TRT Genel Müdürü'nü kim aldattı?
Abone olÖteden beri 'Türkiye olimpiyat yapamaz' ve 'Türkiye olimpiyat yapmamalı' diye elinden geleni ardına koymayan Uluç, TRT Genel Müdürü Demiröz'ün aldatıldığını öne sürdü.
Atina'daki olimpiyatlar sebebiyle TRT Genel Müdürü Şenol
Demiröz'e yazı üzerine yazı döşenen Hıncal Uluç, bugünkü köşesinde
TRT Genel Müdürü'nün aldatıldığını savundu.
Öteden beri "Türkiye olimpiyat yapamaz; yapmamalıdır!" diye bas bas
bağıran Hıncal Uluç, olimpiyatlardan kalkışarak sözü TRT'nin
Atina'daki sınavına getirdi ve bakın neler yazdı:
Biz olimpiyat yapamayız!..
"Türkiye olimpiyat yapamaz. Yapmamalı" diye bas bas bağırdığım
günlerde Sinan Ağabey, (Nur içinde yatsın, o bu yola baş koydu ama
biz bu ülkenin ilk Olimpiyat Stadına onun adını koyamadık,)
"Hıncal, büyük çapta haklı olduğunu biliyorum, ama ne olur sus, sus
da, hiç değilse bu sayede İstanbul çağdaş bir iki tesise kavuşsun"
demişti. "Sen de haklısın ağabey" dedim, sesimi biraz kıstım.. Ne
oldu?.. Hani olimpik tesisler.. Olimpiyat Komitesi binasının hemen
yanı başındaki Kapalı Salon, Truva Harabeleri gibi duruyor..
Üzerine son taş konduğundan bu yana 10 yıl mı geçti, 15 yıl mı?..
Basket maçları, bu olimpik harabelerin dibindeki ahır bozması yerde
oynanıyor.. Buyrun..
Bu arada.. "Kapalı Salon" sözcüğünü bilerek kullandım.. Spora
başladığımız yıllarda böyle derdik.. Herkes böyle derdi. Ama
yazmaya gelince ağabeylerimiz dalga geçerdi.. "Salonun açığı var
mı?.."
Oysa baştaki "Kapalı" sözcüğü, aslında o sporun açıkta
yapılmadığının ifadesi idi. Tesisin mimarisinin değil..
Şimdi bakıyorum.. Olimpiyatların büyük bir bölümü Olimpic Indoor
Hall'de yapılıyor.. Kapısında böyle yazıyor. Duyurularda böyle
yazıyor. Uluslararası sunucular böyle tanımlıyor..
Olimpic Indoor Hall!..
Türkçe'si..
Olimpik Kapalı Salon.. Sporlar ya indoor yapılır.. İçeride..
Kapalı..
Ya da out door.. Dışarıda, açık.. Genç arkadaşlarıma söylüyorum..
Kapalı salon demekten ve yazmaktan çekinmeyin, utanmayın..
"Biz olimpiyat yapamayız" dediğimde "Tesislerin hatrı için sus"
diyen Sinan Ağabey'i anıyorum hep, Atina'daki tesisleri ve
İstanbul'daki rezilliği karşılaştırdıkça..
Tesis bile yapamadık.. Zaten Türkiye'yi denetlemeye gelen ve
denetim sonucu bizi adaylıktan çıkaran Uluslararası Olimpiyat
Komitesi (IOC) de ayni açıklamayı yapmadı mı?..
"Tesisler konusunda gelişme yok.." Adamlara durmadan maket,
durmadan proje, durmadan sanal bilgisayar görüntülerini tesis diye
sunarsan yutarlar mı?..
Atina Oyunları başından beri bizim niçin olimpiyat
yapamayacağımızın görüntülerini sunuyor..
Size bu satırları yazarken, saat 10.30'du.. Çarşamba sabahı..
TRT'nin olimpiyat kanalı TRT3'te saçma sapan bir lak lak programı,
araya şarkılar koyarak devam ediyordu, sabahtan beri.. Oysa
Atina'da o sıralar, dünyanın en ilginç, en merakla izlenen
sporlarından biri triatlon koşuluyordu. Yüzme, bisiklet, koşu..
TRT Spor Servisi'ni yazılı sınava alın. "Triatlon" deyin, bilen bir
kişi çıkarsa, "Hiç seyrettiniz mi" sorusuna bir parmak kalkarsa,
kendimi köprüden atarım.
Antalya Triatlonu, dünyanın en önemli uluslararası yarışlarından
biri.. TRT'de canlı yayınlandığını gördünüz mü? Bir TRT ekibi
gelir, organizasyon komitesi kesesinden tatil yapar, sonra 30
saniye saçma sapan bir görüntü yayınlarlar, adet yerini bulsun
diye.. Bu kafadan olimpiyat triatlon canlı yayını çıkar mı?..
Atina'ya senin benim paramla tatile gidenler, sabahın köründe
kalkıp yollara düşer mi?.. Yayın için hazırlık yapar mı?.. Hele
triatlon.. "Nedir ulan bu.. Boş ver.."
TRT Spor Servisi, Genel Müdür Şenol Demiröz'ü resmen, aldattı,
kandırdı, uyuttu ve bu rezil yayınlar ortaya çıktı.. TRT bu utanç
yayınlarının hesabını ergeç verecek.. Vermeli ki, gelecek oyunlarda
bu rezilliği, bu utancı, bu yüz karasını bir daha yaşamayalım..
Orası tamam.. Şimdi başka noktaya geliyorum.. Kaç gün oldu oyunlar
başlayalı..
Olimpiyat sadece dört yılda bir gelen en üst düzey spor değildir..
Olimpiyatlar, tiyatro oyunlarına, filmlere, romanlara ve öykülere
ilham verecek, dramların, trajedilerin yoğun yaşandığı
günlerdir..
Bunca gazetemiz var.. Bunca gazetemiz, bunca "Gazeteci" gönderdi
oraya..
Soruyorum işte.. Olimpiyatların başlangıcından bugüne bir tek, tek
bir, bir, sadece bir olimpiyat yazısı okudunuz mu?.. Bir "Yazı"
kaldı mı aklınızda.. "Yahu falanca gazetede, filanca bir yazı
yazmış" dediniz mi bir dostunuza.. Ya da bir dostunuz size dedi
mi?..
Haber.. Tamam.. Ama onu zaten bütün televizyonlar yayınlıyor, bütün
ajanslar geçiyor... Peki, siz oraya gidenler.. Bir tek "Yazı"
yazdınız mı?.. Bir yazı..
Atina'nın, olimpiyatın havasını anlatan.. Bir yarışın, tek bir
yarışın, bir sporcunun, tek bir sporcunun dramını buram buram
önümüze koyan.. Olimpiyatı yaşatan ve yaşayan bir tek yazı çıktı mı
Türk medyasında..
Kabahat oraya yazılı medya adına giden turistlerde mi, yoksa
onlardan böyle yazı istemeyen müdürlerde mi, bilemem..
Olimpiyatlarda harika hikâyeler yaşanıyor.. Abonesi olduğum İngiliz
ve Amerikan gazetelerini okumak için nasıl sabırsızlanıyorum..
Nasıl heyecan, nasıl coşku, nasıl keyifle, nasıl sindire sindire
okuyorum onların haber hikâyeleri, yani News Story'lerini..
Türk yazılı medyası da felaket bir sınav verdi Atina'da ve çaktı
onlar da.. Sıfır çektiler, iki haltercimiz gibi.. Türk yazılı
medyasına verdiğim not da şeddeli Sıfır!..
Şimdi bir olimpiyatı yaşayacak, yazacak, gösterecek, sunacak
medyası bile olmayan ülkede, hangi olimpiyatı kiminle yapacak,
kiminle tanıtacak ve sevdireceksiniz ki, İstanbul Oyunları'nda
millet tribünleri dolduracak..
Türk sporu, Atina'da görüyoruz, Türk spor medyasının fersah fersah
önünde..
Önce bu medyayı bu spora layık hale getirelim, ondan sonra
"Olimpiyat" heveslerine kapılalım..
Bu medya ile nereye gidebileceğimizi de bana değil, ayranı olmayan
atalarımıza sorun..
Yazı: Hıncal Uluç
Kaynak: Sabah