Terörün kanlı bilançosu
Abone olDünya terör tehdidinden yakınıyor; ama bu tehdit, Türkiye'de yıllardır var. 12 Eylül öncesi siyasi kamplaşmalar, PKK terörü vs. İşte Türkiye'de terörün kanlı bilançosu.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Türkiye’de 1979-2004 yılları arasında
yaşanan 97 bin terör olayı sonucu 42 bin
976 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi.
"İstanbul Demokrasi ve Küresel Güvenlik Konferansı"nın açılışının
ardından düzenlenen panelde konuşan Prof. Dr. Özcan, Türkiye’deki
terörist faaliyetlerin 1961 Anayasası’ndan sonra başladığını,
1971-1980 yılları arasında artan terör olayları nedeniyle günde
neredeyse 20 kişinin öldüğünü anlattı.
Prof. Dr. Özcan, 1979-1983 yılları arasında 40 bin 37 terör olayı
meydana geldiğini, aynı yıllar arasında yapılan değerlendirmeye
göre de 12 Eylül öncesinde 32 bin kişinin hayatını kaybettiğini,
sonrasında ise bu rakamın 7 bine düştüğünü kaydetti.
1975-1983 yılları arasında ise 3 bin sivilin hayatını
kaybettiğini, teröristlerle birlikte bu rakamın 5 bin 624 olduğunu
dile getiren Prof. Dr. Özcan, 1984-2004 yılları arasında da en çok
terör olayının 1993’te yaşandığını bildirdi. Prof. Dr. Özcan, bu
tarihler arasında yüzde 66’sını bölücü örgüt PKK’nın
gerçekleştirdiği terör olaylarında 10 bin kişinin öldüğünü
belirterek, "1979-2004 yılları arasında yaşanan 97 bin terör olayı
sonucu 42 bin 976 kişi hayatını kaybetti. Türkiye’de halen 5 bin
teröristin yaşadığı belirlendi. Terörle mücadele için 100 ile 120
milyar dolar arasında para harcandı. Bu rakam, Türkiye’nin toplam
borcuna tekabül ediyor" dedi.
ABD’de yaşanan 11 Eylül olaylarından sonra terörün insanlık suçu
haline geldiğini ve ortak hareket edilmeye başlandığını dile
getiren Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ılımlı bir Müslüman ülkesi
olarak görülen Türkiye’nin işbirliğinin ABD’ye göre önemli olduğunu
söyledi.
Türkiye’nin teröre karşı savaşta partner durumuna geldiğini, buna
da "stratejik ortaklık" denildiğini ifade eden Prof. Dr. Özcan,
Avrupa’nın ise terörle mücadeleye Türkiye’den farklı baktığını,
Türkiye’nin terörle mücadelesinin Avrupa’da "bireysel hakların
engellenmesi" olarak görüldüğünü kaydetti.
Sorbonne Üniversitesi Öğretim Üyesi Kriminolog Alain Bauer de
teröristler ve suçluların küreselleşmeyle birlikte kendi
reklamlarını yaptıklarını, kurum ve kuruluşlar oluşturduklarını
anlatarak, buna örnek olarak mafyayı gösterdi.
Avrupa’nın suç alanında başı çektiğini kaydeden Bauer, Avrupa’da
polis ve adalet sisteminin yapacağı çok şey olduğunu, kara paranın
aklanması konusunda da yetersiz kalındığını söyledi.
"TERÖR ÖRGÜTÜ EL-KAİDE"
Bauer, terör örgütü El-Kaide’nin ortaya çıkmasından bu yana 10 yıl
geçtiğini ve örgütle ilgili onlarca kitap yazıldığını ifade ederek,
"Ama yazılanların bir kısmı doğruydu. Örgütün piramit bir
yapılanması yoktur. Bulutsu bir yapıları vardır. İnsanlar bu
örgütle ilgili bilgi sahibi değildir. Usame bin Ladin bu örgütün
lideri değil, belki ruhani lideri, belki sözcüsü olabilir. Kimin
neye karşı mücadele ettiğini bilmediğimiz bir yapılanmaları vardır"
dedi.
Afganistan’daki mağaraların örgütün karargahı olmadığını savunan
Bauer, El-Kaide’nin yapılanması ve hareket tarzının da görmezden
gelindiğini, intihar eylemlerinin köküne inilerek örgütün yapısı
hakkında bilgi edinilmeye çalışıldığını kaydetti.
Bauer, terör örgütleriyle mücadelede polisler ile politikacıların
birlikte çalışmasının önemine de işaret ederek, Türk polisinin bu
alandaki hedeflerini gerçekleştirmede kararlı olduğunu gördüklerini
sözlerine ekledi.
Cleveland Eyalet Üniversitesi’nden Prof. Dr. David Forte de radikal
İslamcılar arasındaki çatışmaların hiçbir zaman gerçek dinin
parçası olamayacağını vurguladı.
Demokrasinin sağlanması için hükümetlerin hukuk devleti ilkesine
uyması gerektiğini belirten Forte, bu şekilde de hükümetlerin sivil
toplum kuruluşlarına adil davranacağını söyledi.
Forte, üniversitesindeki Müslüman öğrencilerinin kendisinden
danışman olarak yardım istediğini anlatarak, "Bunlar, Türk
öğrenciler. Derin dini inanışları nedeniyle Hıristiyanlığa saygı
gösterdiklerini görüyorum. Böyle bir anlayış olması gerekir" diye
konuştu.
Kaynak: