TSEnin standart saçmalığı
Abone olTSE'nin gazete muhabirlerine getirdiği standart için Oktay Ekşi sert tepki gösterdi: Saçma iş yapma!
TSE'nin gazete muhabirlerine getirdiği standart için Oktay Ekşi sert tepki gösterdi. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi'nin Hürriyet'te yer alan köşe yazısı şöyle;
--------------------
Abesle iştigal (Saçma iş yapma)
Biz birilerinin münasebetsiz bir şakası diye bakmıştık... Anlatalım:
Bir süre önce Basın Konseyine gelen Türk Standartlar Enstitüsü (TSE) antetli bir mektupta "Muhabirlerle ilgili standartların tespiti" amacıyla bir çalışma yapılacağı bildirilmiş, "Konseyin de katkısı" istenmişti.
Meğer ciddilermiş. Nitekim "gazete ve televizyon muhabirlerinin standartlarını" belirlemişler. Buna göre örneğin "stajyer muhabir en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş olmalı" imiş.
Fena mı demeyin... "Fena" diyen yok. Keşke Türkiye, stajyer muhabirlerde "doktora derecesi" arayacak noktaya gelebilse.
Ama biri çıkar da, burunlarını gazetecilikte standart belirleme işine sokan bu zevata, "Size ne?" diye sorarsa merak ediyoruz ne yanıt verirler.
"Neden belirlemesinler efendim? Gazeteciler dokunulmaz kişiler mi?" türü bir ucuz itiraza verilecek yanıt şudur:
TSE, önce kendi evinin önünü temizlemiş mi? Daha açık ifadeyle, kendisine alacağı görevliler için "standart" belirlemiş ve ilan etmiş mi?
Yok.
Milletvekilleri için, politikacılar için, tacirler için, işadamı için, müteahhit için, hatta doktor veya avukat için standart tespit etmiş mi?
Yok!
Peki berberler için?
O da yok...
Yeri gelmişken söyleyelim:
Doktor için tespit var mı yok mu diye ararsanız 2884 Nolu ve 1977 tarihli standart olarak şu bilgiyi alıyorsunuz:
"Doktor: Doktor deneyi. Bu standart mototr benzinlerinde, gazyağında (...) merkaptanların doktor deneyiyle tanınmasını sağlar."
Nasıl? 80 bin doktoru olan ülkede "doktor" standardı ararsanız karşınıza çıkan yanıtı beğendiniz mi?
TSE madem böyle topluma hizmet sunanlarla ilgili bir "standartlaşma" sayfası açtı... Bize kalırsa işe "milletvekili" standardından başlasa iyi eder. Örneğin bir milletvekilinin en az, "Cumhurbaşkanlığı Köşküne (veya koyu elbiseyle gelinmesi istenen bir yere) kahverengi ceket içine mor bir yelek ve altına gri pantolon, mokasen ayakkabı giyerek gelmeyen; beyaz çorap ve tıraşsız çehre ile dolaşmayan; ağzında lokma varken konuşmayan; yemek yerken çatalını bıçağını sallamayan; Meclis Genel Kurulunda telefonla konuşmayan; kamu görevlilerine kızınca Sen benim kim olduğumu biliyor musun? tehdidi savurmayan; milletvekili olmanın aklına gelen yere randevusuz gitme hakkı vermediğini bilen" kişi olması gerektiğini kurala bağlasa iyi ederdi.
Keza politikacının nüfuz suiistimali yapmaması gerektiğini, doktorun hastayı, avukatın müvekkili, müteahhidin devleti, işadamının öteki işadamını aldatmamasını sağlayacak kuralları belirlemesi öyle sanıyoruz ki ülke için daha yararlı olurdu.
TSE kendine iş arıyorsa tavsiye ederiz, işe doğru yerden başlasın.
Oktay Ekşi
Hürriyet