Tuksal'dan ses kaydındaki iddialara cevap!
Abone olStar'dan Başbakan'ın talimatıyla kovulduğu iddialarına Twitter'dan cevap veren Hidayet Tuksal "kendi isteğimle ayrıldım" dedi.
İnternete düşen ses kaydının ardından Hidayet Tuksal'dan cevap
geldi. Başbakan'ın Hidayet Tuksal'ı Star gazetesinden kovması için
Mustafa Karaalioğlu'na talimat verdiği yönündeki ses kaydına
karşılık Hidayet Tuksal "kendi isteğimle ayrıldım" dedi.
Twitter'dan hakkında çıkan iddialara cevap veren Tuksal'ın
"M. Karaalioğlu'nu karalamayın!" mesajı da dikkat
çekti:
Star'dan tamamen kendi
isteğimle ayrılmıştım, başka şeyler yapmak
istiyordum, boşuna M. Karaalioğlu'nu karalamayın!
Bugün Serbestiyet.com'da da ayrılış nedeni
yazdı:
Tapeleri gülerek dinlediğini belirten Tuksal “bizim camianın
erkekleri böyle hoşlarına gitmeyen tavırlarımla karşılaştıklarında
hep aynı tür tepkiler veriyorlar: “Bu kendini ne zannediyor yaaa?”
dedi.
İşte Tuksal’ın o yazısı:
Star’dan nasıl ayrıldım? Gerçekler ve
yalanlar
Akşam geç vakit oğlum aşağı kattan seslendi: “Anne seninle ilgili
yeni bi şey çıkmış!”
Allah Allah dedim, ne olabilir ki? Yanına inip izlediğimde,
başbakan kusura bakmasın ama gülmekten kendimi alamadım çünkü bizim
camianın erkekleri böyle hoşlarına gitmeyen tavırlarımla
karşılaştıklarında hep aynı tür tepkiler veriyorlar: “Bu kendini ne
zannediyor yaaa?”Uzatmadan cevap vereyim: Aslında hiçbir
şey zannetmiyorum; fakat onları da bir şey zannetmiyorum, belki
onları şaşırtan şey de bu! Aldığım dînî eğitim, hayattan elde
ettiğim tecrübelerim bana, dünyadaki hiçbir kişiye, kuruma, sisteme
gereğinden fazla değer yüklememeyi; onları sorgulanamaz ve
eleştirilemez kılmamayı öğretti. İşte hepsi bu!
Gelelim benim Star’dan ayrılış hikâyeme…
Star’da yaklaşık iki yıl yazdım. Bu süre içinde, başbakan duymasın
ama hiçbir yazım konusunda gazete yönetiminden herhangi bir itiraz,
eleştiri ya da buna benzer üzerimde baskı oluşturabilecek bir tavır
görmedim. Zaten böyle bir tavır vaki olsaydı, bunu hem ifşâ
ederdim, hem de o gazetede bir saniye bile durmazdım. Üstelik
ayrılış yazımda, neden ayrıldığımı da gayet ayrıntılı bir biçimde
açıklarken, bana tanınan bu özgürlük konusunda Mustafa Karaalioğlu
başta olmak üzere, gazete yönetimine teşekkür bile ettim. Ayrılış
sebebim ise gayet basitti ve “Üç bin beş yüz vuruşa veda!” başlıklı
son yazımda karar anımı şu cümlelerle ifade etmiştim:
“Köşe yazarlığı serüvenine başlarken iki yıl önce, bunun ne kadar
süreceğini bilmiyordum gerçekten. Hatta dün bile, bugün sabah
kalkıp, bu işi bitireceğimi bilmiyordum. Ama sabah kalktım ve
rüyamı anımsadım. Rüyamda bir arkadaşıma şöyle diyordum: ‘İnsanlara
yapıştırılan etiketler bir kara delik gibi, söylediğimiz her şey o
kara delik tarafından yenip, yutuluyor.’ Aslında rüyama kendim de
şaştım. Çünkü genelde bu kadar net cümleler hatırlanmaz rüyalardan.
Ama ben sanki cümlem biter bitmez uyandım ve bu söz üzerine
düşünmeye başladım.
… İki yıldır bu köşede yazıyor olmanın sorumluluğu ile bu hızlı
akış içinde daha bir gündemin peşinde, daha çok içindeyim. Ama
bunun tüketici bir tarafı var ne yazık ki. Bencillik etmeme adına
ertelediğim ve hem kendim hem de benim gibi kıvrananlar için önemli
olduğuna inandığım sorularım var kafamda. Bu soruların peşinden
gitmek istiyorum artık. Rüyamla ne ilgisi var bilemiyorum ama ben
sabah kalktıktan bir iki saat sonra, kendimi bu kararı almış
buldum.”
Evet, bu kararı aldım, Mustafa Karaalioğlu’nu aradım, kesin bir
dille yazmayı bırakacağımı söyledim ve bir veda yazısı yazarak köşe
yazarlığını bıraktım. Bunun üzerine kimi medya sitelerinde bir
vâveylâ koptu ve “Hak sillesiyle uyarıyorum!” başlıklı yazıma
atıflarda bulunularak, başbakanın talebi üzerine gazeteden
uzaklaştırıldığım yazılıp çizildi. Ulaşabildiğim bir ikisine itiraz
ettim, işin doğrusunu bir kere daha söyledim- çünkü yazımda zaten
anlatmıştım- ama fayda etmedi, gerçeği köşe yazımda dururken
yalanlar üretildi, yayıldı. Bu yalanlar yayılırken, “Hak sillesi”
başlıklı yazım hep “Halk sillesi” yapıldı ve kopyala yapıştır
habercilik sitemiyle, aynı yanlışlar ve yalanlarla çoğaltıldı. Bu
sabah baktım T24 sitesi bile bu konuyu aynı özensizlik içinde haber
yapmış, etik metik diye bir şey var, ayıp yahu!
Yalan habercileri üzmek pahasına belirteyim ki, Star gazetesinden
ayrılma hikâyem bundan ibaret! Ancak daha sonra bir ara, hakkımdaki
bazı karalamalara cevap yazabilmek amacıyla gazeteye yeniden dönmek
istediğimde talebim kabul edilmedi; bunu da gerçeğin tamamını
ortaya koymak adına belirteyim. Bir başka gerçek de, Star
yazarı Elif Çakır’la aramızda, onun tweetlerinde iddia ettiği gibi
bir konuşmanın geçmemiş olduğudur; çünkü gazeteden ayrıldıktan
sonra beni hiçbir şekilde aramamıştır.
Yakın tarihte, daha önemli bir gerekçeyle Taraf gazetesinden
ayrıldık; Hasan Cemal’e yakılan ağıtların hâlâ devam ettiği bir
dönemdi, ancak ne hikmetse bizim ayrılışımıza ağıt yakan
kimsecikler olmadı. Demek ki neymiş: Başbakan isteğiyle köşenizden
olursanız ağıt yakılacak, patron isteğiyle işinizden olursanız es
geçilecek!
Timsah gözyaşları içindeki etik duyarlılık (!) medyamıza çok
yakışıyor doğrusu…