Tükürük savaşları...

Selahattin Demirtaş dün HDP Grup Toplantısı'nda günün en güzel ve en kısa fıkrasını anlattı.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Selahattin Demirtaş dün HDP Grup Toplantısı'nda günün en güzel ve en kısa fıkrasını anlattı.

Fıkra şöyle:

"Biz hiçbir zaman Türk ordusu gitsin orada savaşsın demedik. IŞİD'e karşı savaşmak isteyen On binler var, onları orada tükürükle boğarız, kapıları açın dedik! Onu da anlamamışlar. Size yalvaran, alçak olsun, sizin gibi olsun!"

Fıkra dediğimi bakmayın, tüm samimiyetimle söylemeliyim ki dehşet içinde dinledim kendisini...

Anlaşılan 36 masum insanın katledilmesinden fazla tatmin olmamış. Şayet tatmin olsa böyle kışkırtıcı, böyle ırkçı, böyle ayrıştırıcı bir dil kullanmazdı.

Barış süreci Abdullah Öcalan'la bile yürütülür ama dün bu açıklamayı yapan Demirtaş'la yürütülemez, bunu dün bize göstermiş oldu kendileri..

Yine tüm samimiyetimle söylemeliyim ki iki ülkeyi elini kolunu sallayarak işgal eden IŞİD isimli barbarlar ordusuna karşı Kobani'de gösterilen direniş beni ziyadesiyle mutlu ediyor.

Nedeni çok basit...

Ocu, şucu, bucu olmasına bakmadan, kim olursa olsun, eli silahlı işgalcilerin bir yerleri katliam yaparak ele geçirmesini insanlık onurum kabul etmiyor.

Türkiye'nin bu anlamda ırkına, milliyetine, inancına bakmadan sınırına dayanan herkesi bir misafir nezaketiyle ağırlamasını da gururla izliyorum.

Selahattin Demirtaş'ta bu gurura ortak olmak yerine, kaşıyan, kışkırtan ve karıştıran olmayı tercih ediyor maalesef...

Türkiye kapıları açsaymış, IŞİD'i tükürükle boğacaklarmış. Savaşı ilkokul çocuklarının tükürük yarışından ibaret sanan bir siyasi parti liderimiz de var artık!

Kendisi kürsüde konuşurken dili damağı kuruyan, on bardak su devirerek tükürük bezlerini nemlendiren bir liderin, "Biz IŞİD'i tükürüğümüzde boğarız" demesi nasıl da inandırıcı geldi bana anlatamam!

Mübarek tükürükten değil de yeni bir biyolojik silahtan bahsediyor sanırsınız! Ya da kendi tükürüğünü roket sanıyor!

Ben de bir haftadır tel örgüleri aşıp IŞİD'le savaşa gidenlerin, iki saat sonra koşa koşa geri gelme nedenini merak ediyordum.

Meğer tükürükleri bitmiş!

Günahlarını almayayım, belki de tükürecek adam bulamamışlardır!

Ülkenin çeşitli kentlerinde suçsuz yere katledilen 36 insanımızı da tükürerek öldürmüş olmalılar herhalde!...

Vay efendim siz bize kapıları niye açmadınız?

Allah var, bugüne kadar sınırı hiç ihlal etmediler, hep kurallara uygun geçtıler! PKK 30 yıldır sınırdan vizeyle geçiyordu zaten. Hatta çoğu VİP kapısını kullanarak gidip geliyordu!

Kendi seçmen tabanı da başta olmak üzere herkesin aklıyla alay etmek bu olsa gerek.

PKK'nın yıllardır dağlarda savaşan tecrübeli militan kadrosunun tamamı sınırın ötesinde. Onlar niye gidip IŞİD'e tükürmüyor?

Murat Karayılan yaptığıo açıklamada, "Tecrübeli militan kadromuzu silahlı ve kanlı eylemler yapmak üzere Türkiye'ye gönderdik" diyor.

Türkiye'ye küfredeceğine Karayılan'a, "Bizi burada katleden yok. Aksine biz katlediyoruz. Siz o tecrübeli elemanları Kobani'ye gönderin" diyemediniz mi Selahattin bey?

Tükürüğünüz mü kuruyor böyle durumlarda?

Kobani'de savaşmak yerine tası-tarağı toplayıp sınır tellerini yararak Türkiyeye kaçan 200.000 kişi Kürt değil miydi?  Onlar tükürmeyi bilmiyorlar mıydı? Hadi onlar akıl edemedi diyelim. Siz neden onlara, "Buraya gelmeyin, gidin IŞİD'e tükürün" demediniz?

IŞİD'e tükürük, bu ülkenin polisine ve askerine kaleşnikof öyle mi?

Size sizin iki yüzlülüğünüzü ve barış düşmanı olduğunuzu anlatacak o kadar çok şey var ki Selahattin bey.

Ama değmez...

Sizin partinizin mensubu olan Altan Tan'ın bugün Ahmet Hakan'a anlattıklarını okudunuz mu?

Bakın ne diyor Altan Tan:

"Biz sokağa çağrı yaparken özenli davranmalıydık. Öncesini ve sonrasını yeterince hesaplamalıydık. Keşke Bahçeli gibi yapabilseydik. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin siyasi fikirlerine katılmam. Ama onun son olaylardaki tavrı önemlidir. 'Bizim partimizin amblemlerini, sloganlarını, işaretlerini kullanarak kimse sokağa çıkmasın' dedi. Bizim de aynı tavrı sergilememiz gerekir."

Bakın başka ne diyor:

"Kitlemizi sokağa çağırırken bunun sonuçlarını düşünmeliydik. Demokratik sınırlarda durur mu, kontrol edebilir miyiz? Bunları düşünmeliydik. Halkı sokağa çağırırken vurup kırmalara, mahal verilmesinin önüne geçecek tarzda bir dil ve üslup kullanmalıydık. Olaylar çığrından çıktığı anda da yapabileceklerimiz vardı."

Devam ediyor...

"Benim tespitlerime göre ilk olarak göstericiler, Hüda - Par ve Hüda-Par'a yakın kuruluşlara saldırmışlardır. 3 Hüda-Par'lı kendi mekanlarında öldürüldü, cesetleri sokağa atıldı. Sonrasında onlar da silahla karşılık verdi."

Ve son olarak sizin o çağrıyla HDP'nin kafasına sıktığınızı bakın nasıl teyit ediyor:

"Kuyumcu, market, banka yağmaları ile HDP'nin orta sınıflar ile olan yakınlaşması yaralandı. Hüda-Par'a yönelik saldırılar ile HDP'nin Kürt İslami çevreler ile olan yakınlaşması yaralandı. Büst ve bayrak yakmaları ile HDP'nin laik, seküler Türkler ile olan yakınlaşması yaralandı."

Benim fazlaca birşey söylememe gerek yok. Anlayan için bu sözler hem bir tokat, hem de tükürük!

Ama anlayana Selahattin bey, ama anlayana!