Gizleyebildikleri kadar
gizlediler, saklanabildikleri kadar saklandılar (öyle sandılar) ama
olmadı, olmuyor ve olmayacak…
İçlerindeki Atatürk
nefreti, ağızlarını her açtıklarında, etrafa pis bir koku
yayıyor…
Sindiremedikleri ve asla
sindiremeyecekleri, Atatürk ve Cumhuriyet birlikteliğini yıkmak
için “derinden derinden” oymaya çalışırken güçlü temelleri, her
seferinde ağızlarından bir laf kaçırıp gerçek niyetlerini
seriveriyorlar gözlerimizin önüne…
Sonra kıvırmaya
çalışıyorlar.
Yersen!
Değiştiklerini
söylemelerinden biz bıktık ama onlar bıkmadı.
Değişmediklerini her
seferinde görmemize rağmen hala hepimizi kandırmaya çalışıp, “laf
ebeliği” yapıyorlar…
AKP"nin ikinci adamı
konuşmuş!
O"na göre:
“Atatürk devrimleri
toplumda travma yaratmış”.
Bak sen!
Niye siz ve siz gibilerden
başka kimseleri sarsmadı o aydın, o çağdaş, o ilerici
devrimler?
Neden yıllardır o
devrimlerin ışığıyla aydınlanırken bizler, son altı yıldır “ülkenin
üzerine karanlık çökecek mi” sorusu ve “ya çökerse” kâbusuyla
yaşamaya başladık?
Neden her türlü renge
sahip insanlar “gül gibi” geçinirlerken, birbirlerinden nefret eder
hale geldi son zamanlarda?
Bir
düşünsenize!
Asıl kendi yarattığınız
travmaya bakıp da, “ne yapıyoruz biz” diye neden kendinize
sormuyorsunuz?
Aslında her şey düzelecek,
bir düşseniz yakamızdan,biliyor musunuz!