Avrupa Birliği’ne tam üyelik için müzakere tarihi alındı.
Memleketti bir “euro sevinci” dalgası kapladı.
Kime mikrofon uzatılsa, cüzdanın bir köşesinde AB’nin para birimine
hatırı sayılır bir yer ayırdığını beyan ediyor.
Halkımız da tıpkı “tepedekiler” gibi düşünüyor:
Avrupa Birliği eşittir para!
Ama onlar diyorlar ki, önce Türkiye’nin yapması gereken “ev
ödevleri” var. Önemli bölümü de ekonomik değil. Yani AB
Standartlarına ulaşmak için para pul harcamak gerekmiyor.
Nedir bunlar?
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan
İpekçi açıklıyor:
“Avrupa Birliği Komisyonu'nun Türkiye hakkında yayımladığı 2002
Yılı İlerleme Raporu'nda ‘Örgütlü bir basın sendikasının
yokluğu, basının bağımsızlığını zayıflatmaktadır’
ifadesine yer verilerek, Türkiye'de basın emekçilerinin sendikal
haklardan yoksunluğunun basın özgürlüğünü olumsuz yönde etkilediği
vurgulandı.
2004 Yılı İlerleme Raporu'nda ayrıca Türkiye'nin, Avrupa
Sosyal Şartı'nın ‘örgütlenme hakkı’ başlıklı 5'inci maddesini ve
grev hakkını da içeren ‘toplu pazarlık hakkı’ başlıklı 6'ncı
maddesini hâlâ kabul etmediğine dikkat çekilen 2004 Yılı İlerleme
Raporu'nda, ‘Türkiye hâlâ ILO standartlarına erişemedi.
Türkiye'nin her düzeyde sosyal diyaloğu kuvvetlendirmesi ve sosyal
partnerlik kültürünü geliştirmesi gerekmektedir’
denildi.
Basın sektöründe çalışan gazetecilerin sendikal örgütlenme hakkı,
sosyal
partnerlerden birisi olan medya sahipleri tarafından
engellenmektedir. Bu açıkça bir hak ihlalidir.”
Medya sektöründe Anadolu Ajansı dışında sendika yok. Tabii toplu
sözleşme de yok.
Buna karşın “toplu mezarlarımız” var.
Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde ortaya çıkartılan toplu mezarda 1993
yılında gözaltına alındıktan sonra kaybolan 11 kişinin gömülü
olduğunu TBMM Araştırma Komisyonu “resmen” açıkladı.
Toplu sözleşmeler ile toplu mezarlar arasında varolanın tersine bir
denge getirmeden AB’li olmamız zor görünüyor!