Bir kurum düşünün ki Türkiye'yi seçime taşıyacak.. Öyle bir
kurum ki, partilerin verdiği aday listelerini inceleme gereği bile
duymadan hop diye geçici aday listesini açıklıyor..
Sonra ne mi oluyor?
İstanbul'dan bir kişi kalkıyor ve "Sizin geçici
listelerde adını duyurduğunuz 12 kişi milletvekili seçimlerine
katılamaz çünkü daha önceden mahkumiyetleri var" diye
ihbarda bulunuyor.. Bunun üzerine bizi seçime götürecek olan bu
kurum, "Yaaa öyle mi, durun yahu buna bir bakalım"
diye zahmet edip araştırıveriyor ve o ihbarın gereğini yerine
getiriyor..
12 ismi o listelerden atıyor..
O kimliği belirsiz adam ihbar etmese, kanun yasa şu bu hak
getire..
Acaba diyorum..
Acaba yerküre üzerinde ihbar mekanizmasının bu kadar mükemmel
işlediği bir başka ülke var mıdır?
Acaba koskoca YSK, isimsiz imzasız bir ihbarla harekete geçecek
kadar hukuktan kanundan yasadan bihaber üyelerden mi oluşuyor?
Bunların milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmadıkları
yönünde o isimsiz vatandaş ihbarda bulunmasaydı. YSK uyumuş olacak
ve seçimlerde kazanmaları halinde milletvekili olarak yemin ederek
göreve başlayacaklardı öyle mi?
Ülkenin haline bakar mısınız?
Meclis bir yasa çıkarıyor.. Ama o yasayı bilmesi gereken en önemli
kurum yasadan habersiz..
Eskiden 5 yıl siyaset yasağı alan kişiler mahkemelerden
"Memnu haklarının iadesi" kararını alıp seçime
ancak öyle gidebiliyorlardı.. Ancak 2005 yılında çıkan yasa ile
mahkemeler artık bu belgeyi vermiyor..
"Gerek yok 5 yılı doldurmuşsan, hesap var nizam var.. Sayı
saymayı bilen herkes senin siyasi yasağının bittiğini anlar. Benim
belge vermeme artık gerek kalmadı git siyasetini yap"
diyor..
BDP'liler de, 12 bağımsız aday da bu talimata uyuyor.
Yasa dışı bir şey yaparsan sorun yok. Yasaya uyduğun zaman ortalık
karışıyor.. İki gündür Türkiye'yi ateş topuna çeviren krizin
nedenine bakar mısınız?
YSK BDP'lilere "Neden mahkemelerin kararına uydunuz, neden
yasayı uyguladınız" diye ceza kesiyor!
İşin komik tarafı, bu krizin mimarı YSK, aldığı karardan çark
edecek ya.. 24 saat önce aldığı kararda geri adım atıyor ve
ne yapıyor biliyor musunuz?
"Yok yok siz gidin yine de mahkemeden bize o kararı
getirin" diyor.. "Benim seni aday göstermem için
senin yasayı kanunu çiğneyip gelmen gerekiyor" diyor..
PKK terör örgütüne katılıp askere kurşun sıkanı cezaevinden
milletvekili gömleği giydirerek çıkarmak normal.. O eski militanın
polise şamar atması da normal.. Ergenekon Terör örgütünden
tutukladıklarını milletvekili adayı yapmak da serbest..
Ama siyasi düşüncelerini dile getirdiği için cezaevine girip
cezasını çekene, yasakları bitmesine, kalkmasına rağmen siyaset
yapmak ise yasak!
İnsanın akıl sağlığıyla oynamak bu olsa gerek...
Görünen o ki, YSK Başkanı'nın açıklaması, ÖSYM Başkanı'nın
açıklaması kadar Erdoğan'ı tatmin etmedi.. Hatta 70 milyonu tatmin
etmediği aşikar..
O zaman bu noktada...
Tam da bu noktada bu yasayı çıkaran parlementonun mensupları ayağa
kalkıp isyan etmiyorsa, hele hele hükümet kanadı cılız bir iki ses
dışında dilsizi oynuyorsa...
Başbakan sanki bu mesele hiç yaşanmamış gibi davranıyorsa, burada
durup düşünmek gerekiyor..
Eğer AK Parti, bölgede BDP'den sonraki ikinci büyük parti olmanın
avantajını kullanmak için bu meselede kambura yatıyorsa, bilinsin
ki bu oyun AK Parti'nin değil bizzat terör örgütü PKK'nın işine
yarar..
Eğer kurulan bir kapansa, Erdoğan gibi kurt bir politikacı bu
kapana ayağını kaptıracak ilk siyasetçi olur..
Bölgede Ulu Önder Atatürk'ün büstüne tırmanılıp, yüzüne Abdullah
Öcalan maskesi takılması artık sözün bittiği yer, kepazelikte ise
gelinen son noktadır..
Terör örgütü bu bahaneyle bölgede yeni bir gerginlik yaratırsa,
bilinsin ki akacak kanda boğulacak ilk isim bu kez Ankara'daki
siyasiler olur..
Başta da Erdoğan...