Tetikçilik mi vatanseverlik mi?
Abone olAlaattin Çakıcı ve Faik Meral isimlerinin ortaya çıkmasından önce MİT’te bir dönem yozlaşma yaşandı mı? Yalçın Bayer yozlaşmayı istihbarat uzmanı Bekir Çınar'a sordu.
Asala terörüne karşı Devletin bir dönem kullandığı isimlerin
daha sonra karanlık işlere bulaşması yeni bir tartışmayı daha
alevlendirdi. Çakıcı'nın yakalanmasının ardından vatanseverlik
edebiyetı yine yaygınlaştı. Hürriyet'ten Yalçın Bayer, Polis
Akademisi’nde güvenlik ve istihbarat konularında dersler veren
Bekir Çınar'a sordu. Çınar da MİT'teki yozlaşmayı anlattı. İşte
sorular ve verilen cevaplar: Biz vatan için neler yaptık POLİS
Akademisi’nde güvenlik ve istihbarat konularında dersler veren
Bekir Çınar, ‘Devlet Güvenliği, İstihbarat ve Terör’ adlı
kitabında, ‘İstihbarat faaliyetlerinde bulunmak, uzmanlık
gerektiren bir meslektir. Zira işin önemi ve çalışmanın gizliliği
açısından böyle bir zorunluluk vardır. Her insanın yapacağı meslek
değildir. Yıpratıcı ve yorucu olduğundan vücutça, zihinde sağlam ve
dayanıklı insanlardan oluşması gerekir. İkinci olarak bu insanların
bu işi yapabilecek yetenekte olmaları ve bu yeteneklerini meslek
içinde geliştirmeleri gerekir’ diyor. İstihbarat mesleğinde
kullanılan ajanlar, çabuk deşifre oldukları için kısa süreli
çalıştırmaları gerekiyor. Ama bizde böyle olmuyor. Bu bilgileri
aktardıktan sonra emekli bir istihbaratçı ile son gelişmeleri
konuşuyoruz: TETİKÇİLİK-VATANSEVERLİK Alaattin Çakıcı ve Faik Meral
isimlerinin ortaya çıkmasından önce MİT’te bir dönem yozlaşma
yaşandı diyebilir miyiz? Özellikle ANAP ve DYP dönemlerinde evet...
Bu ülkede ASALA terörü gerekçe gösterilerek çok ‘kahramanlar’
ortaya atıldı. 1980’lerden itibaren ortaya çıkan Ermeni ASALA
terörüne karşı MİT’in, bazı ülkücüleri kullandığı bilinen bir
gerçek... ‘Tetikçiliğin’, vatanseverlik sayılması 12 Eylül
döneminde başladı. M. Ali Ağca’nın kaçırılması milat olabilir...
Daha da ileriye gidersek, ‘komünizm tehlikesi’ne, teröre, silah ve
uyuşturucu kaçakçılığına karşı devlet içinde kendilerine
‘vatansever’ adını verenlerin bizi bugün nerelere getirdiği
ortada... Kimdi bu ‘vatanseverler’?.. Dediğim gibi genellikle
ülkücü kesimlerdendi; bunlar kadrolu personel değillerdi. ‘Eleman’
olarak adlandırılıyorlardı; gerçek güvenlikçi deyimiyle dosyası
kabarık ‘çürük’ insanlardı. Ancak burada MİT’in peşinen
suçlanmaması gerekiyor; bu tip insanlar her kurumda çıkabiliyor.
VATAN-MİLLET EDEBİYATI Bu kişilerin ‘görevlerinden’ sonra ortaya
çıkıp konuşmamaları, deşifre olmamaları gerekmiyor mu? Bu konuda
MİT’in kendine özgü bir yasası vardır. Meslek sırlarını öğrenmiş
fakat kadrolara atanma niteliklerinden yoksun kişilerin varlığı her
istihbarat birimi için sıkıntıya sebep olabilir. Bunların görevleri
bittiğinde mafya álemine girip ‘Ben MİT’tenim’ deyip
‘vatan-millet-Sakarya edebiyatı’ yapmaları gülünç değil mi? MESUT
YILMAZ NE DEDİ? Devletin güvenliği için ciddi sıkıntı yaratan
yozlaşma ne zaman başladı? 20 yıl kadar gerilere gidin...
Hükümetlerin düşürülmesine kadar devam etti bu süreç... Bu konuda
birçok belge ortaya çıktı; dönemin Kontrterör Daire Başkanı olan
Mehmet Eymür’ün adı öne çıkıyor burada. Mesut Yılmaz, muhalefette
olduğu dönemde Tansu Çiller’in emriyle Mehmet Eymür tarafından
konutunun dinlendiğini söylemedi mi? Alaattin Çakıcı’nın
yakalanmasından sonra ABD’den merkeze çağrılan Eymür, emeklilik
kararına karşı direnince şeker fabrikalarına müşavir olarak
atanmadı mı? Çakıcı ile ilişkilerine gelirsek... Doğan
Yurdakul-Cengiz Erdinç’in ‘ÇETE’LE’ adlı kitabında Abdullah
Çatlı’nın ekibinde Abdurrahman Buğday, Sami Hoştan, Haluk Kırcı,
Mehmet Gözen ve Sedat Peker’in isimlerinin yer alması bir tesadüf
mü? Çatlı ve ekibine kimler sahip çıktı o zaman? Hatırlanırsa, bu
isimlerden Haluk Kırcı, Bahçelievler’de 7 TİP’linin öldürülmesi
olayında yer aldı. Mahkûmiyeti ile ilgili tartışmalar sırasında
tahliye edildikten sonra o da bu hükümet döneminde yurtdışına
kaçtı. Şimdi nerededir acaba? Yargıya intikal eden uyuşturucu
kaçakçılığı, adam kaçırma, haraç alma ve çeşitli kurşunlama
olaylarını çok yaşadı Atatürk’ün Türkiyesi. Çakıcı!... En son
Fransa’da yakalandığı zaman suç dosyasında hepsi de ‘MİT ile
çalıştığı’ dönemde olmak üzere adam yaralama, tehdit, öldürmeye
azmettirme, haraç alma gibi tam 35 ayrı olay adliye kayıtlarında
yer alıyor. 1985’ten bu yana hakkında 13 kez yakalama kararı
çıkartıldı. Daha önce de Atilla Yılmazer, Atilla Vural ve Nuri
Ayyıldız adına (yeşil pasaport) sahte pasaportlar kullandı. ‘Turizm
müşaviri’ Nedim N. Acar adına düzenlenmiş gerçek bir diplomatik
pasaport kullanmışlığı da var. Son olayda ise emekli MİT mensubu
Faik Meral’ın yeşil pasaportu... Bunları kim verdi, kim sağladı?
Çakıcı’ya pasaport veren Faik Meral... ‘Ben 1987’de Paris’te
bulundum’ diyor. Hatırladığım kadarıyla ASALA terör örgütünün
eylemleri, 15.7.1983’te Orly Havaalanı baskını ile bitti sayılır.
Ondan sonra münferit saldırılar oldu, o ayrı... Gazetelerde
okuyoruz; işadamlarını korkutmuş, uyarmış, para istemiş Meral...
Söylediğim gibi MİT bünyesinde mesleğe girerken, şunu şunu
yapmayacağım diye hükümleri olan yasaya istihbaratçı olarak riayet
etmiş mi? ‘Terör uzmanı’ diye orada burada konuşması ve sahte MİT
kimliği kullanması karşısında uyarılmış ama hakkında bu yasaya göre
ne yapılmış? Kocaman bir hiç. Hukuk mukuk hak getire. EYMÜR NELER
YAZIYOR? Mehmet Eymür, ABD’den yayın yaptığı internet sitesinde
Faik Meral’i ‘esprili, zeki, gayretli bir istihbarat memuru olarak
tanıdım’ diyor. Ben de okudum... Dahası var ama onun MİT
Müsteşarlığı’na gelmek için çok uğraştığını ve bazı temaslarda
bulunduğunu duyduğunu yazmış; hatta Alaattin Çakıcı ile münasebeti
olamayacağını düşünüyormuş. Ancak sonunda ‘Vah be memleket nerden
nereye gelmiş... Olmadı Faik, olmadı. Sen birkaç kuruşluk menfaat
için benliğini, kimliğini yıllarca çalıştığın mesleğini satmışsın.
İyi bir istihbaratçı ve terör uzmanıydın Faik, yazık oldu sana’
diyor. Timsahın gözyaşları değil mi? Peki, Eymür’ün ‘Çakıcı ile
ASALA’ya karşı birlikte çalıştığı filan yalan. ‘İsmi hiç bilinmeyen
o sessiz hakiki kahramanlara haksızlık edip yeni kahramanlar,
efsaneler yaratma’ demesine ne diyorsunuz? İlginç değil mi?
Kendisini ortaya çıkan bu işlerin içinden sıyırmak istiyor.
Alaattin Çakıcı’yı Rodos’a kaçıran yat sahibi Mehmet Salih
Hantal’ın, Antalya Varsak’ta Polar buz fabrikasında ortaklığı yok
muydu? Beşiktaş Kulübü’nde Çakıcı’ya vizeyi alan Kerem Eymür,
Mehmet Eymür’ün yeğeni değil miydi? GERÇEK KAHRAMANLAR Çakıcı’ya
ilk kaçışında yardımcı olan Pekin’deki MİT görevlisi Yavuz Ataç...
Dış Operasyonlardan Sorumlu eski Daire Başkan Yardımcısı’ydı.
Çakıcı’ya, ilk kaçışında ‘kırmızı’ pasaport temin etmekten hakkında
soruşturma açılınca emekliliğini istemek zorunda kaldı. MİT’te bir
ara dengeler değişince Çakıcı’nın, Ataç’ı MİT Müsteşarlığı’na
getirttirmek istemesi ilginç değil mi? Atatürk’ün kurduğu ve
cumhuriyetin en temel kurumunda bu yaşananlar çok üzücüdür. Mehmet
Eymur bu hükümet döneminde Şenkal Atasagun’un yerine MİT’in başına
geçmek için kulisler yürütmüş, ancak başarılı olamayınca yeniden
Amerika’ya dönmüştür. Bu olanlar karşısında eski MİT Müsteşar
Yardımcısı Hiram Abas’a yanarım bugün... Kimse kahramanlık
yapmasın, Ermeni terörü için gerçek savaş verenlere karşı günah
işlemesin. Onlardan bugün ikisi halen hayatta; biri asker biri de
sivil... Sanırım yaşananları ibretle izliyorlardır. Yazı:Yalçın
Bayer Kaynak:www.Hurriyetim.com.tr