Toroğlu tavuk üreticilerini çıldırttı

Abone ol

Seracılarla beyaz et üreticilerini kızdıran Erman Toroğlu ısrarlı. Çiftçilerin maketini yaktığı Toroğlu, Sabah'tan Balçiçek Pamir'e yine tartışma yaratacak açıklamalar yapt

"Yiyen yesin ama ben kesinlikle tavuk yemem. Çünkü doğal değiller. Depolarda gün yüzü görmeden suni gıdayla yetişiyorlar... Seralarda hormonun zapta rapta alınması lazım. Zirai ilaç da cabası... Kıvırcığı suyla şişiriyorlar... Ucuz kiraz, meyve niyetine yenmez..." HAVUZDA KAZA GEÇİRDİ Erman Toroğlu röportaja yaralı geldi. Otelde havuza girerken kırık mazgala takılan ayağının altı bayağı yarılmış. Dikiş tutmadığı için sarmışlar. Sohbet sırasında hâlâ kanıyordu. Yiyen yesin, ben tavuk yemem arkadaş Sebze üreticilerini hormonlu hıyar açıklamasıyla kızdıran Toroğlu'nun "Tavuk yemem" lafına bu sefer de tavuk üreticilerinden büyük tepki geldi. Toroğlu ise geri adım atmıyor. "Ben o koşullarda, günışığı görmemiş şekilde yetişen tavukları yemem. Yiyen buyursun yesin, ben yemiyorum". Bazen işler hep son dakikaya kalır. Bu "Pazartesi Sohbeti" de onlardan bir tanesi. Bir türlü buluşamadık. Ben geç aradım, onun işleri yoğundu derken röportaj pazar sabahına kaldı. Dedeman Oteli'ne doğru yürürken içimden "Olsun" diyorum "Bir- bir buçuk saat sürse yine zamanım kalır deşifre için. İyi de o kadar çok konuşacak şey var ki." Bu haftaki konuğum çok renkli bir isim, Erman Toroğlu. Futbolda şike konusuyla mı başlasam yoksa üreticileri kızdıran hormonlu sebze açıklamalarını mı sorsam? Lobiden Erman Toroğlu'nu arıyorum. Karşı taraftan endişeli bir ses geliyor. "Balçiçek Hanım, ben saunadan şimdi çıktım, havuza giderken kırık mazgala ayağımı taktım bayağı yarıldı, hastaneye gitmem gerek, herhalde dikiş falan attıracağım." Şaşkınlıktan ne diyeceğimi şaşırıyorum tabii. Acaba durumu ciddi midir, ben yardım edebilir miyim, peki röportaj ne olacak? Erman Toroğlu duruma hakim. "Bir saat sonra röportajı yaparız söz. Sadece bir dikiş attırıp geleyim." Şaka değil. Benim ayağım bu kadar ciddi şekilde yaralanacak, her taraf kan olacak, hastaneye gitmem gerekecek ve sonra röportaj yapacağım. Ne yalan söyleyeyim hemen iptal ederdim. Toroğlu ise "Söz verdim, sizi zor duruma sokmayı istemem" diyor. Gel de sevme şimdi bu adamı. Bir saat sonra otelde buluşuyoruz. Sağ ayağının topuğunun altından yaralanmış Toroğlu. Oraya dikiş tutmadığı için sarmışlar. "Niye ayakkabı giydiniz?" diyorum, "Ben öyle sargılı ayakla terlikle falan dolaşamam" diye cevap veriyor. Ayağı sürekli kanıyor, üzerine basamıyor ve söylemese de kuşkusuz ağrısı var. Yine de 2 saat sohbet ediyoruz. Toroğlu ile sabah gazeteyi açtığında ilk okuduğu yazardan tutun da, hormonlu tavuk meselesine kadar her şeyi konuştuk. Tabii ki asıl konumuz futbolda şike meselesiydi. Erman Toroğlu kendine has üslubuyla yine tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu. İlgiyle okuyacağınızı düşünüyorum. KIVIRCIĞI SUYLA ŞİŞİREBİLİRSİNİZ Nedir şu hıyar meselesi? Hormonlu hıyar gerçekten de durdukça uzar mı yoksa Okan Bayülgen'in dediği gibi kalınlaşır mı? Nedir işin aslı? -İki tane olay aktaracağım size onu anlatabilmek için. Bir, bir gün iş yaptığım otellerden birinin yabancı aşçısı benimle görüşmek istedi. Tatlıcısı benim getirdiğim kirazları Ulus'ta görmüş, yarı fiyatınaymış. Ben uyandım tabii. Türkiye'de dört beş çeşit kiraz bulabilirsiniz. Onun istediği ucuz kiraz aynı büyüklükte olur fakat sadece tatlıda kullanılabilir yani meyve niyetine yenmez. Çünkü buzdolabına koyup çıkarttığınız zaman o kiraz sulanır. Öbür kiraz ise yere atsanız, geri sıçrar, erik gibidir. İki, bir kasaya yaklaşık 12 veya 13 tane kıvırcık girer. Ufaksa eğer 14-15 tane girer. Kıvırcığı alın, su dolu bidonların içine atın. Bu kıvırcık içerde şişer, tekrar kasaya dizin. Kaç tane girer biliyor musunuz? Sadece 9 tane. Benim aşçı dedi ki "Senin getirdiğin kıvırcıklar şöyle dolu dolu gözükmüyor". İşte nedeni bundan. Siz ne yaptınız peki? -İstediği gibi muamele yaptım kıvırcığa ve öyle götürdüm. Suyu akmadan koyarsanız 4 kasada bir kasa kazanırsınız. Sen beni seversen ben de seni severim hesabı. Alan işi bilmiyor ama memnun. Mesela portakal. Benim bahçem Mersin'de ama Mersin portakalını çok sevmem. Finike portakalı daha suludur, tadı daha güzeldir. Mersin portakalı yatağa gelir. Ne demek yatağa gelmek? -Mersin portakalını aralıkta kesersiniz, ilaçlı kağıtlara sararsınız. Onları Mersin'de depolarda tutarsınız. Sıcak gelmeden önce martta falan, onları Ürgüp'e yollarsınız ve yatağa alırsınız. Yani doğal sıcaklıkları olan peri bacalarına. Orada saklarsınız, seneye bu zamana kadar bu portakalı kullanırsınız. Ama Finike portakalı daha suludur, yerken daha lezzetlidir. SAĞLIĞIMIZLA OYNUYORLAR Nasıl anlayacağız hangisi Finike portakalı? -İkisini aynı anda yerseniz farkını anlarsınız. Bugün hıyarlarda santim olarak farklılıklar vardır. Hormon kullanılması normal bir şeydir seralarda başka türlü bir şey yetişmez. Ama ben diyorum ki hormonun da bir oranı var. Zapta rapta alınması lazım, oynanmaması lazım. Bir domatesi özenip doğal koşullarla yetiştirmeye kalktığınızda daha uzun sürüyor ve daha az domates elde ediyorsunuz. Yani pahalıya geliyor. Ben bunları tartışıyorum, kimse alınmasın. Salatalık şu anda serada değil ki tabii boyu uzamaz, normal. Yarın seraya girdiğinde ölçelim bakalım. Buzdolabına koyuyorsunuz sebzeyi ve biçim değiştiriyor iki gün sonra. Ben diyorum ki insan sağlığıyla oynanmasın. Yani hepimiz hormonlu gıdalar yiyoruz aslında ama sesimizi çıkarmıyoruz, öyle mi? -Ben diyorum ki kabul edelim bu sorunu. Türkiye'de maçlar güzel güzel oynanıyor, şike yok derseniz. "Peki sen öyle diyorsan" deriz. Daum "Fenerbahçe çok iyi oynuyor" diyor. Başkan "Memnunum" diyor. Tamam. Ama bunları tartışmaya açmak lazım. YAĞSIZ KUZU ETİ VE BALIK YERİM Tavuk üreticileri bugün "Bizim ürünlerimizde hormon yoktur" diye ilan verdiler ve sizi kınadılar. Gördünüz mü? -Tavukçular ilan vermişler, şaşırdım. Kırmızı et mümkün olduğu kadar yemiyorum. Tavuk da yemiyorum. Benim keyfim değil mi? Sana ne? Bazı veteriner arkadaşlarla, tıpçılarla konuştum en sağlıklısı kuzu. Ben de yağsız kuzu yiyorum zaman zaman. Bir de balık tabii ki. Niye tavuk yemiyorsunuz peki? -Düşünebiliyor musunuz koskoca hangar gibi depolara hayvanları atmışlar, bütün hayatını kesilene kadar orada geçiriyor. Gün yüzü, güneş ışığı bile görmüyor. Biz de bu hayanı yiyoruz. Nasıl bir şey bu? Doğal değil işte. Gıdasını bile hayvanın sunni bir şekilde veriyorlar. Ayrıca tavuk belli bir ısıda tutmazsanız çabuk bozulan bir madde. Herkes yiyorsa yesin, ben kesinlikle tavuk yemem arkadaş. Niye kızıyorlar ve bu panik niye ben bunu anlamıyorum. Yiyen yesin, yolu açık olsun. Ben yemiyorum. SANA MI KALDI YANİ ERMAN? Sebze yiyor musunuz? -Yaz sebzelerini seviyorum, gariban sebzelerini yiyorum. Ispanak, pırasa falan. Ben konuşuyorum diye herkes üzerime gelmeye başladı. Herkes konuşsun herkes elini taşın altına soksun. Hormon meselesi daha önce de gündeme gelmişti, herkes biliyor zaten. Sizin zaman zaman böyle sivri laflarınız oluyor. Söyledikten sonra pişman oluyor musunuz? -Olmuyorum, şimdi de pişman değilim. 1991 yılında "Bir sepetin içindeki çürük elmaları atmazsanız ilerde kasayı kaybederseniz" dedim. Hakemliğim bitti. Bir de üstüne 6 ay ceza verdiler. Türkiye'de yüz kızartıcı suça bile böyle bir ceza yok. Şimdi bakın futbolda durum belli. Benim ayağım yarıldı, görünmez kaza diyorlar. Yo, bal gibi görünür kaza. İnsanlarımız sana mı kaldı diyorlar. Sana mı kaldı yani Erman? Ama söylüyorsunuz. -Söylüyorum. Sadece hormon işi değil ki, zirai ilacı da var işin zehiri de. Ne kadar atılacağına ziraat mühendisi karar veriyor. Misal veriyorum, bizim bakan gitti çay içti Doğu Karadeniz'de. Şimdi gidin bakın bakalım. Sakat doğumlar, ölümler, kanserli vakalar artmış mı artmamış mı? Benim doktor arkadaşlarım var. bakan çay içince orası sağlıklı olmuyor. Üreticiler tepki olarak temsili kuklanızı yaktılar. -O zaten komedi yani. Bayağı masraf yapmışlar. Aslında ceket kravat gönderirdim eğer benden isteselerdi. Normaldir bu tepkiyler, alışkınız yıllardır yaşıyoruz bunları. Önemli değil.

Günün Önemli Haberleri