Tezcan ile Mutlu polemiği sürüyor
Abone olMutlu'nun "makaslamadan sorumlu" Basın Müşaviri diye nitelediği Tezcan, muhatabını yalancılıkla suçluyor.
Günlerdir devam eden Başbakanlık Basın Müşaviri Ahmet Tezcan ile
Vatan Gazetesi yazarı Mustafa Mutlu arasındaki "Sansür" polemiği,
tam gaz devam ediyor. Mutlu'nun Tezcan'a yönelik yazdıkları
şöyle... Ahmet Tezcan'ın müthiş (!) planları Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın "makaslamadan sorumlu" Basın Müşaviri Ahmet Tezcan'la
ilgili yazacaklarımın bittiğini sananlar yanılıyor... Tam gaz
devam! "Emine Erdoğan'ın, Karamanlis'le ne gibi bir özel hayatı
olabilir?" başlıklı yazımın yayınlandığı günün akşamı (12 Mayıs),
Ahmet Tezcan beni aradı... Gönderdiği açıklamayı yayınlayacağımı
söyledim, "Yayınlayıp yayınlamamak senin elinde... Ama ben bilgin
olması için göndermiştim" dedi... Ardından da ekledi: "Bak mesela
senin de Yönetim Kurulu Üyesi olduğun Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti'nin konuyla ilgili açıklamasına yanıt bile vermedim...
Çünkü, Atina'daki veda törenine neden sadece TRT'nin ve AA'nın
alındığının hesabını soruyorlar... Böyle saçma şey olur mu? Zaten
şimdi yeni bir çalışma başlatıyorum: Bundan böyle Sayın Başbakan'ın
yurt dışı temaslarını TRT ve AA da dahil olmak üzere tüm medyaya
kapatacağız... Biz, Başbakanlık kadrosunda görevlendireceğimiz bir
kameramanla görüntüleri çekip, bütün gazetelere, televizyonlara tek
elden görüntü ve haber servisi yapacağız... Böylece, 'Görüşmelere
onu aldınız, bizi almadınız' yakınmalarına da son verecegiz..." Bu
sözleri duyunca hemen itiraz ettim: "Çok büyük bir yanlış yaparsın.
Çünkü sözünü ettiğin şey, sansürün ta kendisidir ve ancak
diktatörlükle yönetilen ülkelerde uygulanır... Bir başbakanın,
ülkesiyle ilgili temaslarını nasıl basına kapatabilirsin? Üstelik
senin vereceğin görüntünün ve haberin sansürlenmediğine nasıl emin
olacağız?" Sonra aramızda aynen şu konuşma geçti: - Ne yani
Mustafa, bana güvenmiyor musun? - Sana güveniyorum da; diyelim ki
sen bugün oturduğun koltuktan kalktın... Yerine gelecek kişinin, bu
uygulamayı sansüre dönüştürmeyeceğini nasıl garanti edersin?
(Gülerek) O zaman ben de sizin yanınıza geçmiş olurum, hep birlikte
o anlayışa karşı mücadele veririz... İşte; destan gibi
açıklamasının üç-beş cümlesini yayınlamadım diye beni "sansürcü"
ilan eden zihniyetin, gelecekle ilgili planları aynen böyle! Bir
zamanlar "basında etikin yılmaz savaşçısı" olan, basın özgürlüğünü
kısıtlama girişimlerine karşı aslanlar gibi tavır koyan Ahmet
kardeşim, şimdi "rahat etmek" için sorunu "kökünden çözme"yi
planlıyor... Sahi Ahmet... Sen iyi ki doktor olmamışsın... Çünkü bu
kafayla, nezle olan hastanın burnunu keserdin... Söyle bakalım;
yalan mı yukarıda yazdıklarım! Ama senin için fark etmez... Nasıl
durup dururken "sansürcü" yaptın; şimdi de "yalancı" ilan edersin
olur, biter! Ahmet Tezcan'ın verdiği cevap ise şöyle... Mustafa
Mahcubiyetini doğruya yalan katarak kapatmaya çalışmak ne sana
yakışır ne de temsil ettiğin camiaya. Telefon konuşmamızı yazarken,
benim sözlerimi cinayet ölçüsünde çarpıtmışsın. Ben "Bundan böyle
Sayın Başbakan'ın yurt dışı temaslarını TRT ve AA da dahil olmak
üzere tüm medyaya kapatacağız" demedim. "Bizim iki kameramız
olduğunu, yurtdışı gezilerine Basın Merkezi kamerasını da
götüreceğimizi ve KISITLI KATILIM GEREKTİREN görüşmelerde TRT ve
AA'nın yanı sıra bizim kameramızı da alıp, isteyenlere ham olarak
servis yapacağımızı" söyledim. Bu uygulamayı şu anda yurtiçindeki
resmi görüşmelerde zaten uyguluyoruz. Kameralarımız resmi
görüşmeleri görüntülüyor ve servis yapıyor. Basın Merkezi'nin
kamerası sadece yurtdışı gezilere götürülmüyordu, o uygulamayı
tekrar başlatacağız. Bütün hadise bu. Doğrunun arasına kattığın bir
kelime bir gazetecinin ne ölçüde bir cinayet işleyebileceğini
insanın tüylerini ürperterek gözler önüne seriyor. Fakat
müsterihim. Bu meslekte herkes bugüne kadar benim ne yaptığımı,
senin de ne yapmadığını çok iyi biliyor. Bu arada bir şey öğrettin
bana... Bundan böyle gazetecilerle yapacağım bütün telefon
konuşmalarını banda kaydetmem ve senin gibi doğruya yalan katarak
hakikatı zehirleyecek biri daha çıkarsa deşifresini ortaya koymam
gerektiğini öğrettin. Şimdi bu cinayeti düzeltmek zorundasın. Yerim
dar bahanelerine sığınma çünkü sen bilmesen de bu bilgisayar kaç
vuruş, kaç kelime kaç satır yazıldığını ölçebiliyor. Ahmet
Tezcan