Torba tasarıyla ilgili eleştirilere cevap
Abone olÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı torba tasarıyla ilgili eleştirilere cevap verdi...
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından yapılan yazılı
açıklamada, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından Torba Yasa'yla
ilgili dün yapılan yazılı açıklamayla kamuoyunun bilinçli olarak
yanıltılmaya çalışıldığı ve konuyla ilgili ortaya atılan iddiaların
''gerçek dışı'' olduğu belirtildi.
Açıklamada, TBMM'de görüşmeleri devam eden Torba Yasa Tasarısı'nın,
çalışanlar ve emekliler lehine bir çok hak getirmeyi, çalışma
hayatı içindeki pek çok bürokratik engeli ortadan kaldırmayı,
işsizlikle mücadelede ek tedbirler getirilmesini ve genel olarak
çalışma hayatının kalitesinin artırılmasını amaçlayan bir düzenleme
olduğu ifade edildi.
Buna karşın, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından Torba Yasa'yla
ilgili dün yapılan yazılı açıklamada kamuoyunun bilinçli olarak
yanıltılmaya çalışıldığı ve gerçek dışı iddialar ortaya atıldığı
kaydedilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
''İddia edildiği gibi İşsizlik Sigortası Fonu'nun amaçları dışında
kullanılması söz konusu değildir. Aksine yapılan düzenlemelerle
işsizlik sigortası fonundan çalışanların yararlanmaları
kolaylaştırılmakta, kısmi süreli çalışanların dahi işsizlik
ödeneğinden yararlanmalarına imkanı sağlanmaktadır. Aktif istihdam
programları ile işgücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları
yapmak üzere fondan ayrılacak payın daha etkin ve verimli bir
şekilde kullanılması ve mevcut kullanım alanlarına ilave olarak,
işgücünün istihdam edilebilirliğini artırmak, istihdamı artırıcı ve
koruyucu tedbirler alma ve uygulama amacıyla kullanmaya yönelik
düzenleme yapılmaktadır. Ülkemizin öncelikli sorunu işsizlik
olduğuna göre fonun işgücünün istihdam edilebilirliğini artırmak,
istihdamı artırıcı ve koruyucu tedbirler alma ve uygulama amacıyla
kullanılması doğal bir gerekliliktir. Mahalli idarelerde istihdam
edilen ihtiyaç fazlası işçilerin kanunda belirtilen kamu
kurumlarına aktarılmaları işçilerimizin lehine olan bir
uygulamadır.
Bilindiği üzere adrese dayalı nüfus kayıt sistemine geçilmesi
üzerine bazı belediyelerin nüfusu büyük oranda azalmıştır. Bu
belediyelerin merkezi idareden aldıkları pay da nüfusa paralel
olarak azalmış personeli norm kadronun üzerinde olan belediyeler
personel maaşlarını ödeme güçlüğüne düşmüşlerdir. Halen mahalli
idarelerde 122 bin 343 işçi norm kadrosu bulunmasına karşın 174 bin
644 işçi çalışmakta, norm kadro fazlası 52 bin 301 personel
bulunmaktadır. Bu işçilerimiz de bir kısmı aylarca ücretlerini
alamamakta aileleri ile birlikte geçim sıkıntısı yaşamaktadırlar.
Bu durumun düzeltilmesi için sürekli olarak ilgili mercilere
talepte bulunmaktadırlar. Diğer yandan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'nca yürütülen toplum yararına çalışma programına en yoğun
başvuru yapılan alanlardan biri de okulların temizlik hizmetlerinin
yapılması olmuştur. Yapılan düzenleme belediyelerde uzun süredir
mali imkansızlıklardan dolayı maaşlarını alamayan işçilerin ihtiyaç
duyulan ve maddede belirtilen kamu kurumlarına aktarılmasından
ibarettir. Böylece mahalli idarelerdeki ihtiyaç fazlası işçilerimiz
kanunda gösterilen kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılarak aylık
ücretlerini, kıdem tazminatlarını ve diğer sosyal haklarını düzenli
bir şekilde alabilmelerine imkan sağlanmaktadır. Bu düzenleme ile
belediyelerde hizmet alımı yolu ile taşeronlaşmanın yaygınlaşacağı
yönündeki iddianın da hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. Zira
aktarılacak işçiler zaten mahalli idarelerdeki ihtiyaç fazlası
işçiler olup, yerlerine işçi alınmayacağı gibi bu ayrılacak işçiler
gerekçe gösterilerek ilave hizmet alımı yapılmasına müsaade
edilmeyecektir.''
''MEMURLARIN ÖDÜNÇ VERİLECEĞİ İDDİALARI GERÇEK
DIŞIDIR''
Açıklamada, memurların kurumlar arasında 6 aya kadar kamu yararı ve
hizmet gerekleri gibi gerekçelerle geçici görevlendirileceği,
memurların ve işçilerin başka kurumlara ödünç verileceği
iddialarının da tamamen gerçek dışı olduğu vurgulanarak, ''Zira
memurların geçici görevlendirilmelerini düzenleyen maddede bu
geçici görevlendirmelerde memurun muvafakatinin aranacağı açıkça
belirtilmiş, istisnai durumlar için kamu yararı ve hizmet gerekleri
gözetilerek üstelik Devlet Personel Başkanlığının görüşü alınmak
suretiyle geçici görevlendirme yapılabileceği belirtilmiştir''
denildi. Tasarıda norm kadrosu fazlası memurların ihtiyaç fazlası
personel olarak 4/C statüsüne geçirilmesine yönelik bir
düzenlemenin ve niyetin de olmadığı bildirildi. Açıklamada, şunlar
kaydedildi:
''Kanun tasarısı ile evden çalışma, uzaktan çalışma ve çağrı
üzerine çalışma biçiminde esnek çalışma modelleri getirilerek iş
yaşamının esnek ve kuralsız hale getirildiği bu şekilde
çalışanların eksik çalışmalarına ilişkin primlerini ceplerinden
ödeyecekleri, sağlık sigortasından yararlanamayacakları, asla
emekli olamayacakları, gelirinin yüzde 12'si oranında prim
ödemeyenlerin sağlık hizmetlerinden yararlanamayacakları, kadın
emeğinin sömürüleceği yönündeki iddialar da kamuoyunu yanlış ve
yanlı bilgilendirmeye yönelik tamamen gerçeklerden uzak
iddialardır. 'Çağrı üzerine çalışma', yeni getirilen bir çalışma
modeli değil, halen İş Kanunu'nda mevcut olan bir çalışma şeklidir.
Çağrı üzerine çalışmanın yeni getiriliyormuş belirtilmesi dahi
ortaya atılan iddiaların asılsızlığının ve önyargılılığın bir
göstergesidir. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de gelişen
teknolojik imkanlar ve çalışma hayatındaki yenilikler nedeniyle
ortaya çıkan evden çalışma ve uzaktan çalışma olarak tabir edilen
çalışma şekillerine yönelik şu anda her hangi bir düzenleme
olmadığından bu şekilde çalışanlar bu gün kayıt dışı çalışmakta
dolayısıyla sosyal güvenceden ve İş Kanunu'ndan kaynaklanan
güvencelerinden yoksun bulunmaktadırlar. Yapılan düzenleme ile hali
hazırda evden çalışma ve uzaktan çalışma yöntemine göre çalışanlar
hukuki güvence ve kayıt altına alınmakta, İş Kanunu'ndan ve sosyal
güvenlik mevzuatından kaynaklanan bütün haklardan
yararlanabilmelerine imkan tanınmaktadır. Kısmi çalışanların
çalışmadıkları günlere ilişkin sigorta primlerini yatırmalarına
imkan sağlanarak iddiaların aksine zamanında emekli olabilmelerine
imkan sağlanmaktadır. Bugün ayda 16 gün çalışan kısmi süreli
çalışan bir işçinin emekli olabilmesi için 60 yıl çalışması
gerekmektedir. Yapılan düzenleme ile kısmi süreli çalışanlara da
tam süreli çalışanlarla aynı süre ve şartlarda emekli olma imkanı
getirilmektedir.''
''KADIN EMEĞİNİN SÖMÜRÜLECEĞİ İDDİALARI
İNSAFSIZLIKTIR''
Açıklamada, tasarının genelinde kadınlar için getirilen
düzenlemelerin göz ardı edilerek, kadın emeğinin sömürüleceği
iddialarında bulunulduğu belirtilerek, bu ''insafsızlık'' olarak
nitelendirildi. Evlerinden firmalara parça başı iş yapan kadınların
tasarı ile kayıt altına alındığı, sosyal güvenceye ve iş kanunundan
kaynaklanan diğer bütün hak ve güvencelere kavuşturulduğu
belirtildi. Düzenlemeyle ayrıca, kadın istihdamına yönelik
teşvikler getirildiği, bu çerçevede kadınların sigorta işveren prim
payı 54 aya kadar süreyle devlet tarafından karşılandığına işaret
edildi. Erken doğum (prematüre) yapan kadınlara doğum öncesi
izinlerini doğum sonrası kullanma imkanı da tanındığına işaret
edilerek, kamuda çalışan kadınların emzirme izinleri ilk 6 ay için
günde 3 saate, sonraki 6 ay için günde 1,5 saate çıkarıldığı
bildirildi.
DENEME SÜRESİNİN 4 AYA ÇIKARILMASI
Öte yandan, meslek lisesi öğrencileri, meslek yüksek okulu
öğrencileri ve çıraklık okulu öğrencilerinin aynı kategori içine
sokulacağı ve stajyerlik uygulamasıyla bunların mağdur edileceği
yönündeki iddiaların da tamamen gerçeklerden uzak olduğu
belirtilerek, açıklamada şu ifadeler kullanıldı: ''Tasarıda
çırakların mevcut durumunu değiştiren hiç bir düzenleme yer
almamaktadır. Hali hazırda mesleki öğrenim gören öğrencilerin staj
imkanı hemen hemen hiç yokken, staj yapanlara doğru dürüst ücret
ödenmezken hatta staj yapabilmek için öğrenciler işyeri bulamazken
staj imkanının geliştirilebilmesi için 10 personel çalıştıran
işyerlerinde de öğrencilerin staj yapabilmelerine imkan
tanınmaktadır. Ayrıca, meslek yüksek okullarının öğrencilerine ve
mesleki teknik eğitim veren yüksek okulların öğrencilerine de staj
imkanı getirilmektedir. Mesleki eğitim veren okullarda staj eğitim
eğitimin bir parçası olup kapsamın genişletilmemesi halinde gerekli
biçimde eğitim almaları mümkün olmayacaktır. Deneme süresinin 2
aydan 4 aya çıkarılması işçilerin bu süredeki ücretlerine, izin
haklarına, ihbar tazminatına hiçbir etkisi bulunmamaktadır. Kaldı
ki bu düzenleme hali hazırdaki kanunda da mevcut olup toplu iş
sözleşmesi ile bütün işçiler için 4 aya kadar arttırılabilmesine
yönelik hüküm bulunmaktadır. Tasarı ile bu husus ilk defa işe
girenler içinde 4 ay olabilecek şekilde düzenlenmektedir. İlk defa
işe girecekler için deneyimin nedenli önemli olduğu açıktır.
İşverenler işe alacakları işçilerin deneyim sahibi olmalarını
tercih etmektedir. Nitekim genç işsizliği oranı ortalama işsizlik
oranının oldukça üzerindedir. Böylece ilk defa işe girecek
olanların istihdamı kolaylaştırılmaktadır.'' İşçi şikayetlerinin
müfettişler eliyle değil de bölge müdürlüğü memurları eliyle
incelenmesinin denetimsizliği arttıracağı, işçinin temel haklarının
bağımsız iş müfettişlerinden alınarak bakanlık personeline
verilmesinin denetimsizliğe neden olacağı yönündeki iddiaların da
doğru olmadığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
''5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 10. maddesinde yer alan
hükme istinaden vuku bulan işçi şikayetleri halihazırda Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri tarafından incelenmekte
ve sonuçlandırılmaktadır. İşçi şikayetleri çok çeşitli konularda
olabilmektedir. İşyeri ve çalışma şartlarına, iş şartlarına, iş
sağlığı ve güvenliği önlemlerine, sigorta işlemlerine ilişkin
şikâyetler olduğu gibi, işçilerin mali haklarına ilişkin şikayetler
de yoğun bir şekilde Bakanlığa intikal etmektedir. Özellikle
ekonomik kriz dönemlerinde, işyerlerinin kapanması ya da istihdamda
daralmaya gidilmesi sonucu, işten çıkarılan işçilerin, işverenleri
ile aralarında çıkan iş uyuşmazlıklarının idari yönden çözümü için
bakanlık bölge müdürlüklerine çok yoğun başvuru olmaktadır. Asli
görevleri işyeri denetimi olan iş müfettişlerince iş sözleşmesi
sona ermiş işçilerin iş sözleşmesinden kaynaklanan kişisel
alacaklarına ilişkin şikayetlerinin incelenmesi, bu incelemenin
işyeri denetimini gerektirmemesi, belgeye dayalı incelemeler olması
nedeniyle tam anlamıyla bir teftiş ve denetim faaliyeti olmayıp, bu
şikâyetlerin sonuçlandırılmaya çalışılması, bugünkü haliyle hem
uzun zaman almakta hem de iş müfettişlerinin asli görevleri olan
işyeri denetimlerinden geri kalmalarına neden olmaktadır. Öte
yandan, çalışma hayatında emeğin karşılığı ve tek gelir kaynağı
olan ücreti ile geçinen işçilerin, iş sözleşmesinden kaynaklanan
bireysel alacakları ile ilgili şikayetlerinin en kısa zamanda
çözülmesi veya en azından yol gösterilmesi bu kişiler açısından da
büyük önem arz etmektedir. Nitekim 2009 yılında işçi şikayetleri
bölge müdürlükleri aracılığıyla çözümlenmesine yönelik düzenleme
yapılmış ve 40.000 civarındaki işçi şikayeti kısa sürede
sonuçlandırılmış ve işçi şikayetlerini sonuçlandırma süresi 15 güne
kadar düşürülmüş ancak yasal boşluk nedeniyle bu sürecin kesintiye
uğraması bu düzenlemeyi zorunlu kılmıştır.''
Düzenleme ile iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin kanundan, iş
ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin işçi
şikayetlerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge
müdürlüklerince incelenebilmesine imkan tanınarak iş
müfettişlerinin asli görevleri olan işyerlerinin teftiş ve
denetimine yoğunlaşmalarının, öte yandan işçi şikayetlerinin hızlı
bir şekilde sonuçlandırılmasının amaçlandığı ifade edildi.
Açıklamada, ''Görüleceği üzere bütün bu iddialar asılsız,
mesnetsiz, önyargılı mülahazalarla ortaya atılmış, yanlış, yanlı,
iyi niyetten yoksun iddialar olup, bazı kesimlerin şimdiye kadar
yaptıkları gibi vatandaşlarımız için yapılmış ve yapılması
düşünülen bütün iyileştirmelere karşı çıkmayı refleks haline
getirmiş olmalarının bir sonucudur.'' denildi.