Troya canavarı bulundu!
Abone olMilattan önce 6. yüzyılda yaşayan bir fosil bulundu. Fosilin Troya canavarına ait olduğu sanılıyor.
Çanakkale'nin Ezine ilçesine bağlı Kumburun köyü yakınlarında 11
yıl önce deniz kıyısında bulunan fosilin, Troya mitolojisinde yer
alan ''Troya Canavarı'' olduğu iddia edildi.
Zorlu bir yolculuğun ardından fosilin bulunduğu bölgeye ulaşan
Troya Kazı Heyeti Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Rüstem Aslan, yaptığı
açıklamada, bu yıl yaz aylarında Troya Antik Kenti ile
Bozköy-Hanaytepe ve çevresinde yüzey araştırması başlattıklarını
söyledi.
Tübingen Üniversitesi ile birlikte gerçekleştirilen bu çalışmanın
Tunç Çağı'nda Troya ve çevresindeki yerleşim sisteminin
anlaşılmasına yönelik olduğuna işaret eden Doç. Dr.Aslan,
araştırmanın ilerleyen safhalarında oldukça ilginç bir veriyle
karşılaştıklarını belirtti.
Ezine'nin Kumburun köyü yakınlarında 11 yıl önce bir fosil
bulunduğunu anımsatan Doç. Dr. Aslan, fosile oldukça yakın bir
bölgede bulunan Beşik Koyu bölgesinde eski Troya Kazı Başkanı Prof.
Dr. Manfred Osman Korfmann'ın, 1982-1987 yılları arasında kazı
yaptığını ve burada son Tunç Çağı'na ait bir mezarlık bulduğunu
ifade etti.
Bölgede, Troya-1 ile Troya-6 dönemine kadar bir yerleşim yeri
olduğunun bilindiğini kaydeden Doç. Dr. Aslan, ''Troya Antik
Kenti'nden 4-5 kilometre uzaktayız, ancak Troya'nın etkisi buralara
kadar geliyor. Yapılan çalışmalar artık bize Beşik Koyu'nun,
Troya'nın limanı olduğunu gösteriyor'' dedi.
Doç. Dr. Aslan, Troya'ya yakın bir bölgede fosil buluntusunun
anlamının ne olabileceği konusunda kendisine sorular sorduğunu ve
soruların bir anlamda sonucuna ulaştığını bildirdi.
Fosilin kaya üzerindeki dişlerinin, milattan önce 6. yüzyılda
bulunan ve üzerinde Herakles'in Troya Prensesi Hesione'yi Troya
Ketosu'ndan (Canavar) kurtarma sahnesinin anlatıldığı betimlemeye
oldukça benzediğine dikkati çeken Doç. Dr. Aslan, ''Özellikle fosil
buluntularıyla en az 4 bin 500 yıllık Troya mitolojisinin oluşum
evrelerinin yeniden anlatımında, Homeros dönemi ile bu dönemden
önce, insanlarının mitolojiyle bütünleştirip, birleştirip yeniden
yorumladıklarını artık daha net bir şekilde anlayabiliyoruz'' diye
konuştu.
Doç. Dr. Aslan, son 20 yılda Troya Antik Kenti ile ilgili yapılan
araştırmaların, özellikle Manfred Osman Korfmann'ın kazıları ve
diğer Homeros uzmanlarının çabalarıyla Troya Savaşları'nın
anlatıldığı İlyada Destanı'nın hayal ürünü olmadığının ortaya
konduğunu, gerçek, öz ve bazı doğa özelliklerinin Troya
mitolojisini biçimlendirip, bugüne kadar getirdiğini kaydetti.
ARKEOLOG KÖRPE
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) öğretim görevlisi
arkeolog Reyhan Körpe ise yapılan araştırma ve incelemelerin
ardından, söz konusu fosilin 15 ile 35 milyon yıllık olduğunun
belirlendiğini söyledi.
Bu yıl bölgede Rüstem Aslan ile yeni bir çalışma başlattıklarını
bildiren Körpe, özellikle 1998 yılından sonra yurt dışındaki
kütüphane çalışmalarında fosille ilgili geniş çaplı araştırma
yaptığını ifade etti.
Körpe, fosilin bölgede yaklaşık 3 bin yıldan beri görüldüğünü ve
insanlar tarafından bilindiğini belirlediğini belirterek ''Birçok
antik kaynakta zaten bu fosilden ve bölgede çıkan fosillerden
bahsediliyor. Bununla ilgili derinlemesine yaptığımız çalışmalarda,
Troya bölgesindeki insanlar tarafından görüldüğü ve Troya
mitolojisine girdiği anlaşıldı'' dedi.
Çeşitli vazo resimlerinde bu fosilin Troya Ketosu (Canavarı) olarak
anladırıldığını savunan Körpe, şu bilgileri verdi:
''Antik kaynaklardan birisi, bu bölgeden bahsederken burasının
antik adı olan Agammia'yı veriyor. Agammia'da, Troya mitolojisinde
geçen Herakles'in Troyalı Prenses Hesione'yi kurtarması olayının
burada geçtiğini söylüyor. Bu, mitolojide antik vazoda enteresan
bir şekilde resmedilmiş. Bahsedilen bu canavar, kayadan çıkan bir
fosil kemiği gibi gösterilmiş. Bu da antik kaynakların bahsettiği
Troya mitolojisine giren, Troya Ketosu'nun bizim bu fosil kemikleri
olduğunu gösterdi. Herakles'in Troyalı Prenses Hesione'yi
kurtarmasının resmedildiği antik vazodaki canavar, bu
fosildir.''
Körpe, fosilin ve bölgenin Çanakkale'nin en önemli kültür ve tabiat
varlıklarından birisi olduğunu, bu nedenle çok kısa sürede koruma
altına alınması gerektiğini söyledi.