TRT geç kaldı
Abone olZaman Gazetesi yazarı Ahmet Çakır, Avrupa Şampiyonası'nı yayınlayan TRT'nin canlı yayın programlarını değerlendirdi. Çakır, maç sırasında yapılan yorumları da eleştirdi.
Zaman Gazetesi yazarı Ahmet Çakır "TRT geç kaldı" başlıklı
yazısında, Avrupa Şampiyonası'nı yayınlayan TRT programlarını
değerlendirdi.
Çakır, maç sırasında yapılan yorumların kalitesine de değinirken,
karşılaşmaları TRT'nin yayınlamasının büyük bir şans olduğunun da
altını çizdi.
İşte Ahmet Çakır'ın yazısı:
TRT geç kaldı...
Önce şu noktada nankörlük etmeyelim: Ne olursa olsun, Avrupa
Şampiyonası’nı TRT’den izlemek bir şans. Çünkü devlet televizyonu
olmanın olumlu yönleri bu gibi noktalarda ortaya çıkıyor.
Bitmez-tükenmez reklamlar, alttan-üstten ekran bölmeler ve başka
türlü akla hayale gelmedik atraksiyonlarla yayınlar kepaze
edilmiyor! Ayrıca, tekrar yayınlarla iyi bir hizmet veriliyor.
Gelgelelim, başka bazı noktalarda elbette ki aksaklıklar oluyor.
Bunlardan birini de, TRT’nin ancak çeyrek finalin son iki maçında
örneğin Fatih Terim’den yararlanmayı düşünmesiyle gördük. TRT ilk
günden itibaren Portekiz’de bulunan Terim’in yanısıra Milli Takım
Teknik Direktörü ErsunYanal, öteki futbol adamları ve yorumculardan
yararlanarak çok daha renklibir yayın yapabilirdi. Siz bu satırları
okurken belki de gerçekleşmiş olur; ama şampiyonanın iki günlük
boşluğunda yine bu kişilerden yararlanarak yapılacak bir
değerlendirme yararlı olurdu.
Aslına bakarsanız, bu kadar çok yorum düşkünlüğünü anlamak da zor.
Son zamanlarda sanki yorumsuz maç izlenmezmiş gibi bir durum ortaya
çıktı. Elbette ki iyi yapılan yorum seyir zevkine çok şey
katabilir; ama bu kadar da abartmanın anlamı yok. En azından,
karşılaşmanın anlatımı sırasında yapılan yorumların ardından, bir
de stadın önüne çıkıp aynı yorumcunun maç anında söylediklerini
tekrarlaması, akıllara ziyan bir vakit ve nakit israfı olmuyor mu?
TRT işin bu yanını şampiyona biterken fark eder gibi oldu.
Portekiz’e giden ekip bu açıdan pek iyi hazırlanmış gibi görünmedi.
Pek çok meraklı gibi ben de, şampiyonayla ilgili haberlerin büyük
bir bölümünü Eurosport’tan aldım. TRT bu konuda yaya kaldı.
Magazinse hemen hiç yok gibiydi...
İsveç-Hollanda maçında Fatih Terim’e yorum yaptırılması hoş bir
sürpriz oldu. Ayrıca, Erdoğan Arıkan kardeşimiz bu işi sadece yorum
boyutunda bırakmadı, aynı zamanda Terim’le düpedüz röportaj yaptı!
Çok da iyi etti. Böylece, bir süredir gözlerden uzak olan “Yaralı
İmparator”la ilgili gelişmeleri de öğrenmek mümkün oldu. Maçın
zaten pek yorumlanacak tarafı yoktu. Bu boşluktan çok iyi
yararlanıldı.
Gelgelelim, Çek Cumhuriyeti-Danimarka maçında aynı beceriyi Kerem
Öncel kardeşimiz gösteremedi! Öncel, neredeyse Terim’e hiç söz
vermeyecekti. Nitekim, bunu fark eden Terim, söz verilmesini
beklemeden topa girmek zorunda kaldı! Aslında Kerem kardeşimiz
Avrupa futbolunu iyi izleyen ve bu yüzden de “dolu” biri. Ancak bu
doluluk, belli bir noktadan sonra avantaj olmaktan çıkıp soruna
dönüşebiliyor. Nitekim, Terim’in söylemeye çalıştığı hemen herşeyle
ilgili olarak Kerem kardeşimiz, “Biz de bu işi biliyoruz!”
kabilinden bir şeyler eklemeye çalıştı. Çoğu yerde sözler
birbirinin üstüne düştü ve spiker-yorumcu uyumsuzluğu izleyiciyi
tedirgin etti. Öncel, bilgisini göstermek isterken yayını
zorlaştıran mesleksel bir yanlışa düştü.. Kişisel olarak beni en
çok rahatsız eden nokta ise “Torba” muhabbeti oldu. Kerem Öncel,
Yunanistan’ın 2006 Dünya Kupası’nda bizim grubun 3. kategori takımı
olduğunu belirtirken kullandığı bu ifade sonrasında bir ‘torba
fırtınası’ başladı. Terim de buna aynen katıldı. Oysa bunun ne
kadar anlamsız ve hatta düpedüz utandırıcı bir ifade olduğunu
defalarca konuşmuştuk.
Ayrıca Terim, Avrupa Şampiyonası’nda ilk kez Türkiye’nin ve
kendisinin başardığı 5. kategoriden gruba girip de finallere
katılma işini “belki” diye ihtiyatla niteledi. Oysa Türkiye bu
konuda hâlâ tek ülke. Bunun için duyduğum heyecanı da, “Fatih’in
Aslanları Futbolun Vatanında” adlı 1996’da yayınlanan kitapla
ortaya koymuştum. Demek ki kitabını yazmak bile bir basit gerçeği
anlatmaya yetmeyebiliyor.
Ne yapalım, bizim memleket böyle... Son 10 yılda dünya futbolunda
en büyük aşamayı yapıp bileğinin hakkıyla 1. kategoriye yükselmiş
bir ülke, hâlâ tombalacı mantığından vazgeçemiyor. Hay torbanız
batsın!
Yazı: Ahmet Çakır
Kaynak: www.zaman.com.tr