15 Temmuz işgal girişimi sonrası bazı çevrelerin ısrarla
"Gülenciler bittikten sonra başka cemaatler
gelecek" argümanı ile sulandırılıp algı oluşturulması
tehlikeli bir hale dönüştürülmekte.
TRT'de neler oluyor.
Bir kaç gün önce ara ara görüştüğüm bir TRT çalışanı anlatıyor
ve soruyor;
Biz 17 Aralıkta yüreğimiz ağzımıza gelirken, ellerini
ovuşturarak "nihayet kurtuluyoruz galiba"
diyenler, paralelin yayınladığı her tapenin üstüne mal bulmuş
mağribi gibi saldıranlar, biz "mesele yolsuzluk değil, bu
operasyon AK Partiye değil, Türkiye Cumhuriyetine"
dediğimizde bizi "hırsızlığı örtmek için paralel
paranoyasına sarılmak"la itham edenler şimdi paralelle
mücadelenin "kahraman"ları oldular ve parmaklarını
üzerimize sallayarak "hepiniz gidicisiniz"
edebiyatı yapıyorlar.
Eğer mesele paralelle irtibatlı olmak ise, paralelin 17 Aralık
hamlesine balıklama atlayıp, "ayakkabı kutusu",
"hırsız Erdoğan", "DAİŞ'e yardım tırı
gönderen dinci AKP hükümeti" gibi tonla klişeyi dillerine
pelesenk eden ulusalcı kesim nasıl olur da şu süreçte baş tacı
edilir TRT de?
Bu kişiler daha 15 Temmuzdan bir hafta öncesine kadar
"bu adam seçimle gitmez, kim bizi bu diktatörden
kurtaracak" diye darbe imasında bulunurken simdi nasıl da
darbe karşıtı ve demokratik yolla seçilmiş hükümetin yanında
imajına sahip oldular bi anda?
Darbeyi yapan FETÖ değil de Ergenekon zihniyetinde bi cunta
olsaydı, bu tipler sokaklara dökülüp çılgınca kutlamalar yapmaz
mıydı?
Bu kişiler daha AK Parti iktidarının ilk aylarından itibaren
"ordu göreve" edebiyatı yapmaya başlamamışlar mıydı?
FETÖ'den nefretlerinin sebebi de onun paralel yapı kurması değil
de ulusalcı askeri vesayeti kıran operasyonlar yapması ve imam
hatiplerin kapatılması sonrasında dindar gençlik yetiştirme işini
üstlenmesi değil miydi?
FETÖ'nün operasyonları gerçeklerle sahte delillerin, hukukla
kumpasın iç içe geçtiği operasyonlardı ve asıl hedefi ulusalcı
derin devlet ve askeri vesayeti kaldırıp yerine kendisininkini
kurmaktı. Ama bu, Türkiyede bi ulusalcı askeri vesayet ve derin
devlet geleneği olduğu gerçeğini değiştirir mi?
28 Şubatın paşaları, 27 Nisan muhtırasını bizzat kendisinin
yazdığını söyleyen Büyükanıt, Veli Küçük, "ordu
göreve" pankartı açanlar, cumhuriyet mitingleri yapanlar,
bunlar da mı FETÖ'cüydü?
Sonuç;
15 Temmuzdan sonra değişen tek şey nihayet TRT'de FETÖ ile
mücadelenin başlaması. O tarihe kadar resmen ayakta uyunuyordu bu
konuda.
FETÖ ile mücadelenin de suistimal edilmemesi ve özellikle
muhafazakar profildeki herkesi topluca temizlemeye dönüşmemesi
önemli. Bu hassas konu ile ilgili çok dikkatli olunmazsa,
kazanımların kayıp hanesine yazılması kaçınılmaz olur.
FETÖ'cü olma ihtimalini zayıflatma adına ulusalcıların
pozisyonlarının yükseltilmesi yoluna gidilmesi ayrı bir
liyakatsizliğe yol açmaktadır.
FETÖ kadrolaşması öncesinde de zaten yoğun olan
Ulusalcı-Perinçekci kadroların FETÖ temizliği bahanesi ile tekrar
önü mü açılmak istenmektedir? Yoksa bu yapılan bir aymazlık
mıdır?
Yıllardır, "bizden değil ama bize alternatif"
düşüncesi ile tırpanlanan mütedeyyin kesimin bugün de, "risk
almayalım" düşüncesi ile yine en fazla önü kesilen halkayı teşkil
etmektedir.
Elbette bir devlet kurumu olan bu yapıda, terör örgütü
mensupları hariç, her fraksiyondan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının
çalışabilmesi demokratik bir haktır. Dikkat edilmesi gereken husus,
FETÖ tarzı yapılanmaların önüne geçilirken dengeyi bozacak başka
ağırlık merkezlerinin oluşumuna engel olabilmektir.
Her devlet kurumu gibi TRT'de iç dinamiklerini harekete geçirip
gerekli önlemleri almalı, üzerine düşeni daha fazlasıyla
yapmalı.
Bu millet terörden ve darbelerden çok çekti. Bu millet darbeyi
ve darbecileri vicdanlarında hapsetti. Milli olan hiç bir
vatansever darbe yapmaz, yaptırtmaz. Darbe nereden gelirse gelsin
meşru değildir. Benim darbecim senin darbecinden iyi değildir.
Darbeler bu ülkenin ayağında ki prangalardır. Biz millet olarak
artık darbelere dur diyoruz.