Trabzon'da neler oluyor?
Abone olHürriyet'ten Faruk Bildirici sert eleştirilere maruz kalan Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir ile konuştu. Devletin valisi, vatandaşın adaletine nasıl destek verdi?
Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir, TAYAD’lılara linç girişimi,
futbolculardan haraç istenmesi ve son olarak rahip cinayetiyle
gündeme oturan kentte halkın silah sevgisini övdü. PKK’nın bu
yöreye girmemesinin nedenini böyle açıkladı. Vali, bir oto
hırsızını da örnek vererek, "Mahkeme serbest bıraktı. İhkakı hak
diye bir kavram var. Devlet cezasını vermezse vatandaş vermeye
kalkar" dedi. TRABZON Valisi Hüseyin Yavuzdemir kentte olayların
arttığını kabul ediyor. Hemen ardından da ekliyor: "Bütün
Türkiye’de suç sayılarında artış var." Yavuzdemir, bunun nedenini,
yeni Ceza Yasası’nda görüyor: "Yeni ceza ve adalet sisteminde mala
karşı işlenen suçlarda cezalar azaltıldı. 17 yaşın altında çocuk
suçluların tutuklanmaları zorlaştırıldı. Organize suç örgütleri,
bunu öğrenince çocuklarımızı maşa olarak kullanmaya başladılar.
2’ncisi bir mülki amir olarak yetkilerim daraltıldı. Umuma açık
yerlerin genel olarak aranması talebim bile hákim onayı olmadan
uygulanamıyor. Hırsızlığın cezası da azaltıldı, hırsızlık arttı.
Akçaabat’ta jandarma bir oto hırsızını yakaladı, mahkeme serbest
bıraktı. Bu, gelecekte şöyle bir olumsuz gelişmeye neden olabilir.
İhkakı hak diye bir kavram var. Devlet cezasını vermezse vatandaş
ceza vermeye kalkar. Bu son derece tehlikeli olur." Yavuzdemir bu
görüşünü İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun da bulunduğu bölge
valileri toplantısında gündeme getirdi. PKK’YI SİLAH SEVGİSİ
ENGELLEDİ Vali Yavuzdemir’in ’Trabzonlu tanımı’, kentteki
milliyetçi ve muhafazakár duyarlılıkları öne çıkarıyor. "Trabzon
halkında bayrak ve vatan sevgisi, Tanrı sevgisi kadar kutsaldır"
diyor. Halkın ’silah sevgisi’ni de övüyor Vali: "PKK bu yörelere
gelememişse bunun nedenlerinden biri, bu insanların silah
sevgisidir. Bu insanlar kırsalda da olsa hepsi silah taşıyor. Biz
isteyene ruhsat veriyoruz. Tabii şartları taşıyanlara. Kayıtlı
silahtan korkmamak lazım. Ruhsatlı silahtan balistik örnek alınır,
takibi kolaydır. Ruhsatlı silahla işlenen suçlar yüzde 3
civarında." Baro Başkanı Mehmet Şentürk’ün de aralarında bulunduğu
birçok Trabzonlu’nun tersine Vali Yavuzdemir, kentte ’çeteler’in,
adam öldürme ve yaralama olaylarının arttığı görüşünde değil.
Trabzon’dan Alaattin Çakıcı, Oflu İsmail, Kürşat Yılmaz ve Sedat
Peker gibi ünlü ’babalar’ın çıktığını, bu isimlerin bu kentte
doğduğunu anımsatıyoruz. Vali Yavuzdemir, keskin bir ifadeyle elini
sallayarak konuşuyor: "Vallahi biz devlet babayız. Üstümüzde başka
bir baba tanımayız. Devletin gücü her şeyin üstündedir." YOL
BİTECEK REFAH GELECEK Yavuzdemir, konuştuğumuz çoğu kişinin tersine
kentte ekonomik durgunluk olduğunu da kabul etmiyor. Yıl sonunda
tamamlanacak Karadeniz otoyolu sayesinde bölgenin yılda 8-10 milyon
turist ağırlayacak bir yer haline geleceğinden söz ediyor. "Lüks
turistik yerler yapılacak. Bölgeyi kötü etkileyen, Nataşalar’ın
barındığı batakhane gibi oteller de kendiliğinden devreden
çıkacaktır" diye konuşuyor. Hürriyet’in geçtiğimiz günlerde
yayınladığı ’Basiretsiz’ başlığı Vali’yi üzmüş. "Ben 33 yıllık
mülki idare amiriyim. 33 yılda bir tecrübe kazanamamışsam bırakıp
emekli olayım. Bu sözü kabul etmiyorum" diyor. TBMM’de Susurluk
Komisyonu’nda bile görev yapmış. Geçmişte AKP’den aday adayı
olduğu, aday olacağı iddialarını da yalanlıyor, ama "Elbette beni
bu hükümet atadı. Vali, ilde hükümeti temsil eder, programının
yürütülmesinden sorumludur" demekten de geri kalmıyor. Vali’nin bir
özelliği de kentin demeç verebilen tek yetkilisi olması. Emniyet
Müdürü Ramazan Akyürek ise nedense başka kentlerde gördüğümüzün
tersine hiç mi hiç konuşmuyor. Dik başlı, öfkeli insanların kenti
BU kentte hemen her insanın Trabzonlularla ilgili bir tanımı, bir
karakter tahlili var. Kiminle konuşursanız, bu kentin insanlarının
farklılığının altını çiziyor; heyecanlı, çabuk karar veren, çabuk
sinirlenen insanlar olduklarını anlatıyor. Emniyet’ten bir
yetkiliyle konuşursanız, "Trabzon insanı önce harekete geçer,
eylemi gerçekleştirir, sonra düşünür" tahlilini duyuyorsunuz. O bir
polis ama yine de insanları kızdırmaktan endişe ettiği için ismini
vermek istemiyor. Polis yetkilisinin bu tanımına eski Devlet
Tiyatroları Müdürü Murat Gökçer de aynen katılıyor. Sadece, "Ancak
düşündükten sonra da pişman olurlarsa asla söylemezler" diye küçük
bir eklemede bulunuyor. ÇABUK ÖFKELENİRLER Karadeniz Teknik
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen’e göre, Trabzonlular
hep ani kararlar vermeye alışmış insanlar. Bunun da nedeni,
bölgenin engebeli bir yapısının olması, sahilden itibaren hemen
dağların yükselmesi. Özen de buradan hareketle karakter tahlilinde
bulunuyor: "Ova insanının yürürken ağır ağır karar verme imkánı
vardır. Ancak burada insanlar sürekli olarak bir çukuru atlamak,
taşlara basarak atlamak, derelerden geçmek zorundadırlar. O nedenle
yürürken ani kararlar verirler. Bu hayatlarına da yansımıştır.
Çabuk öfkelenir, çabuk da yatışırlar. Sonucunu tam kestiremeden
kararlar verirler, belki pişmanlık duyarlar ama iş işten
geçmiştir." BAĞIMSIZ KİŞİLİKLER Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet
Şefik de, coğrafik yapının insanların karakterlerini çok etkilediği
düşüncesinde. "Bölgemiz dağlıktır, köylere bakın, evler de
dağınıktır" diyor. Şefik, evlerin bağımsız olmasının insanların da
’bağımsız kişilikler geliştirmesine yol açtığını’ düşünüyor.
"Bağımsız, hep kendi başına kararlar veren, sorunlarını kendi
başına çözmeye alışmış insanlar olarak başları daha dik kişilikler
oluyorlar. Küçük çocuklar bile hoşlanmadığı bir şey söylediğinizde
hemen diklenir" diyor. GÜVENLİK KAYGISI Durum bu olunca da Ahmet
Şefik’in tanımladığı ’başı dik kişilikler’, son dönemde sorunlu
günler geçiriyor. Aralarında küçük yaşta çocukların da bulunduğu
’çeteleşmeler’, dolayısıyla da suç oranları, cinayetler, adam
yaralamalar, hırsızlıklar çok artmış. Nedeni konusunda rivayet
muhtelif. Ancak Trabzon’a girer girmez insanın yüzüne çarpan bir
eksiklik var. Sarp sınır kapısının açılmasıyla birlikte kentte
başlayan hareketlilik yok artık. Her sokakta, köşe başında göze
çarpan güzel Rus ve Gürcü kadınlar da yok, bavul ticareti için
gelenler de... EKONOMİK DURGUNLUK İşte bunun da etkisiyle
Trabzon’da ekonomik durgunluk başlamış son birkaç yıldır. İşsizlik
bir anda artmış, insanların refah düzeyi bir anda gerilemiş. Kentte
refah düzeyi aniden 1989’a, yani Rus dalgası öncesine inince yeni
yaşam biçimine alışmış insanların haliyle de sinirleri iyice
gerilmiş. Aslında yeni dönemin ilk sinyallerinden biri, Ağustos
2003’te otellere yapılan ve bütün turistleri rahatsız eden gece
yarısı baskını. O gece baskını, maalesef o güzelim isimle ’Nataşa’
olarak adlandırılan kadınların son gruplarını da kentten
uzaklaştırdı. Geriye çok az yabancı kadın kaldı. Geriye Türklerle
evlenen, üstelik yüzde 99’u Müslümanlığı kabul eden Rus ve Gürcü
kadınlar kaldı. OLAYLAR BAŞLIYOR Silahların konuşmaya başladığı ilk
karanlık olay, KTÜ’den Prof. Dr. Sadettin Güner ile 3 yaşındaki
oğlunun sırf araç benzerliği nedeniyle öldürülmesiydi. Geçen yıl
meydana gelen bu olayları, tüm Türkiye’yi de sarsan bildiri dağıtan
TAYAD üyelerinin linç girişimi takip etti. Hem de 2 kez art arda
yeniden yaşandı aynı olaylar. Trabzonsporlu futbolcular Fatih Tekke
ve Gökdeniz Karadeniz’in araçlarının haraç isteyen çete tarafından
kurşunlanmasını rahip Andrea Santoro’nun öldürülmesi izledi.
Olaylar insanlarda güvenlik kaygısı duymasına yol açmış. Sokakta,
caddede kimle konuşsanız, ’korktukları’nı itiraf ediyorlar. Hem
korkuyorlar, hem de ’yeterli güvenlik önlemi alınmaması’ndan
yakınıyorlar. Hıristiyan mezarlığı harap TRABZON’da ’misyonerlik’
konusunda özel bir duyarlılık hakim. Bunun tarihi nedeni de
geçmişte bu bölgede Pontus Rum Devleti’nin yaşamış olması. Bu
geçmiş, bölgedeki ’misyonerlik’endişelerini sürekli diri tutuyor.
Kentteki 10 kişilik Katolik cemaati de bu olumsuz havadan
etkileniyor. Bu cemaatten Veysel Ç. ile konuşmak istedik. Ancak
reddetti. Gerekçesi de, "Can güvenliğinin olmadığı bu
antidemokratik ve herkesin timsah gözyaşları döktüğü bir ortamda
konuşamayız" biçimindeydi. Trabzon’daki Hıristiyan mezarlığı da
harap olmuş durumda. Mezarlık alanı tamamen düzlenirken, eski mezar
taşlarının da çoğu kırılmış. Taşlar mezarlığın ortasına toplanmış.
1997’de Fener Rum Patriği Bartholomeos’un da aralarında bulunduğu
’Karadeniz’i kirlilikten kurtaralım’ sempozyumunun delegelerini
taşıyan Eleftherios Venizelos adlı gemi, protestolar nedeniyle
Trabzon limanına yanaşamamıştı. Haber : Faruk BİLDİRİCİ Kaynak :
www.hurriyet.com.tr