Tribün izleyicisi olamayız
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin bilgi ve ilim üretme noktasında daha ciddi adımlar atmak zorunda olduğunu belirterek, “Oturduğumuz...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin bilgi ve ilim üretme
noktasında daha ciddi adımlar atmak zorunda olduğunu belirterek,
“Oturduğumuz yerde seyrederek izleyen bir tribün izleyicisi
olamayız. Yarışın içinde olacağız” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlene
İnovasyon Konferansı Ödül Töreni’ne katıldı.
Türkiye’nin bilime ve inovasyona verdiği önemi anlatan Başbakan
Erdoğan, “Geçtiğimiz 11 yılda TÜBİTAK aracılığı ile 8 bin projeye
2.5 milyar TL destek sağladık. Kendi uydularımızı geliştirdik.
Akıllı kimlik kartları, üstün özellikli x-ray sistemleri gibi pek
çok projeyi destekledik. 81 ilimizde bilim merkezleri kurma
çalışması başlattık. 7 büyük şehirimizde bu merkezler faaliyete
geçti. Büyük şehirlerimizden başlayarak 5 yılda bilim merkezlerini
81 ilimize yaygınlaştırmak istiyoruz” dedi.
Türkiye’nin marka ve patent başvurusunda da önemli bir aşama
kaydettiğine dikkat çeken Erdoğan, “Geçtiğimiz yıl Türkiye
Avrupa’da en çok marka başvurusu yapan ülke oldu. İnsanımızın
bilgisi birikimi, çalışkanlığı ve keşif kabiliyeti sayesinde
kobilerimiz her gün yeni başarılara imza atıyorlar. Hükümet olarak
geçtiğimiz 11 yılda Kobilere 2.2 milyar TL destek sağlayarak bu
muazzam potansiyeli güçlendirdik. Kobilerin kredi imkanlarını
geliştirerek bu güne ada 212 bin işletmememizin 12 milyar TL kredi
kullanmasın sağladık. Kullandıkları kredinin faizinin 1 milyar
TL’lik bölümünü biz hükümet olarak karşıladık” diye konuştu.
"HERKES EŞİT FAYDALANAMIYOR"
Bilim ve teknoloji açısından insanlığın ulaştığı mesafenin göz
kamaştırıcı olduğuna dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi;
“Bu imkanlar dünyanın her bölgesinde her ülke her toplum aynı
derecede faydalanamıyor. Bir taraftan hayatın her alanında istifade
eden toplumlar varken öteki tarafta bırakın bilimi en askeri
şartlarda hayatın sürdürmekte zorlanan bir kesim bulunuyor. İşte
Akdeniz’e atlayarak bizim sahillere kadar yavrusuna süt ulaştırmak
için denizde dalgalarla savaşan annen durumunu okumuşsunuzdur.
Dünyada mücadele böyle devam ediyor. Bilimin bu seviyelere
ulaşmasında hiç kuşkusuz doğu medeniyetlerinin çok büyük payı
vardır. Ortaçağın sonuna kadar dünyada bilime doğu medeniyetleri,
İslam medeniyetleri öncülük etmiştir. Bu dönemde astronomi,
matematik tıp ve mühendislik alanlarındaki gelişmeler, sonraki
dönemde yapılan çalışmaların temelini oluşturdu. Batılı bilim
tarihçileri de kabul eder ki Avrupa Rönesans’a Endülüs ve Osmanlı
üzerinde batıya aktarılan bu muazzam birikim sayesinde
yükselmiştir. Selçuklu ve Osmanlı zamanında Konya’dan Bursa’ya
kadar pek çok Anadolu şehri bilimin kültürün ticaretin merkezleri
olmuşlardır. Dünyanın en önemli bilim ve kültür merkezlerine sahip
bu dev medeniyetin üzeri adeta küllerle örtülmüş ışıltısı görülmez
hale gelmiştir. Bilim tarihine yön veren esasen ışığın kendisinden
yükseldiği doğu bilgi ve ilim üretme noktasında ne yazık ki
gerilerde kalmıştır. Taklit eden takip eden asla öne geçemez.
Üretmeyen üretilenle yetinen başkasının eline avucuna bakan asla
liderlik konumuna yükselemez. Tarih ve medeniyetimizden aldığımız
özgüvenle bilgi ve ilmi üretme üretme noktasında daha ciddi adımlar
atmak zorunda olduğumuz açıktır.”
Bilim ve sanatın geliştiği şehirlerin, cazibe merkezi haline
geldiğine dikkat çeken Erdoğan, “Batı’daki bilim merkezleri
dünyadan bilim insanların cezbederek büyümüşlerdir. Dünyanın en
başarılı üniversiteleri, ar-ge merkezleri ulusal bir kimlik değil,
uluslararası bir kimlik taşıyor. Silikon vadisi sadece Amerikan
vatandaşlarından değil dünyanın hemen her ülkesinden başarılı bilim
insanlarının emekleri ile büyüyor. Bizim Türkiye olarak bu önemli
tarihi gerçeği görmemiz ve projelerimizi bu doğrultuda inşa etmemiz
gerekiyor. Farklılık bir dezavantaj değil tam tersine büyük bir
avantajdır. Renklilik büyük bir zenginliktir. Herkesin aynı
düşündüğü bir toplum yeni fikirler üretemez. Standart kimliklere,
şekil ve beyinlere sahip toplum öne geçemez. Sadece griden ve
grinin tonlarından ibaret bir ülke dünyaya söyleyecek söz bulamaz.
Tıpkı tarihte olduğu gibi. Renkliliği bir zenginlik olarak görmek,
her türlü farklılığa hoşgörü ile yaklaşmak ve bunu her anlamda bir
kazanca çevirmek zorundayız. Böyle bir iklimi tesis edip buradan
zenginliği, üretimin neşet etmesini yaygınlaştırmak zorundayız”
ifadelerini kullandı.
"İNANCIMIZ IRKÇILIĞI REDDEDER"
Başbakan Erdoğan ırkçılığın insanın ve insani değerlerin olduğu
kadar bilimin ve sanatın da düşmanı olduğunu belirterek, “ Hiçbir
ırkçı devlet ve toplumun bilim sanatta öne çıktığını göremezsiniz.
Farklılıklara tahammülü olmayan bir toplumu dünyana liderlik
edebilecek konuma yükseldiğini göremezsiniz. Türkiye hiçbir zaman
ırkçı anlayışa sahip olmamış, bu insanlık dış yaklaşıma prim
vermemiştir. Bizim inancımız ırkçılığı reddeder” dedi.
Türkiye’nin hoşgörü ve kardeşlik iklimini daha da güçlendirerek
bilim sanat ve sporda da farklı bir kulvarda ilerlediğini kaydeden
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Henüz başlangıç aşamasındayız. İşte 81 vilayette 175 üniversitesi
ile var olan bir Türkiye. Cumhuriyet tarihinde yapılan tüm
derslikleri bir o kadarını yapmış bir Türkiye var. Artık geleceğe
farklı yürüyoruz. Tüm bu özellikleri ile bilim noktasında küçük bir
kıvılcım çok büyük ışık hüzmelerinin habercisidir. Bilim ve
inovasyonda atılan adımlar kar topu gibi büyüyecek çok hızlı
şekilde Türkiye’yi küresel düzlemde ortaya çıkaracaktır. Bir
tarafta denizin altında Marmaray ile inovasyon, bir tarafta yerin
altında 40 metre kongre merkezleri. Geldiğimizde İstanbul’da kongre
merkezi yoktu. Geldikten sonra burayı yaptık. Bir diğer kongre
merkezi olarak haliç kongre merkezi yapıldı bunlarla dünyaya
açıldık. Uluslararası kongreleri İstanbul’da yapabilmek mümkün
değildi. Şimdi bunları yapar hale geldik. Dünyada bu yarışın içine
girebilmek için böyle bir inovasyonu meydana getirebilmeniz için bu
yarışta olması gereken özelliklere sahip olmanız gerekiyor.
Herhalde kanılarla yürüyerek bir yere varamayız. Onlar artık tarih
oldu. Banliyo trenleri. Onlarla da yürüyerek bir yere varamazsınız.
Onlar da artık tarih oluyor. Artık 300 km hızla dünyada giden
trenler varsa Türkiye bunu yapmak zorundaydı. Şimdi Türkiye’de
yüksek hızlı tren şimdi Ankara -Eskişehir arasında gidiyor. Bu hıza
ayak uydurmak zorundayız. Marmaray’ın güneyinden tüp geçit daha
yapıyoruz. Oturduğumuz yerde seyrederek izleyerek biz bir tribün
izleyicisi olamayız. Yarışın içinde olacağız.”
"TÜRKİYE’NİN PATLAMASI GEREKİR"
Türkiye’nin bilim ve teknolojide geldiği noktayı örneklerle anlatan
Başbakan Erdoğan, “İnsansın hava araçlarımızı yapıyoruz. İnsansız
hava araçlarında şu anda 30 bin feete kendi ürettiğimiz araçla
çıkabildik. Bugüne kadar bizim insansız hava aracımız yoktu.
Herhangi bir ülke verirse alacağız vermezlerse yandık. Şimdi
kendimiz üretiyoruz. Şimdi tankımızı üretir hale geldik. İnşallah
seri üretime geçeceğiz. Bütün bunlarla birlikte artık kendi
helikopterimizi üretir hale geldik. Kendi helikopterlerimize
talepler gelmeye başladı. Bu rekabetin içerisinde yer almazsanız
ihracatta da arzu edilen rakamlara ulaşamayız. Gemiler dolusu
buğday mısır ihraç etseniz ne olur. Onu da ihraç eder duruma
gelmeniz lazım çünkü gıdaya her zaman ihtiyacımız var ama ağır
parayı oluşturan şeyi yüksek nitelikli ürünler. Sanayi ürünlerinde
gayet iyi bir noktaya geliyoruz. Tekstil bile bizim için nihai
çözüm değildir. Dünyada gelişmiş ülkeler baktığınızda hepsi
tekstili ithal eder duruma gelmiştir. Sanayi üretimlerinde
Türkiye’nin patlaması gerekir. Bunu başarmamız şart. Gelişme
kalkınma, üretme, büyütme dediğimiz süreç çok çalışmayı
gerektiriyor. Bunun için istikrara ihtiyaç var”.
(İHA)