Trablus'ta hayat
Abone olLibya'da güvenlik kaygısıyla adının açıklanmasını istemeyen bir Trabluslu, başkentteki hayatı anlattı.
Güvenlik endişesiyle adının açıklanmasını istemeyen bir
Trabluslu, başkentteki hayatı anlattı.
Bu Libyalı, iş ya da işsizliğin birçok kişinin ortak kaygısı olduğunu söylüyor. Bir başka endişe kaynağı ise insanların zorla silah altına alınması.
Sabah namazına kadar neredeyse herkesin oturduğu, güneş doğduktan
sonra yattığı ve akşam olmak üzereyken kalkıp tekrar sabaha kadar
oturduğu bir ülkede doğal olarak sorun var demektir.
Bu sıkıcı rutini, benzin sıkıntısı ve devlet televizyonunda sık sık
dayatılan aşiretçilik bozuyor.
Günlük yaşamlarımızdaki çelişkiler sürekli artıyor. Üstelik bunlar
sadece sözde kalan şeyler de değil.
Yıllarca aşiretlerin etkisinin zayıflatılması için mücadele verilen
bir ülkede rejim şimdi aşiretlerin rolünü güçlendirmeye
çalışıyor.
Bu hafta Libya devlet televizyonunda yayımlanan aşiretler
konferansını birçok kişi izledi. Biraz kafaları karışarak biraz da
eğlenerek.
Ülkede akan kanı durdurmaya yönelik çözümler önermek için
toplanmışlardı, ama kürsüdekilerin çoğu hükümetin ağzıyla
konuşuyordu.
İlk tepki "Kim bu insanlar" demek oldu: "Ne zamandan beri bir
ulusal aşiret konseyimiz - ya da adı neyse- var ve ne zamandan beri
aşiretler adına konuşuyoruz?"
Şöyle bir ortak görüş çıktı: "Onlara güç verdiklerini
düşündürterek, hükümet aşiretlerin arasına düşmanlık tohumları
ekiyor."
İşsizlik artıyor
Bu günlerde hepimizin çok boş zamanı var. Günlerimizi televizyon
izleyerek ve izlediklerimizi konuşarak geçiriyoruz. Ama bunun
nedeni var.
Yabancı şirketlerin ve köklü milli şirketlerin kapanmasından sonra
sorunlar başladı.
Şimdi çoğunun sadece adı kaldı ve binalarının tepesinde yeşil
bayraklar dalgalanıyor. Kapılarında da güneş ışınlarının altında
plastik sandalyelerde oturarak terleyen bekçileri.
Bu şirketlerin kapanması, ayaklanmadan önce zaten yüksek olan
işsizlik oranını daha da artırdı.
Bu rejim işbaşında kaldığı sürece yabancı şirketler geri gelmeyecek
ya da faaliyetlerine tekrar başlamayacak. Ya da en azından bu
şirketlerin hükümetleri Libya'da hükümet değişikliği istedikleri
sürece.
Mart başlarında binlerce eğitimli kadın ve erkek bir gecede işsiz
kaldı. İnsanların özellikle de başkentlilerin huzursuzluğunun
artmasının belki de en önemli nedeni bu.
Ama kamu kuruluşlarında durum böyle değil.
Birçok memurlar koşulsuz rejime destek veriyor. Çoğu zaten
işsizliği azaltmak için vasıflarına bakılmaksızın işe alındı.
Rejimin gitmesi halinde kaybedecek en fazla şeyi olanlar da bu
insanlar.
Ama başkentte rejimin gitmesinden azına razı olmayacak bir memur
kesimi de var.
Bu insanlar, hükümet karşı gösterilerden sonra olacaklardan
korkarak Şubat sonunda işe gitmemeye başladılar. Böyle bir memurun
arkadaşlarımdan birine anlattığına göre, müdürleri arayıp işe
gelmelerini istemiş;
'Rejim düşmanı'
"Gelmediğimiz günler için maaşlarımızı keserek bizi
cezalandırdılar. İstifa edersem rejim düşmanı diye damgalanmaktan
korktum. Ben ve arkadaşlarım kimsenin dikkatini çekmeden birkaç ay
sonra istifa ederiz düşüncesiyle işlerimize geri döndük. Yakında
istifa edeceğim. İstafa ettikten sonra ülkeyi de terk edeceğim.
Çıkış yolu arayanlar sadece memurlar değil.
Devlet televizyonundaki imalardan sonra, erkeklerin silah altına
alınacağı dedikoduları geçen hafta ciddi bir hal almaya başladı.
Tüm kamu kuruluşlarına, erkek memurlara iletilmek üzere gönderilen
mektuplarda, askere alma planlarından bahsediliyor.
Önce yaşları 20 ile 40 arasında olanlar ve askerliklerini
2000-2011'de tamamlamış olanlar askere alınacak.
Bu haber, şimdiden bir çok kişinin ülkeyi terk etmesine neden oldu.
Birçok kişi de kaçı planları yapıyor.