ABD’de günlerden beri hükümet kapalı. Trump Senato’yu daha
doğrusu Demokratlar’ı Meksika sınırına yaptırmak istediği duvarın
bütçesini onaylatmaya zorluyor. Onlar da buna yanaşmıyor. Ülke
içinde pek çok yerde kamu hizmetleri verilemiyor. Kamu
görevlilerinin maaşları ödenemiyor. Bazı şehirlerde çöpleri halk
kendisini topluyor. Geçtiğimiz gün Philedelphia’da Müslümanlar
biraraya gelerek şehrin en kalabalık yerlerindeki çöpleri gönüllü
olarak temizlemişlerdi.
Trump’ın katı, uzlaşmadan uzak, ayrımcı ve islamofobik
siyasetinden ülke bıkmış durumda.
Amerika, eşitlik ve özgürlük değerleri üzerine yükselmiş,
güçlenmiş bir ülke.
Dünyanın fırsat arayan, büyümek istiyen, verebileceği bir şeyi
olan her insanına kapı araladığı içindir ki, güçlü ve dinamik.
Ancak, Trump’ın seçim kampanyalarından başlamak üzere muazzam bir
zenofobi (yabancı karşıtlığı-korkusu ) ve islamofobi (islam
karşıtlığı- korkusu) içine girmiş durumda.
Olaylara ve devletlerarası ilişkilere sadece almak ve vermek
bakımından yaklaşan Trump, Amerikan çıkarlarını korumak ve büyütmek
gerekçesiyle sürekli olarak sosyal medya üzerinden “tehdit ve
şantaj dili” ile mesajlar yayıyor.
Hemen her gün birkaç tane içerden veya dışardan hedef tayin
ederek attığı tweetlerle gündemi dolduran, dünya çapında kendinden
bahsettiren Trump, bu gün de yeniden Türkiye’ye “sarmış”
durumda.
Daha önce de Rahip Brunson meselesinde benzer tavırlar içine
girmiş, Türk ekonomisin hedef alan birtakım tweetler atarak,
sonrasında da Türkiye’den ithal ettikleri çelik ve türevlerine
yüksek gümrük oranı getirerek husumetini açıkça ortaya koymuş
idi.
Suriye’den çıkmak için ikinci teşebbüsünde de ülkesinin değişik
birimlerinin itirazı ile karşılaşan ve muhtemelen birtakım lobileri
aşamayan, çekilmeyi durdurmak veya yavaşlatmak için gerekçeye
ihtiyaç duyduğu anlaşılan Trump ve ekibi işi oyunbozanlığa dökmüş
görünüyor.
Türkiye’nin kendilerine “Kürtlere saldırmayacağı garantisi”
vermesini istiyorlar. Bunu önce Balton, akabinde Pompeo üzerinden
Türkiye’ye kabul ettirmek istediler. Türkiye, Kürtlerle bir
meselesinin olmadığını, PKK’nın uzantısı olan PYD/YPG adlı örgüt
içindeki teröristleri hedef aldığını ve bundan da vazgeçmeyeceğini
kamu oyu ile açıkça paylaştı. En üst düzeyde ve kuvvetli bir
şekilde Suriye Kürtlerinin büyük bir bölümünün zaten yıllardan beri
Türkiye’de sığınmacı olarak yaşadıkları ve bunların Esed rejimi,
DAİŞ ve PKK-PYD/YPG’den kaçtıkları için burada oldukları
vurgulandı.
Uzun bir süreden beri on binlerce tır dolusu silah ve mühimmatla
donattıkları, eğittikleri Kürt kökenli terörist grupların Türkiye
karşısında hiş bir varlık gösteremeyeceğini Zeytin dalı Harekâtı
esnasında gören ABD, şimdi Türkiye’den bunlara saldırmama garantisi
istiyor ki, Türkiye’ye karşı istediği anda kullanabilsin…
NATO ülkesi olan Türkiye’nin her türlü uluslararası ilişkiler
kuralı ve kaidesine uymayan, ahlak ve nezaket ile bağdaşmayan bu
isteğe evet demesi mümkün değil.
Müttefikler arası ilişkilerin twitter veya diğer sosyal medya
mecraları arasından götürülmeye çalışılması ise kelimenin tam
anlamıyla skandal. ABD adına ayıp, talihsizlik.
Türkiye’nin daha önce de denenmiş ve aziz milletimizin sinesine
çarparak boşa çıkmış olan bu ekonomik tetikçiliğe bu kez de hiçbir
şekilde taviz vermeyeceği de açıktır.
Nitekim devlet yetkilileri bu konuda gerekli açıklamaları
yapmışlar, eş anlı olarak muhalefet partilerinden gelen tepkiler de
yine milletçe böyle durumlara boyun eğmeyeceğimizi
göstermiştir.
Hem CHP’nin, hem de MHP’nin yetkili isimlerinin açıklamaları en
az iktidar cenahından gelen açıklamalar kadar önemlidir. Aziz
milletimizin hissiyatını da, haysiyetini de yansıtmaktadır.
ABD’nin müttefiklikle bağdaşmayan, terörist yapılanmaları
arkalayarak devletler arası hukuka da uymayan yaklaşımına
gösterilen infial açıkça göstermektedir ki, milletimiz bu
tehditlere asla pabuç bırakmayacaktır.