Tüm Türkiye"de gün
geçtikçe sayısı artan “töre ve namus” cinayetleri
işleniyor.
Başbakanlık İnsan Hakları
Başkanlığı tarafından hazırlanan Töre ve Namus Cinayeti Raporu'na
göre İstanbul'da her hafta en az bir kişi töre cinayetine kurban
gidiyor. Son beş yılda “namus” nedeniyle işlenen cinayetlerin
sayısı bini geçti.
Cinayetlerin temelinde
“namus” kavramı yatıyor. Araştırmaya göre "töre ve namus”
cinayetlerinin altında kadının ataerkil bir toplum yapısından
gelmesi büyük bir etken olarak görülüyor.
Cinayetleri genelde 18 yaş
altı çocuklar işliyor ve katiller cezaevlerinde birer kahraman gibi
karşılanıyorlar.
Dicle Üniversitesi(DÜ) Fen
Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü"nün yaptığı anket sonuçlarına
göre bu cinayetleri işleyenlerin çoğu pişmanlık
duymuyorlar.
Korkunç!
Ve birkaç gün önce
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, töre
cinayetlerinde “aile meclisi kararı” alınmış olmasını şart koştu.
Karara göre, “aile meclisi kararı ispatlanamazsa” sanıklar töre
suçundan hüküm giymeyecek ve daha az ceza alacak.
Yani bu durumda cinayeti
azmettirenlere beraat yolu açık.
Ben, bu haberi “töre
cinayetleri serbest” gibi algıladım.
Aile meclisinin karar alıp
almadığı nasıl ispatlanacak?
Aile meclisinden çıkan
karar sonrasında, cinayet kararını alanlar meclistekilerden imzalı
birer kâğıt almıyordur herhalde!
Bu kararı verenler bunu
düşünmemiş olamazlar!
Ne yapacaklar
şimdi?
Cinayet işlemeden önce
aile meclisini toplayıp bir de televizyon kanalı mı
çağıracaklar?
Nasıl ispatlanacak aile
meclisinin karar almış olduğu ya da aile meclisinin toplanmamış
olduğu?
Demek ki canı sıkıldı diye
cinayet işleyen birinin sözüne güvenilecek öyle mi?
Namusu için cinayet
işlemiş adam dürüsttür ne de olsa!
Namus kavramı kafalarında
değil başka yerlerinde şekillenmiş sevgiden yoksun bu insancıklar,
kız kardeşini ya da kızını bir adamla gördü diye, kız ailenin
istediği kişiyle evlenmedi diye, boşanmak istiyor diye, ya da ne
bileyim, bir erkeğe baktı diye öldürecekler, üstelik indirimden
yararlanacaklar.
Şimdi kadınlar daha da
tehlikede…
Bir erkeğe baktı diye, bir
erkeği sevdi diye, ya da biri onu sevdi diye kaç kurbanlık kadın
olduğunu tahmin etmek zor değil araştırma sonuçlarına
göre…
Üstelik neredeyse ceza
bile yok!
Bu habere, bir baltaya sap
olamamış, namusu iki bacak arasında sanan, bir başka kişinin
namusunun bekçiliğine soyunan, kendi her haltı yediği halde kadının
hiçbir hakkı olmadığına inanan, nefret yüklü kalpleriyle nefesleri
kan kokanlar nasıl da sevinmişlerdir.
Ödül gibi ceza
indirimi…
Hoşgörünün bu kadarı fazla
değil mi?
Bir sırtlarının
sıvanmadığı kalmıştı, yakında o da olur.