daima, 40 tas dökünürüm ben kelimelerden. Önce damla damla, tek tek gelerek, sonra tazyikle akıp cümlelere, paragraflara dönüşerek; yetişemeyince hızına ben, kurnayı doldurup taştığında Türkçe; bilirim artık: Bu dille başka türlü bir hayat kurmak da mümkündür. Bilirim, Türkçe ile aptes almak mümkündür.

Zengin bir dil yalanı, dolanı ele verir. Yoğrula yoğrula kelimeleri, incele incele anlam farkları, saydamlaşmıştır. Arkası görünür; amacı sezilir istismarcının, manipülatörün, demagogun.

Kadim bir dilde kelimelerin bohçası öyle dolmuştur ki, göçe göçe, göçerken hep kendini daha iyi duyuracağı, kendini daha iyi anlatacağı yeni yerlere; sığar o dile artık ne iftira ne de riya.

İstiklalini ilan etmişse bir dil ki Türkçe öyledir, özgürdür son kertede, alet ettirmez kendini, istismar ettirmez ne bir şahsa ne bir kuruma. Yarı yolda bırakır zalimi de, haini de; dili biter zulmün de, ihanetin de birgün. Dil yeniden yazar tarihi birgün. Kendine yakıştırdığı gibi. Doğru ve efsanevi.

Dil, vezir de eder, rezil de gazeteciyi.

Onun çağıldadığı hamama dolan huzmelerin altında, onun döküldüğü tasların bileyli bakırında, biriktiği kurnaların aynasında görünür gazetecinin yüzü. Gerçek yüzü.

Derileri soyulurcasına keselenseler de, keseletseler de kendilerini yeni padişahların harçlık torbalarıyla, zımpara kağıdından rüşvet zarflarıyla; katmer katmer kirleri, pasları çıkmayacak onların.

Sen ise genelev yokuşunun hemen başındaki bu hamamın bir köşesinde, saf” Türkçe'yle yıkanarak pürü pak çıkacaksın yeniden insan içine, döneceksin mahallene.

40 tas yetecek aptes almana. Her yazıdan önce 40 tas güzel Türkçe. Ya da Almanca, İngilizce işte. 40 tas güzel, kadim, su dil yani.

Genelevde bir bakire gibisin işte sıyrılırken peştemalından. Bütün getirdiğin okurlarına, bütün götüreceğin de bir gün işte buradan da göçerken, bu soyunma, bu giyinme kabinindeki, bu hücredeki aynada gördüğündür: Çırılçıplak sen.

Fordçularla dolu bir otobüsle gidiyor olabilirsin gitmek istediğin yere hamamdan çıkınca. Taciz ediyor seni, sonra da biri yanında yer açınca oturasın, kurtarasın kendini diye, hep birlikte seni işaret edip, koro halinde iftira ediyor olabilirler: 'Biraz önce genelev yokuşundan indi, otobüse oradan bindi.' Oysa hepsinin kıç cebinde muktedirlerin silinip verdikleri peçeteler hala. Hatıra diye evlerine götürüyorlar utanmadan.

Sen tertemiz girip yatağına, hemencecik dalarken uykuya huzur içinde, onlar iktidarın, kendilerinin asla sahip olamadıkları, aracılık yapıp peçete tuttukları iktidarın, büyük paranın kurumuş salgısını koklayarak korkularından kurtulmaya çalışıyor olacaklar hala.

Sen dillere dön, dilin döndüğünce.

Güzel yazmaya çalışmak, güzel yazmak seni namuslu kılacak, namusunu koruyacak.

Dikkat et; hepsinin Türkçesi nasıl kötü, nasıl yanlışlarla dolu.

İnan; bilerek katlediyorlar gazetelerde, televizyonlarda dili, Türkçe'yi. Işığından, aydınlığından, sırlı aynasından, sır saklamayan saydamlığından korkuyorlar dilin.

Yalan ve iftira arttıkça sayfalarda, Türkçe kalmıyor.

Neden bu kadar az kaldılar sanıyorsunuz; bir Çetin Altan, bir Hasan Pulur? Kaç kişi arzı endam etti gazetelerde Murat Belge'den, Umur Talu'dan beri, kendi güzel, Türkçesi güzel? Parmakla sayılırlar ancak: Can Dündar, Perihan Mağden, Yıldırım Türker.

Yazı: Ahmet Tulgar
Kaynak:

Günün Önemli Haberleri