The Times’a mektup tepkisi
Abone olDoç. Dr. Ali Murat Yel, The Times gazetesine mektup yazarak "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına Mektup" başlıklı ilana tepki gösterdi. <br/> ...
Doç. Dr. Ali Murat Yel, The Times gazetesine mektup yazarak
"Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına Mektup" başlıklı ilana tepki
gösterdi.
Mektupta, " The Times’da çıkan ilanın, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının özgür iradesine saygı duymadığı ve Türkiye’ye adeta
’demokrasi ihraç etme’ gibi bir çaba sergilediği görülmektedir"
ifadeleri yer aldı.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali
Murat Yel, Times gazetesine bir mektup yazarak geçtiğimiz hafta
"“Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına Mektup” başlığı ile yayınlanan
ilana tepki gösterdi.
Ali Murat Yel, Times Genel Yayın Yönetmeni John Witherow’a hitaben
yazdığı mektupta, "Size bu mektubu, geçtiğimiz hafta gazetenizde
yayınlanmış olan ’Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına Mektup’ başlıklı
ilanla ilgili olarak yazıyorum. Söz konusu metinde, mektubun
amacına dair soru işaretleri uyandıran ciddi iddialar ve suçlamalar
yer almaktadır. Gezi protestolarına yönelik polis müdahalesi, biri
polis memuru olmak üzere 6 kişinin hayatını kaybetmesiyle
sonuçlanmış ve pek çok insanımız çatışmalar süresince
yaralanmıştır. Elbette ki bu olaylar, üzüntü veren istenmeyen
sonuçlar doğurmuş olup, ölümleri hiçbir şekilde meşru kılmak mümkün
değildir. İçişleri Bakanlığı tarafından konu ile ilgili bir
soruşturma açılmıştır. Hükümet, 31 Mayıs tarihinde sabah erken
saatlerde meydana gelen olaylar neticesinde gerekli öz eleştiriyi
yapmış ve polisin aşırı güç kullanımını kabul etmiştir" ifadelerine
yer verdi.
Murat Yel, mektubunda Türkiye’nin çeşitli askeri darbelere rağmen
kurulduğu günden buyana demokrasi geleneğine sahip çıktığına
vurguda bulunarak, "Türkiye’nin demokratikleşme yolunda emin
adımlar attığı süreç ise AK Parti hükümeti döneminde gerçekleşmiş
olup, toplumsal, hukuki ve ekonomik reformlar Türkiye’yi Avrupa
Birliğine daha da yakınlaştırmıştır. The Times gazetesinde
yayınlanan ilana imza atan kimseler, muhtemelen yanlış
bilgilendirme veya konuya olan ilgisizlik sebebiyle, AK Parti’nin
ülkedeki seküler düzene tehdit oluşturduğunu iddia etmektedirler;
tam aksine Türkiye, Fransa’dan alınan militan laiklik’ten,
Anglo-Sakson tipi sekülerizm’e geçiş yapmaktadır. Sekülerizm
tanımında bir iyileşmeyi gösteren bu gelişmenin, hangi inanca
mensup olursa olsun vatandaşların, eşit hak ve özgürlüklerden
faydalanmasına imkan sağlaması öngörülmektedir. İlana imza atan
isimlerin, gerek demokratik reformların taşıyıcısı olarak ülkeyi AB
çizgisine iyice yakınlaştıran AK Parti’nin Türkiye demokrasisinde
önem arz eden konumunu, gerekse Gezi olaylarını yanlış anladığını
görmek hayal kırıklığı yaratmıştır. Öyle ki, Gezi olaylarına
referans vermesine rağmen, ilanın vurgulamış olduğu Kemalist ve
laik duyarlılık, Gezi olayları dahilinde protesto eden grupların
söylemlerine dahi ters düşmektedir" cümlelerini kullandı.
Murat Yel mektubunda şu ifadelere yer verdi:
"Çoğulcu demokrasilerde siyasi partilerin ve liderlerin hata
yapmaları pek tabii mümkündür. Hatta hata yapmanın mümkün olduğunu
Erdoğan’ın kendisi de kabul etmiştir. Ancak, 2002’den bu yana
demokratik ve adil seçimler yoluyla, üç defa üst üste oylarını
artırarak seçilen bir başbakanı “diktatör” olarak adlandırmak kabul
edilemez bir tavırdır. Elbette ki demokratik rejimlerde sandık,
siyasi otoritenin yaptığı her eylemi meşru kılmamaktadır. Sandık,
herşey demek olmamakla birlikte, seçim sonuçlarından memnun
kalmayan kesimlerin de, seçilmiş hükümetlere saygı duymayı
öğrenmeleri gerekmektedir. The Times’da çıkan ilanın, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının özgür iradesine saygı duymadığı ve
Türkiye’ye adeta “demokrasi ihraç etme” gibi bir çaba sergilediği
görülmektedir".
(İHA)