Binali Yıldırım önceki gün iftar sofrasında Doğu ve
Güneydoğu'nun büyük aşiretlerini ağırladı. Davetlilerden birinin,
"Size nasıl hitap edelim? Başkan mı diyelim, ne
diyelim?" sorusuna Yıldırım'ın verdiği cevap hem samimi
hem de güzeldi.
"Gönlünden ne geçiyorsa onu de. Topal Dursun'un oğlu Binali
de!"
Ve bu güzel söz Yıldırım'ın ağzından çıkar çıkmaz sosyal medyada
adeta rüzgar gibi esmeye başladı.
Görebildiğim herkes, Binali Yıldırım'ın yaptığı gibi babasının
adını ve mesleğini yazıp, "Oyum Topaldursununoğlu Binali
Yıldırım'a" diyerek desteğini açıklamaya başladı.
Sosyal medyada, kimi siyasetçilere yönelik benzer çalışmalar zaman
zaman yapılıyor. Doğrusunu isterseniz şimdiye kadar bu tür
çalışmaları pek önemsemedim, dahil de olmadım.
Ancak önceki gün yapılan bu çalışmaya dahil olma ihtiyacı
hissettim.
"Rahmetli babam ölüm döşeğindeyken sizin o son anlarındaki
aramanız üzerine "Benim yanımda durma, git bu adama destek ver"
demişti.
Biz görev yaptığın süre içinde senden hep razı olduk, Allah
da razı olsun #topaldursununoğlu Binali Yıldırım. Seninleyiz her
daim..." diye yazdım.
Yazma ihtiyacı hissettim çünkü bu benim açımdan sadece bir sosyal
medya çalışması ya da basit bir destek sözü değildi.
Ben kendi payıma, benden sonra gelecek olanlara bir not
bıraktım:
"Ey benden sonra gelecek olanlar. Bu adam, Cumhuriyet
tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı ulaştırma bakanıydı. Görev
süresi içinde akla hayale gelmeyecek çalışmalar yaptı.
Marmara'yıyla, Avrasya'sıyla, kara, deniz ve hava yoluyda
Türkiye'ye çağ atlattı.
Adeta imkansızı mümküne çevirdi.
Yeri geldi dağların içinden geçti, yeri geldi denizin
altından çıktı. Ama bir dönem geldi ki, İstanbul'da yaşayanların
belli bir kısmı, bir ilçeyi yarım yamalak yöneten, vaatte bulunduğu
30 projeden sadece 2'sini yapabilen boş, hem de bomboş birini bu
adama tercih etti.
Yukarıda saydığım hizmetleri yapan ve daha fazlasını yapacak olan
adamı değil de akbilde ve suda indirim yapmayı vadeden birini
tercih etti" diyerek tarihe not düştüm.
Eminim ki sosyal medyada paylaşım yapan herkes bu akla ziyan durumu
tarihe şikayet etme amacıyla yazdı yazacaklarını...
Ve bu durum dahi birilerini rahatsız etti.
Sadece sevdiği adama, sevdiği adaya destek verdiğini açıklayan bu
arkadaşlar, ahlak ve namus yoksunu birileri tarafından saatlerce
küfürlere, hakaretlere maruz kaldı.
İçlerinde, bugüne kadar insan sandığımız bir gazeteci, işi daha
iğrenç bir noktaya taşıdı. "Topal Dursun'un oğlu mu kaldı?
Ülkeyi soyup soğana çevirdi, Karun gibi zengin oldu"
diyerek desteklediği diğer adayın temizliğinden dem vurdu.
Hazır yeri gelmişken, bir not da bu sefil için düşelim.
Temiz dediğin adam, adaylığı döneminde, "Ben Trabzon'da 60
metrekarelik bir dairede 3 aileyle beraber yaşadım"
diyerek nasıl sefalet içinde büyüdüğünü anlatıyordu.
Sonra Beylikdüzü Belediye Meclisi'nde kendi diliyle, "Evet,
ben ilçedeki pek çok AVM'ye ve şirkete ortağım"
deyiverdi.
Temiz dediğin adam, bir yakını gözaltına alındı diye karakol basıp
polislere küfürler ve hakaretlerle saldırdı.
Temiz dediğin adam, belediyeden haksız, hukuksuz yere attığı bir
insanın intihar etmesine neden oldu.
Temiz dediğin adam, kendisine soru soran gazeteciyi korumalarına
hem de kameraların önünde dayak attırdı.
Temiz dediğin adam, kendisine soru soran kişiye, "Bana
başkan diye hitap eder ve saygıda kusur etmezsen sana cevap
veririm" dedi.
Aradaki fark da burada zaten...
Bir yanda kendisini eleştiren genci, "Senin beynin uyuşmuş.
Bana ukalalık yapma" diyerek aşağılayan ve yanağına şaplak
atan biri. diğer yanda kendisini koro halinde protesto eden
gençleri alkışlayarak ve gülümseyerek karşılayan adam oğlu
adam.
Ya da şöyle anlatayım.
Bir yanda, "Bana başkan diye hitap edersen cevap
alırsın" diyen İmamoğlu diğer yanda, "Bana içinden
geçtiği gibi seslen" diyen Topal Dursun'un oğlu...
Hangisi?
E, pek tabi ki Topal Dursun’un oğlu!