Teziç en tuhaf referandum yorumu
Abone olProf. Erdoğan Teziç, Anayasa paketinin referanduma gitmesiyle Türkiye'nin kamplara bölüneceğini iddia etti.
Yükseköğretim Kurulu eski başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç,
Anayasa paketinin referanduma gitmesiyle Türkiye'nin kamplara
bölüneceğini iddia ederek "Bu oylama Türkiye'yi böler,
bölünmüş yapıyı daha da derinleşmeye götürür. Kamplara iyice ayırma
gibi bir süreci pekiştirme anlamına gelecektir." dedi.
Muğla Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi'nde, Muğla Baro Başkanlığı tarafından "Türkiye Gerçekleri ve Anayasa Değişikliği" konulu sempozyum düzenlendi.
Oturum başkanlığını Yargıtay Ceza Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun yaptığı "Günümüzde meşruiyet, hukuk devleti ve Anayasa değişikliği" konulu oturama konuşmacı olarak YÖK eski başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç katıldı.
Teziç, çok az sayıda vatandaşın katıldığı sempozyumda yaptığı konuşmada, Anayasanın değiştirilmesiyle siyasetin hukuklaştırılmasından vazgeçilip, hukukun siyasetleştirilmesine doğru uzanan bir kapı açılmaya çalışıldığını ileri sürdü.
Teziç, "2007 yılında Türkiye'de bir partinin çoğunluğuna
güvenerek her alanda 'milli iradeyi ben temsil ediyorum, eğer
bunlar kabul görmezse doğrudan halka giderim' diyor. Eğer bir
oylama yapılacak olarsa bu oylama bir halk oylaması olmayacaktır.
Bu oylama tıpkı Roma'daki esirler için yapılan pilepisitel oylama
olacaktır. Başka bir oylama olarak düşünemeyiz. İnşallah da olmaz.
Onu da baştan söyleyeyim. Bu oylama Türkiye'yi böler, bölünmüş
yapıyı daha da derinleşmeye götürür. Kamplara iyice ayırma gibi bir
süreci pekiştirme anlamına gelecektir." şeklinde
konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün siyasi ahlak kuralı gereği 2012 yılında görevinden istifa etmesi gerektiğinin altını çizen Teziç, "Şimdiki cumhurbaşkanının süresi 2014'de bitmezi lazım. Şu anki cumhurbaşkanı sürenin 5 yıla inmesi için büyük gayret gösterdi. Oy verdi öneri yaptı. Ona düşen siyasi ahlak kuralı, etik filan demiyorum, resmen siyasi ahlak kuralı, onun 2012'de istifa ederek ama bir daha adaylığını koymamak üzere ben '5 yıl süre önermiştim ama 7 yılımı kullanmayacağım' deyip çekilmesi lazım. Bu takvimin süresini belirleyecek tek kişi ne Yüksek Seçim Kurulu ne de Anayasa Mahkemesi'dir. Sadece ahlaki vecibe altında olan cumhurbaşkanıdır." ifadelerini kullandı.
411 üyenin oyuyla başörtüsüyle ilgili düzenlemenin oy birliğiyle Meclis'ten geçtiğini hatırlatan Teziç, "Anayasa mahkemesi bu kararı verirken 25 yıl önceki içtihatlarını, kararlarını tekrar hatırlatarak, ona süreklilik sağlayan bir yol izledi. Zaten geçmişte de yapılan teklifleri değişen hükümlere aykırı mı, değil mi? denetlemesini yapmıştı, ben de bunu teyit ediyorum doğruluyorum diye bir karar verdi. Bu bizim Anayasa Mahkeme kararları içinde mevcut olan bir durumdu. Bu biline biline bu değişiklik yapıldı. Bunun iptal edileceği biline bilene yapıldı. Çünkü mahkemeyi yermek için, bugün yargıyla ilgili değişiklikleri yapmak için bir malzeme, zemin hazırlayarak yıprata yıprata, kamuoyunda da halkın önünde de bunlar çok oluyorsa getirdiğiniz zaman kamuoyuna oluşturmuş olursunuz. Hele hele elinizdeki basın ve televizyon kanallarının bolluğu karşısında ürküntü, dinlenme tüm bunlar giderek artan bir biçimde bir vaka olarak karşımıza çıkıyorsa o zaman sonuca gitmek çok daha kolaylaşabiliyor." şeklinde konuştu.
Hükümet tarafından Anayasa paketini, Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesinin çok eleştirildiğini belirten Teziç, "Siz de Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyin, biz de sizinle anlaşalım. Yani yargı yoluna gitmeyi önlemek için bu teklifi yapmak, yargıya inanmamanın başka bir yanıdır. Oylama yapılırken Başbakana yaranmak ya da parti ileri gelenlerine yaranmak için oyunu göstere göstere sandık başına gitmek. Bu hem diğer üyelere baskı aracı hem de kendini yaranmak için yapılan bir gösteridir. Bu yalakalıkları hiç kimse sevmez. İlk fırsatta bunu yapanlar seçim listelerinde yer almazlar." diye konuştu.
Teziç, Anayasa'nın değişmesinin hukuki mücadeleyle mümkün olacağını vurgulayarak, "Bu Anayasa değişikliğinin uzanacağı yol bir hayli sancılı bir yol. Ama şuna inancımızı hiç bir şekilde kaybetmeyeceğiz. Çünkü bu süreçler, bu dönemler Anayasa değişikliklerinin Anayasa değişikliği gibi yapılması Anayasanın ön gördüğü biçimde yapılması bir hukuki mücadeleyle mümkündür. Bizi hoşnut etmeyen, tasvip etmediğimiz onaylamadığımız bir yargıcın tutuklanması onun bir militan gibi cumhuriyet savcısını içeri tıkmanın yapıldığı bir ülkede Yargıtay'ın isteklerine cevap vermeyen bir hukuki olumsuzluk karşısında gene bunları aşacak olan yargının sabırla sürecini tamamlamasıyla mümkün olacaktır." dedi.