TMMOB'dan Telekom açıklaması
Abone olTürk Telekom'un özelleştirme girişimlerine sivil toplum kuruluşları tepkili. TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Korkmaz açıklama yaptı.
ABD’nin Ortadoğu’daki gözdelerinden OGER, İtalyan Telecom ve
İngiliz BT Telconsut konsorsiyumunun TÜRK TELEKOM özelleştirmesini
yalnızca ihale aşamasında kazanmış olması, TT üzerindeki gerçekleri
örtemeyecektir. Daha şimdiden çok sayıda davaya konu olan TT
özelleştirmesi bugün TT’deki işçi ve kamu çalışanlarının ortak
eylemiyle bir kez daha gündemde. 90’lı yılların başında ABD Başkan
Yardımcısı Al Gore, “Eskiden bir ülkenin limanlarına sahip olunarak
ona hükmedilebildiğini, şimdi ise iletişim altyapısına sahip
olunarak hükmedilebileceğini” söylemişti. Bu sözler, özel olarak
TT’nin özelleştirilmesi, genel olarak da telekomünikasyon
sektöründe yabancı egemenliğinin oluşmasıyla birlikte
düşünüldüğünde, Türkiye aleyhine olağanüstü ağır sonuçların
oluşacağını şimdiden öngörmek mümkündür. Telekomünikasyon
sistemleri, kişisel bilgisayarlar ile yaratılan “yönetim bilgi
sistemleri”, veri kaynaklarının, nakit akışının, üretim
işlevlerinin, sunucu ve müşteri hareketlerinin ya da pazar
bilgilerinin kontrolünü artırma gibi olanaklar yaratmaktadır. Tüm
bu olanaklar herhangi bir yerden küresel bir ağa bağlanarak
rahatlıkla kullanılabilir durumdadır. Fakat telekomünikasyon
alanında ulusal düzeydeki kurumlar ve düzenlemeler çokuluslu
şirketlerin rahatlıkla küresel bir ağa bağlanmasını engelleyici bir
faktör oluşturmaktadır. Ulusaşırı mali sermaye, üzerinden
milyarlarca doların aktığı telekomünikasyon sistemlerinin
işletilmesini, politik tercihleri değişebilecek ulus devletlere
bırakmayacak kadar önemsemektedir. Türkiye’de Telekomünikasyon
Sektörü ve Özelleştirme Telekomünikasyon alanı günümüzde üç ana
bölüme ayrılarak incelenmektedir. Telekomünikasyon cihazları
üretimi, katma değerli hizmetler ve temel telekomünikasyon
hizmetleri. Bu bölümlemeyi özelleştirme açısından incelediğimizde,
öncelikle telekomünikasyon cihazları üretimi alanının
özelleştirildiğini görüyoruz. Katma değerli hizmetler alanında en
önemli parçalar olan GSM hizmetleri ve internet alanları ise
serbestleştirilmiştir. Bugün özelleştirme çerçevesinde
tartışılanlar, temel hizmetler ve bunların altyapısının
özelleştirilmesidir. PTT’nin parçalanmasından doğan TT’nin en
önemli özelliklerinden biri, ilk yatırım maliyetlerinin yüksek
oluşu ve bir bölgede birden fazla hizmet ağı kurmanın ekonomik
olmayışıdır. TT’nin yeniden kuruluş maliyeti 200 milyar dolara
ulaşmaktadır. Aynı TT, şu anki konumuyla sektörün tam
liberalleşmesine ve fiyat düşmesine engel olmaktadır. 850 işyeri,
3.000 bayisi, 3.5 milyon km’yi bulan bakır kablo şebekesi, 100 bin
km F/O kablo, Haziran 2004 itibarıyla, 19 milyon sabit hat abonesi
ve 21 milyon sabit hat kapasitesi, ADSL ağı (network) 500.000,
sayısallaşma oranı % 100, sabit hat penetrasyonu % 26 gibi yüksek
bir değerde olan TT’nin, mobil telefon pazarında % 15 piyasa payına
karşılık gelen yaklaşık 5 milyon aboneye sahip AVEA'da % 40 hissesi
bulunmaktadır. TT, Kamu İşletmeciliği ve Ekonomiye Katkıları TT’nin
de içinde yer aldığı kamu işletmeciliği, kamu maliyesine 2003’te 18
katrilyon, 2004’te 20.4 katrilyon net faktör geliri aktardı. TT,
yılda 2.3 katrilyonluk kâr transferi ile bu toplamın % 10’undan
fazlasını aktarıyordu. TÜPRAŞ ise 1 yıl içindeki vergi ve fonların
% 20’sini, TEKEL ile birlikte % 42’sini karşılamaktadır. TT
fiyatları içinde en önemli kalemlerden biri, % 34 ile vergilerdir.
Ve TT, 2004 yılı Kurumlar Vergisi rekortmenidir. Kurumlar
Vergisinde ilk 20 içinde kamu şirketleri 10, ilk 100’de ise 24 ile
önemli bir yer tutmaktadırlar. Kamu işletmesi sayısı çok az
olmasına rağmen Kurumlar Vergisinin % 53’ünü bu kuruluşlar
ödemektedirler. Ancak özelleştirmelerin gerçekleşmesi durumunda,
kamu maliyesine aktarımdaki gerilemenin bütçe dengesini olumsuz
yönde etkileyeceği açıktır. Özelleştirme sonucunda malzeme ve
teçhizatta yurtdışına yönelineceğinden yaşanacak olan Kurumlar
Vergisi kaybı; TT’ye yerli teçhizat satan yerli sanayi ve kablo
firmalarının en hafif deyimle etkilenmesi; personel nakilleriyle
Hazine’ye 1 milyar dolara yakın külfet yüklenmesi; özelleştirmeyi
kazanan tarafın özelleştirme fonlarından yararlanması yoluyla
oluşacak kayıp toplamı, yılda 3.5 milyar dolara ulaşacaktır.
Sonuçta özelleştirme, her şeyden önce yabancılaştırma ve ulusal
sermayenin yoksullaşması anlamlarına gelmektedir. TT’de olduğu gibi
halkın vergileriyle kurulan bütün kuruluşların özelleştirilmesi
durdurulmalıdır. Yeni yatırım ve teknolojik yeniliklerin
uyarlanmasıyla bu kuruluşlar geliştirilmeli, ülke ekonomisi bu
yolla da güçlendirilmeli; ülkemizin zenginlikleri kamu ve toplum
çıkarları lehinde korunmalıdır. Özelleştirmelerin kritik bir
evresinde bulunduğumuz şu günlerde, konunun bir tarafı olan Odamız,
TT çalışanlarının haklı eylemlerini desteklemeye ve konuya ilişkin
duyarlılıklarını kamuoyu ile paylaşmaya devam edecektir.