Tosun köşede fena ikiledi!
Abone olFehmi Koru'yu güldüren Çölaşan hatası, komşusunun başına geldi. Tosun köşesinde fena ikiledi...
Emin Çölaşan, "Kubilay Olayı"nın yıldönümlerinde her yıl aynı
yazıyı virgülüne dahi dokunmadan köşesinde yayınladığı için Yeni
Şafak Yazarı Fehmi Koru turafından 'Tİ'ye alınmıştı bir süre
önce..
Ancak dün, Fehmi Koru'yu köşeye sıkıştıran bir olay yaşandığı Yeni
Şafak Gazetesi'nde..
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Resul Tosun, dün "18 Mart'ın gerçek
kahramanları" diye bir yazı yazdı.. Tosun yazısında, Çanakkale
savaşına ilişkin bilgiler veriyordu..
Ancak bu yazı, dikkatli okurların gözünden kaçmadı.. Hemen arşive
dalan okurlar, Resul Tosun'un, 2005'in 18 Mart'ında da aynı yazıyı
yazdığını şahit oldu.. Tosun, bir yıl önce yazdığı yazısının sadece
Çanakkale Destanı'nın yaşandığı tarihten bu tarihe kadar geçen
zaman dilimini, yani tarih bölümünü değiştirip aynen yayına
koydu..
Sonsayfa.com, iki yazıyı da alt alta sıralıyor, yorumu okurlarına
bırakıyor..
18 Mart'ın gerçek kahramanları (19 mart 2005)
Dün Çanakkale Deniz Zaferi'nin 90. yıl dönümüydü. 20. yüzyılın en
büyük savaşlarından ilki olan Çanakkale savaşlarında Osmanlının 2
zaferi vardır: Birincisi 19 Şubat 1915'de başlayıp 18 Mart'ta
yenilmez zannedilen düşman gemilerinin kiminin batırıldığı, kiminin
yan yatırıldığı kiminin savaş alanı dışına kaçmaya zorlandığı Deniz
Zaferidir.
İkincisi de 25 Nisan 1915'te başlayıp 8 Ocak 1916'da biten
Çanakkale Kara Savaşlarıdır.
18 Mart 1915 günü elde edilen büyük deniz zaferinin asıl
kahramanları, başta boğaz savunmasının devam etmesi kararını
sağlayan devrik Sultan II. Abdulhamid'dir. İkinci olarak da savaşın
seyrini değiştirip zafer yolunu açan, Müstahkem Mevki Komutanı
Cevad Paşa, Müstahkem Mevki Mayın Grubu Komutanı Binbaşı Nazmi,
Nusret gemisi mürettebatı ve kıyılardaki topçularımızdır.
Evet eğer devrik sultan II. Abdulhamid'in tarihi tavrı olmasaydı
İttihat ve Terakkiçiler ta baştan boğaz savunmasını terk
etmişlerdi.
19 Şubat 1915 tarihinde düşman donanması Çanakkale Boğazı'na hücum
etmeye başlamış, boğazın girişini ele geçirmişlerdi. Donanma
Komutanı Amiral Carden İngiltere'ye bir telgraf çekerek, "14 gün
sonra İstanbul'da olacağız" diye yazmıştı.
İttihatçılar artık savunmamızın dayanamayacağına inanmışlar başkent
İstanbul'un boşaltılarak Eskişehir ve Konya'ya nakledilmesi için
gerekli tedbirlerin alınmasına karar vermişlerdi. Eskişehir ve
Konya'da padişahın meclisin ve bakanların yerleşeceği binalar
ayarlanmış tefrişi yapılmıştı. Hangi vasıtalarla intikal edileceği
planlanmış ve cepheden her 10 dakikada durum raporu istenmiştir.
Cephedeki durum her on dakikada doğrudan sadrazama
bildiriliyordu.
Anadolu'ya geçme planları yapılmıştı ama bir sorun vardı.
İttihatçıların tahttan indirdikleri sabık sultan II. Abdulhamid
Beylerbeyi sarayında zorunlu ikamete tabiydi ve onu da götürmek
gerekiyordu. İstanbul'da bırakılırsa işgal güçleri onu padişaha
karşı kullanabilirdi. Fakat 33 sene memleketi idare etmiş dirayetli
Sultana bunu kim anlatacak ve kim ikna edecekti.
Tartışmalardan sonra Dahiliye Nazırı Talat Paşa'dan oluşan bir
heyet durumu Beylerbeyine giderek anlatma kararı verdi. Gittiler
gerekli protokolden sonra Abdulhamit Han paşayı kabul ettiği salona
geldi.. Paşa durumun nezaketini anlattı. Sabık Sultan paşanın sözü
bitince konuşmaya başladı.
"Şevketli biraderimin hak-i paki şahanelerine arz-ı ubudiyet
ederim. Endişeleri gayri varittir. Eğer dokunulmamış ise
Çanakkale'yi ben zamanında fevkalade tahkim etmiştim. Oradan hiçbir
donanmanın geçmesi kabil değildir. Amma farzı muhal olarak öyle bir
felaket başa geldiği takdirde Hakan'ın yapacağı şey tacını
tebaasını terk ile kaçma zilletini işlemek değil, eyvanı
payitahtının taşları altında canını feda etmektir. Hazreti Fatih bu
beldeyi küffar elinden fethettiği zaman Bizans imparatoru Kostantin
kaçmayıp harp ede ede yıkılan kalelerinin altında can vermek
kahramanlığını göstermiştir. Biz Fatih'in soyu Kostantin'den geri
kalmayız. Zat-ı şahaneye böylece arz edin müsterih olsunlar ve
ezeli iradeye boyun eğsinler. Şuradan şuraya kımıldamasınlar.
Düşman buraya giremez. Bana gelince ben artık bir yere gitmem.
Yegane arzum burada ölmektir. Biraderimden ve hükümet-i seniyyeden
bu arzuma yardımcı olmalarını dilerim." der herhangi bir cevaba
mahal bırakmadan kalkıp odadan çıkarak görüşmeyi bitirir.
Paşa sarayı terk ederken "aldık mı ağzımızın payını" anlamında
sözler sarf ederek döner.
33 yıl Osmanlı mülkünü idare etmiş bu tedbirle padişahın kararlı ve
isabetli davranışıdır ki Çanakkale Boğazı'nın geçileceği ihtimaline
kanaat getiren maceracı İttihat ve Terakki iktidarını da bu riskli
karardan vazgeçirmiştir.
Osmanlı donanmasının döktüğü 350 civarındaki bütün mayınları
temizleyip 18 Mart sabahı top yekun saldırıya geçip boğazı aşarak
İstanbul'u işgali planlayan düşman donanmasının hiç beklemediği
tedbiri Müstahkem Mevki Komutanı Cevad Paşa alır.
Her ihtimale karşı yedekte tuttuğu 26 mayını gece Karanlık Liman'a
gizlice döşenmesi emrini verir.
18 Mart zaferimizin asıl kahramanı işte bu Nusret gemisi ve onun
fedakar mensuplarıdır.
Ertesi gün yani 18 Mart 1915 sabahı Anadolu ve Rumeli kıyalarını
tarayarak sabah 10.30'da hareket geçen görkemli donanma ateş
kusmaya ve Osmanlı canibinden karşılık verilmeye başlandı.
Düşman gemileri hiçbir şeyden şüphelenmeden gece mayın döşenen
Karanlık Liman'da rahatlıkla seyrediyorlar ve büyük infilaklarla
sarsılıyor, kimi aldığı yaralarından dolayı hemen batıyor, kimi
onarılamayacak yaralar alarak savaş alanını terk ediyordu.
Evet 18 Mart Çanakkale Deniz zaferinin seyrini değiştiren Nusret
gemisidir. Asıl anmamız gerekenler Müstahkem Mevki Komutanı Cevad
Paşa, Müstahkem Mevki Mayın Grubu Komutanı Binbaşı Nazmi, Nusret
Mayın Gemisi Süvarisi Önyüzbaşı Tophaneli Hakkı Bey, Nusret'in
Güverte Yüzbaşışı Hüseyin, Önyüzbaşı Birinci Çarkçı Ali, Önyüzbaşı
ikinci Çarkçı Yüzbaşı Hasan, Elektrik Subayı Teğmen Hasan ve
Abdullah, Top Subayı Teğmen Kadri ve 54 kahraman erdir. Ve tabii ki
Anadolu ve Rumeli yakasındaki kahraman topçularımız.
Allah hepsine rahmet bizi de şefaatlerine nail eylesin.
18 Mart'ın gerçek kahramanları (19 mart 2006)
Bugün Çanakkale Deniz Zaferi'nin 91. yıl dönümü. 20. yüzyılın en
büyük savaşlarından ilki olan Çanakkale savaşlarında Osmanlının 2
zaferi vardır: Birincisi 19 Şubat 1915'de başlayıp 18 Mart'ta
yenilmez zannedilen düşman gemilerinin kiminin batırıldığı, kiminin
yan yatırıldığı kiminin savaş alanı dışına kaçmaya zorlandığı Deniz
Zaferidir.
İkincisi de 25 Nisan 1915'te başlayıp 8 Ocak 1916'da biten
Çanakkale Kara Savaşlarıdır. 18 Mart 1915 günü elde edilen büyük
deniz zaferinin asıl kahramanları, başta boğaz savunmasının devam
etmesi kararını sağlayan devrik Sultan II. Abdulhamid'dir. İkinci
olarak da savaşın seyrini değiştirip zafer yolunu açan, Müstahkem
Mevki Komutanı Cevad Paşa, Müstahkem Mevki Mayın Grubu Komutanı
Binbaşı Nazmi, Nusret gemisi mürettebatı ve kıyılardaki
topçularımızdır. Eğer II. Abdulhamid'in tarihi tavrı olmasaydı
İttihat ve Terakkiçiler ta baştan boğaz savunmasını terk
etmişlerdi.
19 Şubat 1915 tarihinde düşman donanması Çanakkale Boğazı'na hücum
etmeye başlamış, boğazın girişini ele geçirmişlerdi. Donanma
Komutanı Amiral Carden İngiltere'ye bir telgraf çekerek, "14 gün
sonra İstanbul'da olacağız" diye yazmıştı.
İttihatçılar artık savunmamızın dayanamayacağına inanmışlar başkent
İstanbul'un boşaltılarak Eskişehir ve Konya'ya nakledilmesi için
gerekli tedbirlerin alınmasına karar vermişlerdi. Eskişehir ve
Konya'da padişahın meclisin ve bakanların yerleşeceği binalar
ayarlanmış tefrişi yapılmıştı. Hangi vasıtalarla intikal edileceği
planlanmış ve cepheden her 10 dakikada durum raporu istenmiştir.
Anadolu'ya geçme planları yapılmıştı ama bir sorun vardı.
İttihatçıların tahttan indirdikleri sabık sultan II. Abdulhamid
Beylerbeyi sarayında zorunlu ikamete tabiydi ve onu da götürmek
gerekiyordu. İstanbul'da bırakılırsa işgal güçleri onu padişaha
karşı kullanabilirdi. Fakat 33 sene memleketi idare etmiş dirayetli
Sultana bunu kim anlatacak ve kim ikna edecekti. Tartışmalardan
sonra Dahiliye Nazırı Talat Paşa'dan oluşan bir heyet durumu
Beylerbeyine giderek anlatma kararı verdi. Gittiler, Paşa durumun
nezaketini anlattı. Sabık Sultan paşanın sözü bitince konuşmaya
başladı.
"Şevketli biraderimin hak-i paki şahanelerine arz-ı ubudiyet
ederim. Endişeleri gayri varittir. Eğer dokunulmamış ise
Çanakkale'yi ben zamanında fevkalade tahkim etmiştim. Oradan hiçbir
donanmanın geçmesi kabil değildir. Amma farzı muhal olarak öyle bir
felaket başa geldiği takdirde Hakan'ın yapacağı şey tacını
tebaasını terk ile kaçma zilletini işlemek değil, eyvanı
payitahtının taşları altında canını feda etmektir. Hazreti Fatih bu
beldeyi küffar elinden fethettiği zaman Bizans imparatoru Kostantin
kaçmayıp harp ede ede yıkılan kalelerinin altında can vermek
kahramanlığını göstermiştir. Biz Fatih'in soyu Kostantin'den geri
kalmayız. Zat-ı şahaneye böylece arz edin müsterih olsunlar ve
ezeli iradeye boyun eğsinler. Şuradan şuraya kımıldamasınlar.
Düşman buraya giremez. Bana gelince ben artık bir yere gitmem.
Yegane arzum burada ölmektir. Biraderimden ve hükümet-i seniyyeden
bu arzuma yardımcı olmalarını dilerim." der herhangi bir cevaba
mahal bırakmadan kalkıp odadan çıkarak görüşmeyi bitirir.
Paşa sarayı terk ederken "aldık mı ağzımızın payını" anlamında
sözler sarf ederek döner. 33 yıl Osmanlı mülkünü idare etmiş bu
tedbirle padişahın kararlı ve isabetli davranışıdır ki Çanakkale
Boğazı'nın geçileceği ihtimaline kanaat getiren maceracı İttihat ve
Terakki iktidarını da bu riskli karardan vazgeçirmiştir. Osmanlı
donanmasının döktüğü 350 civarındaki bütün mayınları temizleyip 18
Mart sabahı top yekun saldırıya geçip boğazı aşarak İstanbul'u
işgali planlayan düşman donanmasının hiç beklemediği tedbiri
Müstahkem Mevki Komutanı Cevad Paşa alır. Her ihtimale karşı
yedekte tuttuğu 26 mayını gece Karanlık Liman'a gizlice döşenmesi
emrini verir.
18 Mart zaferimizin asıl kahramanı işte bu Nusret gemisi ve onun
fedakar mensuplarıdır. Ertesi gün yani 18 Mart 1915 sabahı Anadolu
ve Rumeli kıyalarını tarayarak sabah 10.30'da hareket geçen
görkemli donanma ateş kusmaya ve Osmanlı canibinden karşılık
verilmeye başlandı.
Düşman gemileri hiçbir şeyden şüphelenmeden gece mayın döşenen
Karanlık Liman'da rahatlıkla seyrediyorlar ve büyük infilaklarla
sarsılıyor, kimi aldığı yaralarından dolayı hemen batıyor, kimi
onarılamayacak yaralar alarak savaş alanını terk ediyordu.
Evet 18 Mart Çanakkale Deniz zaferinin seyrini değiştiren Nusret
gemisidir. Asıl anmamız gerekenler Müstahkem Mevki Komutanı Cevad
Paşa, Müstahkem Mevki Mayın Grubu Komutanı Binbaşı Nazmi, Nusret
Mayın Gemisi Süvarisi Önyüzbaşı Tophaneli Hakkı Bey, Nusret'in
Güverte Yüzbaşışı Hüseyin, Önyüzbaşı Birinci Çarkçı Ali, Önyüzbaşı
ikinci Çarkçı Yüzbaşı Hasan, Elektrik Subayı Teğmen Hasan ve
Abdullah, Top Subayı Teğmen Kadri ve 54 kahraman erdir. Ve tabii ki
Anadolu ve Rumeli yakasındaki kahraman topçularımız.
Allah hepsine rahmet bizi de şefaatlerine nail eylesin
Kaynak: Sonsayfa.com