Teziç'e göre suç ortaokullarda
Abone olYÖK Başkanı Teziç, ÖSS'de sıfır alanların sayısını, ortaöğretimin yoruma gerek bırakmayacak ihmaline bağladı. Teziç, kontenjanlar konusundaki sıkıntıya da değindi.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, ÖSS'de sıfır alanların
sayısının, ortaöğretimin yoruma gerek bırakmayacak kadar ihmal
edildiğini ortaya koyduğunu belirterek, bu kadar ağır ders yüküyle
ortaöğretim yapılmaması gerektiğini söyledi. Teziç, ''Bu sene
katsayılarla ilgili kanunun çıkmaması, Türkiye'yi büyük bir
badireden kurtarmıştır. Yoksa meslek liselerine gidiş azalacaktı.
Bu tehlikeyi Türkiye'nin aşmış olmasını umut etmek istiyorum''
dedi. Prof. Dr. Teziç, YÖK'te eğitim muhabirlerinin sorularını
yanıtladı. 2004-ÖSS'de 32 binin üstünde öğrencinin sıfır puan
almasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Teziç, şunları
söyledi: ''Doğrusu bu ortaöğretimin hangi düzeyde olduğunun tipik
bir göstergesi. Ortaöğretimin yoruma gerek bırakmayacak kadar nasıl
ihmal edilmiş olduğunu ortaya koyuyor. Ben lise müdürlüğü yaptığım
dönemde de ortaöğretimdeki sorunları yaşamış bir yöneticiyim. Ders
programlarının tekrar gözden geçirilmesi lazım. Bu kadar ağır ders
yüküyle ortaöğretim olmaz.'' Meslek liseleri ile genel liselere
devam eden öğrencilerin oranlarının belli bir dengeye oturması
gerektiğini ifade eden Teziç, Avrupa ülkelerinde meslek lisesine
giden öğrencilerin diğerlerine oranının yüzde 65-70 olduğunu
anlattı. Türkiye'de bunun tam tersinin yaşandığına işaret eden
Teziç, genel liselere giden öğrenci oranının yüzde 30-35 düzeyine
çekilmesi gerektiğini kaydetti. ''TÜRKİYE BU TEHLİKEYİ AŞMIŞ
OLMALI'' Teziç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Batıdaki ölçü budur.
Avrupa Birliği sürecinde, bizim dahil olmamızdaki kriterlerin en
başlıcalarından biri bu olacaktır. Onun için bu sene bu
katsayılarla ilgili kanunun çıkmaması Türkiye'yi büyük bir
badireden kurtarmıştır. Yoksa bu oran genel liseler boyutunda
yükselecekti. Meslek liselerine gidiş azalacaktı. Türkiye'nin bu
tehlikeyi aşmış olmasını umut etmek istiyorum. Gelişmiş ülkelerin
eğitim-öğretim sistemi bu ayrımın hassasiyetle düzenlenmiş olmasına
bağlıdır. Türkiye bu konuda, bu programları gerçekleştirmek için
çok büyük parasal destek aldı. Bir kez bunda bir delik açılırsa,
2-3 sene sonra üniversite kapısında sınava başvuran öğrenci
sayısının 4 milyona çıkması gibi bir tabloyla karşılaşabiliriz.''
YASA TASLAĞI ÇALIŞMALARI Teziç, bir soru üzerine yükseköğretim yasa
taslağı hazırlama çalışmalarının sürdüğünü kaydetti. Çalışmaların
belli bir tarihte bitirilmesine yönelik takvim belirlemediklerini
belirten Teziç, şunları söyledi: ''Takvimli çalışma olmaz. Biz
hükümet istediği için değil ihtiyacımız olan değişiklikler var,
bunun için çalışıyoruz. Üniversitelerin sıkıntısını siyasilerin
değil, üniversitelerin bizzat kendilerinin belirlemesi lazım.
Anayasa'nın bize yüklediği sorumluluk budur zaten. Anayasa'daki 130
ve 131. maddeler, bu önerilerin üniversitelerden gelmesinin
isabetli olacağını düşündüğü içindir ki Anayasa'da yer alıyor.
Siyasi iktidarlar inisiyatif almamalı. Bu uzlaşılarak, ortaklaşa
yapılabilir. Veya biz hazırlar veririz, siyasi iktidar kendine göre
düzenlemeyi ya değiştirir ya kabul eder. Ondan sonraki süreci
bilemeyiz. Parlamentolar üniversiteye girişle ilgili hususları
alanları, sayıları hangi ölçütlerin ele alınacağını düzenlemez.
Üniversitelerin özerkliğinin bir parçası da ne tür öğrenci
alacağının bizzat üniversitelerin belirlemesi.'' Yükseköğretim yasa
taslağı çalışmalarını sürdürürken, Milli Eğitim Bakanlığı ile
biraraya gelip gelmeyeceklerine ilişkin soruya, Teziç, şu yanıtı
verdi: ''Ortak çalışma bir süre sonra verilen demeçlerle, gerek
Bakanlık'tan olsun, gerekse üniversitelerden olsun öğretim
üyelerinin verdikleri demeçlerle birdenbire gergin bir aşamaya
dönüşüyor. Hiçbirimiz bu gerginliği bir daha yaşamak istemiyoruz.
Onun için gergin olmadan sakin sakin görüşlerimizi verelim.
İhtiyaçlarımızı biz tespit edelim. Hükümet kendine göre hareket
edebilir ama ben olması gerekeni söylüyorum. Bence son 1.5 yıldır
yaşadığımız deneyimlerden sonra bunun böyle olmasının daha isabetli
olacağı kendiliğinden ortaya çıkıyor.'' Teziç, yükseköğretim yasa
taslağıyla ilgili yaşananlardan sonra Başbakan ve Milli Eğitim
Bakanı ile bugüne kadar herhangi bir temasta bulunmadığını söyledi.
''SINIRLI SAYIDA ERKEK ÖĞRENCİ ALINMALI'' Teziç, öğrencinin
ilköğretimden sonra genel liseye gidip gidemeyeceğine öğretmenlerin
ve velilerin değerlendirmesiyle karar verilmesi gerektiğini ifade
etti. Bu geçişin sınavla yapılmasının sıkıntı yaratacağını kaydeden
Teziç, şöyle konuştu: ''Batıda üniversiteye girenlerin bakalorya
sınavından geçmiş olmaları koşulu vardır. Üç-dört kademesi vardır
bakaloryanın da. Fransa'da, Almanya'da meslek liselerinden mezun
olan çocuk üniversiteye gitmek istiyorsa bakalorya sınavı için
hazırlanma sürecine girer. Türkiye'de konu, meslek liseleri ve imam
hatibe bağlandı. Bence bu isimleri telaffuz etmeden sistemin özünü
ortaya koymak gerekirdi. İmam hatip liseleri meslek liseleriyse o
meslek liselerinin tabi olduğu sisteme bağlı olmalı. Ama kanımca
imam hatip liselerinin tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Onun için
meslek lisesi olarak mı genel lise olarak mı tartışmalarından
çıkıp, belki imam hatipler için özel bir düzenleme yapılabilir. Ben
bu okullara çok iyi bir sınavla ve sınırlı sayıda öğrenci
alınmasından yanayım. Ankara, İzmir, İstanbul gibi yerlerde erkek
öğrencilere sınırlı olarak, bu okullara öyle bir ders programı
konur ki, Arapça, Farsça, İbranice, Latince, bir-iki batı dili
çocuklara öğretilir. O yaştaki çocuk bunları alacak, hele hele iyi
bir sınavla alınmış, yetenekli bir çocuksa... O zaman uluslararası
planda da imam hatip mezunları Batı'daki üniversitelerde okuyup
gelişmelerini sağlayabilirler. Uluslararası platformda da genel
kabul gören bir alanın istenen, aranan, gelişmelere uyum
sağlayabilecek, düşünce üretebilecek çok değerli elemanları
çıkarılmış olur. Böyle olursa oraya gitmek isteyecekler artar,
rekabet ortamına girer. Böyle bir program yapıldığında o çocuklar
üstün başarılarıyla yalnız Türk toplumunda değil, Batı'da da önemli
mevkilere gelecek çocuklar olurlar.'' ''KONTENJAN ARTARSA İŞSİZLİK
DE ARTAR'' Teziç, ilahiyat fakültelerinin kontenjanlarını
artırmanın çözüm olmayacağını, kontenjanların artırılması halinde
''işsizler ordusuna yenilerinin ekleneceğini'' ifade etti. Teziç,
''Bana mimar, mühendis, tabip odaları geliyor 'aman kontenjanları
artırmayın' diyorlar. Çünkü işsizlik artmaya başlıyor'' diye
konuştu. Bir soru üzerine Teziç, iletişim fakültelerinden gelen
talepler nedeniyle bu fakültelerin ''sözel'' olan puan türünün
''eşit ağırlıklı'' olarak değiştirilmesi için çalışma
başlattıklarını bildirdi. VAKIF ÜNİVERSİTELERİNE YENİ KRİTERLER YÖK
Başkanı Teziç, vakıf üniversitelerinin, hangi koşullarda bölüm,
fakülte ve anabilim dalı, yüksek lisans ve doktora programları
açabileceklerine ilişkin kriterler belirlemesi için bir komisyon
kurulduğunu bildirdi. Mevcut durumda vakıf üniversitelerinden gelen
talepler için önce oraya denetleme ekibi gönderdiklerini daha sonra
denetleme raporlarını dikkate alarak taleplerin değerlendirildiğini
anlatan Teziç, kriterler olması halinde vakıf üniversitelerinin
taleplerine daha hızlı yanıt vereceklerini, hem de herkese eşit
davranacaklarını kaydetti. Teziç, ''Böylece kimse kendisinin ihmal
edildiği, başkasının avantajlı kılındığı gibi bir düşünce içine
girmez. Farklı davranıldığı yönünde bir takım izlenimler varsa o
endişeler ortadan kaldırılacak'' dedi. Teziç, ÖSYM Başkanlığı'na da
yakında bir atama yapılacağını, şu anda birkaç isim üzerinde
durulduğunu ancak, henüz değerlendirmenin devam ettiğini
bildirdi.