İktidar yandaşı ve holding sözcüsü “sözde”
ekonomi yazar ve yorumcuları 2011 yılının %11’lik ilk çeyrek
büyümesini adeta destana dönüştürüyorlar. Öve – öve, övüne övüne
bitiremiyorlar.
Halbuki, el parasıyla faizle döviz borçlanarak, yine
yabancı ülkelerde üretilen malları ithal etmek ve bunu da içeride
vatandaşları faizle borçlandırarak tüketmekten ibaret bir büyüme
rakamı ile karşı karşıyayız.
Bu durum sürdürülemez, yıllık (2011) büyümesi %5,5 –
6’yı bile zor bulur.
Bu temponun aynen sürdürülebilmesi için oluk oluk döviz
borçlanıp, kürek kürek ithalat yapıp, büyük bir iştahla tüketmeyi
sürdürmemiz gerekir.
ABD, Japonya, İsrail, İngiltere, Almanya tüm AB ülkeleri
ve tüm OECD ülkeleri içinde en yüksek büyüme oranına sahibiz. Ama
en kötü cari açığa ve dış ticaret açığına da mahkumuz
maalesef.
Üretim yerine tüketimi, tasarruf yerine borçlanmayı, imalat
yerine ithalatı, tercih eden bu politikalar ülkenin rekabet gücünü
yok ediyor. İhracat birçok sektörde %70 – 80 ithal girdiye bağımlı
hale geldi. Yani net katma değer yaratamıyor.
Kümülatif cari açık 62 milyar doları geçti. Dış ticaret
açığı da yıllandırılmış olarak (kümülatif) 92,4 milyar dolara
çıktı.
Yani büyüme ilk çeyrekte çift rakamlı gerçekleşti. Ama
tarihimizde ilk kez dış ticaret açığımız aylık olarak Mayıs ayında
çift haneye çıktı ve 10,057 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Seçim öncesi bol keseden dövizle borçlanıp, sınırsız
ithalat yapıp, ölçüsüz tüketerek tam bir “ekonomik lale devri”
yaşatıldı.
12,1 milyon kişi tüketici kredisi borçlusu oldu. 22 milyon kredi
kartı kullanıcısının, yaklaşık 8 milyonu sadece asgari tutarı
ödeyerek yaklaşık 12 – 15 milyar TL’lik borçlarına takla arttırarak
“yüzdürür” hale geldi.
Şimdi, Türk ekonomisinde hem özel sektörde hem de kamuda önemli
ve sorumlu görevler üstlenmiş, ekonomi bakanlığı yapmış ve 10
yıldan beri ekonomi politikaları hakkında ulusal medyada yazan,
konuşan, üreten bir isim olarak diyorum ki;
Bu büyüme bizi “tüketen bir büyümedir” uzun süreyle
sürdürülmesi mümkün değildir.
Yılsonunda bu rakamın yarısı kadar bile yıllık büyüme olması
başarı sayılmalıdır.
Bu tür büyüme istihdam yaratmaz ve yatırımı teşvik
etmez.
Rekabet gücünü
tüketir.
Nitekim büyümenin %75’i tüketimden
kaynaklanıyor.
Gidilen yol yanlıştır. ABD – F tipi ve PKK’nın istediği bir
“bölücü anayasa” yapılmazsa, bu sıcak parayla
büyümenin nasıl tükenişe dönüştürüldüğünü görmekten ciddi bir
endişe duyuyorum.
Finansal cambazlıklarla, borsa coştu, döviz düştü
teraneleriyle, sıcak para ve ithalata dayalı borçla büyüme,
Türkiye’nin enerjisini, borçlanma kapasitesini, üretim gücünü,
rekabet avantajını giderek tüketen bir büyümedir.
Bizden bir kez daha söylemesi ve uyarması…