TGRT için müthiş pazarlık!
Abone olTGRT satıldı mı? Milliyet'ten Serpil Yılmaz, yabancı sermayenin TGRT pazarlığını yazdı.
TGRT Bush'un sesi mi olacak?
Satılması, satılmaması değil konu, asıl konu yabancı sermayenin Türkiye'ye giriş için seçtiği yöntemler.
Altı üstü 60-200 milyon dolar civarında speküle edilen bir alışveriş. Neticede para bir patronun cebinden çıkıp diğer bir patronun cebine girecek. Ama öyle olmuyor işte, bakanlar, başbakanlar giriyor işin içinE, jeopolitik masaya yatıyor vs...
TGRT'nin geçen ağustos ayında alınan "satış kararı" sonrasındaki gelişmeleri anlatıyorum...
Canwest'e söz verdiler
Kritik gelişme, Meclis'in bir hafta sonu yüksek performans sergileyerek, İhlas Finans'ın tasfiyesini, TMSF'nin dışına çıkaran kanunu çıkarmasıydı. Grup şirketlerinden TGRT'nin satışı da bu sayede hükümetin projesi haline geldi.Kanadalı Canwest, TGRT'ye talip olmuştu. Ancak Star ihalesi de gündemdeydi.
Canwest'in patronları 2005 Nisan'ında Ankara'nın yolunu tuttular. bakanlar Abdüllatif Şener, M. Ali Şahin, Beşir Atalay ve Cemil Çiçek'e dertlerini anlattılar.
Bakanlar, "15 Aralık'a kadar TV frekans ihalesi yapılacak, ocakta da lisanslar verilecek" sözünü verdi. İhale garantisini alan Canwest, TGRT'yi yedekleyip yüzünü Star'a döndü. Bu arada Vatan gazetesini almak için de harekete geçti.
Amaç, etkin bir "medya paketi" ile yola çıkmaktı.
Ocak 2005'te Canwest'in patronu Leonard Asper geldi ve önceki görüşmelerde aralık ayında çıkma sözü verilen frekans ihalesinin neden çıkmadığını öğrenmeye çalıştı. Bu kez Canwest'in çaldığı kapılara Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve RTÜK ile Rekabet Kurulu da eklendi. Eylül sonunda Star TV ihalesine girdiler. Star'da fiyat yüksek geldi, çekildiler.
TGRT'ye 125 milyonu peşin, kalanı vadeli 200 milyon dolara yakın bir bedel öneren Canwest, özelleştirmeden aldığı Süper FM ve Metro FM ile yetindi.
Erdoğan Amerika'da
Başbakan, Temmuz 2005'te İhlas Yasası'nı çıkarmış, ağustosta da İhlas, "TGRT'nin satış kararını" almıştı. Aynı tarihlerde Başbakan Erdoğan New York'ta Atlantic Records'un sahibi Ahmet Ertegün'ün onuruna verdiği bir yemeğe katıldı. Ertegün ile Erdoğan'ı buluşturan isim de Egemen Bağış'tı.
Ertegün, bu görüşmeden aldığı "ilham" ile TGRT'ye talip olan "Amerikan sermayesinin" temsilciliğini yürüttü. Bu sermaye grupları içinde anılan isimlerden birisi de Estee Lauder'un yayıncılık şirketiydi.
Pazarlık bitmiş gibiydi; ortada uçuşan söz İhlas'ın patronu Enver Ören'den naklediliyordu: "200 milyon dolar istedim, 165 milyon dolara anlaştık."
Tabii anlaşma falan olmadı. Ertegün'ün "meşru" şirketleri, lisansı olmayan televizyonlara milyon dolarlar postalamadılar. Canwest'in temsilcisi Global Menkul Değerler'in patronu Mehmet Kutman'ın "Canwest medyaya girmeye kararlı" yönünde açıklamalar yapması sonucu etkilemedi. Şimdilik!
ABD'deki şahinler
Kamera Reklam'ın yüzde 60'ını alan Rupert Murdoch da TGRT pazarlıklarına sızıyordu. Bir yanda Bağış ile Çelik'in dostu Ertegün, öbür yanda Erdoğan'ın danışmanı Cüneyd Zapsu kanalı ile Türkiye'ye uzanan, 60 milyar dolarlık medya imparatorluğu News Corp'un sahibi Murdoch. Zapsu, geçen yaz Amerika'nın Sun Valley eyaletindeki bir uluslararası toplantıda Murdoch'un Başbakan Erdoğan'la görüşmesini sağladı.
Murdoch, ABD'nin "yeni muhafazakârlar" olarak isimlendirilen neocon hareketinin temsilcilerinden. Yani Irak'a vur, İran'a vur, Suriye'ye vur; "Barış için savaş!" diyenlerden...
Sahip olduğu yüzlerce gazete ve TV gücüyle İngiltere ve ABD'deki neocon politikalarını etkinleştiren Murdoch'un The Weekly Standart dergisinin yazı işleri müdürü ve başyazarı Kristol, Bush'un konuşma metinlerini yazan kişi...
Murdoch'un Çin'den, ABD'ye kadar yayılan medya gücü dünya haritasında Türkiye'yi işaret ediyor. Tabii frekans ihalesi yapılmadığı gerekçesiyle "tırpanlanan" fiyatta anlaşılırsa.
Murdoch'un kesilen görüşmeleri yeniden canlandırdığı yolundaki söylentiler, Türkiye'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) içindeki rolüne işaret ediyor. Borsada işlem gören şirketlerin sahibi Murdoch, "lisansı olmayan" bir TV kanalına talip olma "fedakârlığını" ne için yapar?
Satılması, satılmaması değil konu, asıl konu yabancı sermayenin Türkiye'ye giriş için seçtiği yöntemler.
Altı üstü 60-200 milyon dolar civarında speküle edilen bir alışveriş. Neticede para bir patronun cebinden çıkıp diğer bir patronun cebine girecek. Ama öyle olmuyor işte, bakanlar, başbakanlar giriyor işin içinE, jeopolitik masaya yatıyor vs...
TGRT'nin geçen ağustos ayında alınan "satış kararı" sonrasındaki gelişmeleri anlatıyorum...
Canwest'e söz verdiler
Kritik gelişme, Meclis'in bir hafta sonu yüksek performans sergileyerek, İhlas Finans'ın tasfiyesini, TMSF'nin dışına çıkaran kanunu çıkarmasıydı. Grup şirketlerinden TGRT'nin satışı da bu sayede hükümetin projesi haline geldi.Kanadalı Canwest, TGRT'ye talip olmuştu. Ancak Star ihalesi de gündemdeydi.
Canwest'in patronları 2005 Nisan'ında Ankara'nın yolunu tuttular. bakanlar Abdüllatif Şener, M. Ali Şahin, Beşir Atalay ve Cemil Çiçek'e dertlerini anlattılar.
Bakanlar, "15 Aralık'a kadar TV frekans ihalesi yapılacak, ocakta da lisanslar verilecek" sözünü verdi. İhale garantisini alan Canwest, TGRT'yi yedekleyip yüzünü Star'a döndü. Bu arada Vatan gazetesini almak için de harekete geçti.
Amaç, etkin bir "medya paketi" ile yola çıkmaktı.
Ocak 2005'te Canwest'in patronu Leonard Asper geldi ve önceki görüşmelerde aralık ayında çıkma sözü verilen frekans ihalesinin neden çıkmadığını öğrenmeye çalıştı. Bu kez Canwest'in çaldığı kapılara Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve RTÜK ile Rekabet Kurulu da eklendi. Eylül sonunda Star TV ihalesine girdiler. Star'da fiyat yüksek geldi, çekildiler.
TGRT'ye 125 milyonu peşin, kalanı vadeli 200 milyon dolara yakın bir bedel öneren Canwest, özelleştirmeden aldığı Süper FM ve Metro FM ile yetindi.
Erdoğan Amerika'da
Başbakan, Temmuz 2005'te İhlas Yasası'nı çıkarmış, ağustosta da İhlas, "TGRT'nin satış kararını" almıştı. Aynı tarihlerde Başbakan Erdoğan New York'ta Atlantic Records'un sahibi Ahmet Ertegün'ün onuruna verdiği bir yemeğe katıldı. Ertegün ile Erdoğan'ı buluşturan isim de Egemen Bağış'tı.
Ertegün, bu görüşmeden aldığı "ilham" ile TGRT'ye talip olan "Amerikan sermayesinin" temsilciliğini yürüttü. Bu sermaye grupları içinde anılan isimlerden birisi de Estee Lauder'un yayıncılık şirketiydi.
Pazarlık bitmiş gibiydi; ortada uçuşan söz İhlas'ın patronu Enver Ören'den naklediliyordu: "200 milyon dolar istedim, 165 milyon dolara anlaştık."
Tabii anlaşma falan olmadı. Ertegün'ün "meşru" şirketleri, lisansı olmayan televizyonlara milyon dolarlar postalamadılar. Canwest'in temsilcisi Global Menkul Değerler'in patronu Mehmet Kutman'ın "Canwest medyaya girmeye kararlı" yönünde açıklamalar yapması sonucu etkilemedi. Şimdilik!
ABD'deki şahinler
Kamera Reklam'ın yüzde 60'ını alan Rupert Murdoch da TGRT pazarlıklarına sızıyordu. Bir yanda Bağış ile Çelik'in dostu Ertegün, öbür yanda Erdoğan'ın danışmanı Cüneyd Zapsu kanalı ile Türkiye'ye uzanan, 60 milyar dolarlık medya imparatorluğu News Corp'un sahibi Murdoch. Zapsu, geçen yaz Amerika'nın Sun Valley eyaletindeki bir uluslararası toplantıda Murdoch'un Başbakan Erdoğan'la görüşmesini sağladı.
Murdoch, ABD'nin "yeni muhafazakârlar" olarak isimlendirilen neocon hareketinin temsilcilerinden. Yani Irak'a vur, İran'a vur, Suriye'ye vur; "Barış için savaş!" diyenlerden...
Sahip olduğu yüzlerce gazete ve TV gücüyle İngiltere ve ABD'deki neocon politikalarını etkinleştiren Murdoch'un The Weekly Standart dergisinin yazı işleri müdürü ve başyazarı Kristol, Bush'un konuşma metinlerini yazan kişi...
Murdoch'un Çin'den, ABD'ye kadar yayılan medya gücü dünya haritasında Türkiye'yi işaret ediyor. Tabii frekans ihalesi yapılmadığı gerekçesiyle "tırpanlanan" fiyatta anlaşılırsa.
Murdoch'un kesilen görüşmeleri yeniden canlandırdığı yolundaki söylentiler, Türkiye'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) içindeki rolüne işaret ediyor. Borsada işlem gören şirketlerin sahibi Murdoch, "lisansı olmayan" bir TV kanalına talip olma "fedakârlığını" ne için yapar?