Teşvik Primi'ne girmeyen kulüp yok

Teknik Direktör Adnan Dinçer, Türkiye'de sporda şike, mafya ve dopingin varolduğunu ancak bunu belgelemenin güç olduğunu ifade etti. Kulüplerin yüzde 90'ına şike ve teşvik priminin girdiğini iddia eden Dinçer, bu işleri de UEFA belgesi olmayan menajerlerin organize ettiğini anlattı. Sporda şiddet, şike, rüşvet ve haksız rekabet iddialarını inceleyen TBMM Araştırma Komisyonu, çalışmalarını hızlandırma kararı aldı. Komisyon bugünkü toplantısında ilk olarak teknik direktör Adnan Dinçer'i dinlendi. Dinçer, UEFA belgesi olmayan menajerlerin hem kulüpleri hem de sporcuları sömürdüğünü, menajerlerin vekaletini aldığı futbolculara maçlarda etki ettiğini dile getirdi. Dinçer, kulüplerin profesyonel olmayan kişilerce yönetildiği ve büyük miktarlarda borçlanmaların ardından görevden ayrıldığını, kimsenin kimseye hesap sormadığını anlattı. Dinçer, yıllar önce kendisinin de "bu tür bir şike olayının kurbanı olduğunu" söyledi. Bakırköy-Adana Demirspor karşılaşmasında futbolculara teşvik primi verileceği tespitini aldığını ve bunu önlediğini kaydeden Dinçer, "Adana Demirspor'u yendik. Ertesi gün beni görevden aldılar" dedi. Teknik Direktör Dinçer, Türkiye'deki bu olayların önlenmesi için UEFA kriterlerinin eksiksiz olarak uygulanması gerekliliğini ifade etti. Komisyon ikinci olarak Emniyet Genel Müdür Yardımcısı İsmail Çalışkan'ı dinledi. "Sporda Şiddeti Önleme Yasası"nın uygulamasında bazı sıkıntılar bulunduğunu belirten Çalışkan, üst düzey kamu görevlilerinin kulüplerle ilişkilerinin mutlaka kesilmesi gerektiğini ifade etti. Çalışkan, bu nedenle yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu vurgusunu yaptı. Vücut Geliştirme ve Fitness Federasyonu Başkanı Ahmet Okumuş da vücut geliştirme salonlarında yaygın olarak dopingin yapıldığını salonların denetimsiz olduğunu dile getirdi. Komisyon üyeleri, yaptığı değerlendirmede, çalışmalarını hızlandırma ve haftada iki gün çalışma kararı aldı. Komisyonda ayrıca, gönderilen çağrı yazılarına yanıt vermeyen kişilere ikinci bir yazının gönderilmesi, eğer buna da karşılık alınmazsa "özellikle televizyonlarda, kamuoyu önünde çıkıp uluorta konuşan ancak bilgi vermekten kaçınan kişilerin deşifre edilmesi" yönünde görüşler de dile getirildi.