Toroğlu, at etinin lezzetini anlattı
Abone olTavuk eti tartışmasıyla gündeme gelen Erman Toroğlu, şimdi de "At eti"ne taktı. At eti tartışmasına yeni bir boyut gelecek. Toroğlu, at etinin güzelliklerini anlattı.
Erman Toroğlu, "Tavuk etinde hormon var" tartışmasıyla Türkiye'yi sallamıştı. AB'nin at etine onay vermesinin ardından, Erman Hoca bir de "At eti" yorumu yaptı. At etini Kazakistan'da yiyen Toroğlu, hayranlığını gizleyemedi. "At eti ve deve sutu " başlıklı yazı şöyle:
Yazı : Erman Toroğlu
Kaynak : www.hurriyetim.com.tr
Yanal, Terim, Milli Takım derken Kazakistan izlenimlerini yazmayı erteledim. Size, Kazaklar’ı anlatayım.
ERSUN Yanal, Milli Takım, Fatih Terim derken, sizlere Kazakistan'daki gördüklerimi aktaramadım... 6-0'lık Kazakistan maçının oynandığı gün bu sütunlardaki yazımdan dolayı, bazı kesimlerden eleştiri geldi. "Milli Takım 6-0 kazandı, bu yazı oldu mu" dediler.
Gazetecilik yapanlar, neticeye göre yazı yazamaz. Eğer ortada bir haber varsa bu en iyi şekilde değerlendirilmeli. Sonunda ne oldu, Kazakistan maçını 6-0 kazanan Milli Takım Teknik Direktörü gitti. O Kazakistan ki, Ukrayna'ya uzatma dakikalarında yenildi. Biz yine dayanamadan futbol yazmaya başladık...
Torbadaki işkembe
Gelin size Kazakistan'ın diğer görüntülerinden bahsedelim...
Kazakistan'ın Organize Suçlar Emniyet Müdürü Saparali Abdüllayew Seyithan Ulu, bizim İsmail Er ve birkaç Kazak arkadaşlar yemeğe gittik. Biz Türklerin çoğu yurt dışına gidince Türk restoran ararlar. Ben tam tersini yaparım. Gittiğim yörenin mutfağını tanımak isterim. Kültürlerini yaşamak isterim. Çok güzel bir restoran-gazinoya gittik. Kazak kadınlar ve erkekler şarkı söylüyorlar. Yöresel danslarını yapıyorlar. Zaman zaman da Tarkan'ın CD'sini çalıyorlar. Arada bir de göbek havasını koyuyorlar.
Masaya önce deve sütü geldi. Bizim ayrana benziyor. Hafif de köpürüyor. Çok lezzetli bir şey. Sonra kayık bir tabakta söğüş at eti geldi. Kazaklar için at ve otağı çok önemli. Onlar koşturdukları atları kesinlikle yemiyor. Bir özellikleri var. Hipodroomda atyarışı yapılırken, etrafta mangal yakıyorlar. Çünkü yarış 1 saatten aşağı bitmiyor. Birincinin ikramiyesi de çok büyük. Çok büyük bir ev ve lüks son model bir jeep ikramiyesi var.
Yedikleri atları doğduktan sonra iki sene ön ayaklarını bağlayarak dar bir alanda hareketsiz şekilde otlatıyorlar. Sonra da kesiyorlar. Böyle olunca da etleri yumuşacık ve sanki terbiye edilmiş sığır eti tadını alıyor. Sonra masaya torba gibi bir şey geldi. İçi et dolu, ağzı büzülmüş torbanın üst tarafına da hayvanın kellesi konmuş. Bu öylece fırına verilirmiş. Takriben 1.5-2 saat arası pişermiş. Emniyet Amiri, önce kellenin alnından başlayarak, bir bıçakla sanki bir cerrah gibi özenle kesip, elleriyle bize yedirdi. Sonra o torbanın içindeki etlere sıra geldi. Ben böyle güzel pişmiş, yumuşak et yemedim desem, yeridir.
Yarım saat eti yerken ben o torbanın içindekinin özenle açılmış hamur olduğunu düşündüm. Torbanın dibinde etlerin altında da büyük parçalarla kesilmiş kuru soğanlar vardı. Torbanın dibine doğru gelip soğan parçalarını içine alıp parçalamaya başladığımızda hayvanın işkembesi olduğunu anladık. Kazakların dediğine göre dünyadaki bütün hayvanların etleri kendi işkembelerine dolarmış.
Çıplak ata biniyorlar
O kadar eti yedikten sonra aynı hayvanın suyundan yapılmış büyük bir tas çorbası geldi. Ben çorbaya limon isteyecekken Emniyet Müdürü çabuk davranıp deve sütünden bir bölümünü çorbanın içine aktardı. Allah var ya, biraz takıldım. Ayıp olmasın diye iki kaşık alayım dedim, tas beş dakikada bitti, peşinden ikinci kase geldi.
Kazaklar diyorlar ki, "Biz çıplak ata binmeyi çok severiz..." Yanlış anlaşılmasın, burada çıplak olan Kazaklar değil, atın kendisi. Çıplak atta durmak çok zor diyorlar. Böyle ata binenlerde ne prostat, ne bel fıtığı olurmuş. Çıplak atın üzerinde düşmemek için mücadele ederken, bel adaleleri çok güçleniyor ve at sırtının yumurtalık altlarına yaptığı masaj da prostata yüzde yüz çareymiş. Bu yazıyı okuduktan sonra ister misiniz İstanbul Bağdat Caddesi, Ankara Kavaklıdere'de millet çıplak ata binmeye başlasın.
Yazı : Erman Toroğlu
Kaynak : www.hurriyetim.com.tr
Yanal, Terim, Milli Takım derken Kazakistan izlenimlerini yazmayı erteledim. Size, Kazaklar’ı anlatayım.
ERSUN Yanal, Milli Takım, Fatih Terim derken, sizlere Kazakistan'daki gördüklerimi aktaramadım... 6-0'lık Kazakistan maçının oynandığı gün bu sütunlardaki yazımdan dolayı, bazı kesimlerden eleştiri geldi. "Milli Takım 6-0 kazandı, bu yazı oldu mu" dediler.
Gazetecilik yapanlar, neticeye göre yazı yazamaz. Eğer ortada bir haber varsa bu en iyi şekilde değerlendirilmeli. Sonunda ne oldu, Kazakistan maçını 6-0 kazanan Milli Takım Teknik Direktörü gitti. O Kazakistan ki, Ukrayna'ya uzatma dakikalarında yenildi. Biz yine dayanamadan futbol yazmaya başladık...
Torbadaki işkembe
Gelin size Kazakistan'ın diğer görüntülerinden bahsedelim...
Kazakistan'ın Organize Suçlar Emniyet Müdürü Saparali Abdüllayew Seyithan Ulu, bizim İsmail Er ve birkaç Kazak arkadaşlar yemeğe gittik. Biz Türklerin çoğu yurt dışına gidince Türk restoran ararlar. Ben tam tersini yaparım. Gittiğim yörenin mutfağını tanımak isterim. Kültürlerini yaşamak isterim. Çok güzel bir restoran-gazinoya gittik. Kazak kadınlar ve erkekler şarkı söylüyorlar. Yöresel danslarını yapıyorlar. Zaman zaman da Tarkan'ın CD'sini çalıyorlar. Arada bir de göbek havasını koyuyorlar.
Masaya önce deve sütü geldi. Bizim ayrana benziyor. Hafif de köpürüyor. Çok lezzetli bir şey. Sonra kayık bir tabakta söğüş at eti geldi. Kazaklar için at ve otağı çok önemli. Onlar koşturdukları atları kesinlikle yemiyor. Bir özellikleri var. Hipodroomda atyarışı yapılırken, etrafta mangal yakıyorlar. Çünkü yarış 1 saatten aşağı bitmiyor. Birincinin ikramiyesi de çok büyük. Çok büyük bir ev ve lüks son model bir jeep ikramiyesi var.
Yedikleri atları doğduktan sonra iki sene ön ayaklarını bağlayarak dar bir alanda hareketsiz şekilde otlatıyorlar. Sonra da kesiyorlar. Böyle olunca da etleri yumuşacık ve sanki terbiye edilmiş sığır eti tadını alıyor. Sonra masaya torba gibi bir şey geldi. İçi et dolu, ağzı büzülmüş torbanın üst tarafına da hayvanın kellesi konmuş. Bu öylece fırına verilirmiş. Takriben 1.5-2 saat arası pişermiş. Emniyet Amiri, önce kellenin alnından başlayarak, bir bıçakla sanki bir cerrah gibi özenle kesip, elleriyle bize yedirdi. Sonra o torbanın içindeki etlere sıra geldi. Ben böyle güzel pişmiş, yumuşak et yemedim desem, yeridir.
Yarım saat eti yerken ben o torbanın içindekinin özenle açılmış hamur olduğunu düşündüm. Torbanın dibinde etlerin altında da büyük parçalarla kesilmiş kuru soğanlar vardı. Torbanın dibine doğru gelip soğan parçalarını içine alıp parçalamaya başladığımızda hayvanın işkembesi olduğunu anladık. Kazakların dediğine göre dünyadaki bütün hayvanların etleri kendi işkembelerine dolarmış.
Çıplak ata biniyorlar
O kadar eti yedikten sonra aynı hayvanın suyundan yapılmış büyük bir tas çorbası geldi. Ben çorbaya limon isteyecekken Emniyet Müdürü çabuk davranıp deve sütünden bir bölümünü çorbanın içine aktardı. Allah var ya, biraz takıldım. Ayıp olmasın diye iki kaşık alayım dedim, tas beş dakikada bitti, peşinden ikinci kase geldi.
Kazaklar diyorlar ki, "Biz çıplak ata binmeyi çok severiz..." Yanlış anlaşılmasın, burada çıplak olan Kazaklar değil, atın kendisi. Çıplak atta durmak çok zor diyorlar. Böyle ata binenlerde ne prostat, ne bel fıtığı olurmuş. Çıplak atın üzerinde düşmemek için mücadele ederken, bel adaleleri çok güçleniyor ve at sırtının yumurtalık altlarına yaptığı masaj da prostata yüzde yüz çareymiş. Bu yazıyı okuduktan sonra ister misiniz İstanbul Bağdat Caddesi, Ankara Kavaklıdere'de millet çıplak ata binmeye başlasın.