Terör örgütünde yolsuzluk iddiaları
Abone olTerör örgütü PKK’nın eski Avrupa sorumlusu Rıza Altun, ilginç açıklamalar yaptı. Altun Öcalan’ın avukatları hakkında yolsuzluk iddialarında bulundu.
Örgütün sorguya çektiği Altun, savunmasında mali sıkıntıyı anlatırken, ‘Kendi ihtiyacını karşılayan saha kalmadı, herkes Avrupa’ya bakıyor. Para içinde yüzen de, açlık çeken de var’ dedi. PKK’nın eski Avrupa sorumlusu Rıza Altun’un görevden alındıktan sonra örgütü tarafından sorguya çekilirken yaptığı savunma, görüş ayrılıkları ve parasal ilişkilerin yol açtığı suçlamalar konusunda ilginç açıklamalara sahne oldu. Nisanda görevden alınan Altun’un geçen ay yaptığı ve PKK unsurları arasında elden ele dolaştırılan savunmada, Abdullah Öcalan’ın avukatlarına ve eski bir belediye başkanına yönelik yolsuzluk iddiaları da dile getiriliyor. Onbinlerce Euro kişisel harcama Muzaffer’le İrfan Güler’in yaklaşımı ve bazı avukatların subjektif tutumları bizi bir noktaya getirdi. Muzaffer, kendi kişisel harcamaları için bile Türkiye’den onbinlerce Euro’yu Avrupa’ya getirip tasarrufunda tutmaya çalıştığını görüp müdahale ettim. Hukuk bürosunun para alamadığı tek bir ay yoktur. Gidecek miktar da, hep kendileri ile birlikte ve onların taleplerinin mutlaka üstünde bir miktar olmuştur. Ayrıca zaman zaman ekstra harcamaları da ödenmiştir. Ancak bu arkadaşlar, 3 yılı aşkın süredir, defalarca talep edilmesine karşın, harcamalarıyla ilgili rapor sunmadılar. Avukat İrfan’ın Yüksekova’da bir yurtseverden 30 bin Euro alma olayı vardır. Kendisi de kabul etmekte ancak harcama yer ve biçimini de açıklamamaktadır. 15 Şubat’ta çok büyük şok yaşadık 15 Şubat’ın (Abdullah Öcalan’ın yakalanışı) kelimenin en açık ifadesiyle hepimizi bir şok durumunda yakaladı. Bireysel ve örgütsel olarak hiç beklemediğimiz, hazır olmadığımız bir durumla karşı karşıya kaldık. Son 5 yıllık süreçte önderlik ile merkezi kadro arasında geçmişten beri olan açık çok fazla büyüdü. Osman hep para istedi Osman’ın (Öcalan) tutumu baştan beri bilinçliydi. Örgütü dağıtıcı tavır aldı, arkadaşları tahrip etti. Sürekli para talebinde bulunmasına karşı çıktım. Hepimizden habersiz Bağdat’a gitme olayı gerçekleşince tavrım kesinleşti. ABD ile örgüt dışında ilişkilenmesi, seçime müdahale ederek bağımsız aday örgütlemesi, yaptıklarının en uç boyutuydu. Sahaya dönmelerini dayattım, bunu sağlamak için Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal’ın ülkeye dönerek çalışma yürütmesini istedim. Osman’ın açık ihaneti karşısında tutum alınması şart. Seçim için aday belirledik Osman’ın seçimlere müdahalesi kaosu derinleştirdi. Güneydoğu’daki eski Belediye Başkanı gibi rant gücünü ellerine geçirenlerin müdahalesiyle ortam gerginleşti. Özgür Parti ve DEHAP’ın yönetimleri adayları belirledi. Diyarbakır başta, birkaç yeri boş bırakıp getirdiler. Siyasi parti genel başkanı, yardımcısı Osman Özçelik, Muzaffer (Şimdiki Avrupa Sorumlusu), Mizgin (Kadın Kolları Başkanı), Ferda biraraya gelerek tartıştık, birkaç boş yeri doldurup ülkeye gönderdik. Avrupa’dan para istiyorlar Örgütümüzün mali durumu bilinmemekte veya bilinmezlikten gelinmektedir. Ciddi bir durumla karşı karşıyayız. Temel prensip her alandakinin kendi kendine yeterliliğiydi ve sağlanıyordu. Mevcut durum tam tersi. Neredeyse kendi ihtiyacını karşılayan saha kalmamıştır, hepsi Avrupa’dan istemekte. İş gelip partinin hazır ve gerçekte sınırlı olan parasına dayanmaktadır. Ciddi çarpıklıklar var. Para içinde yüzen, neredeyse rant kapısı haline gelen kurumlar olduğu gibi açlık çekenleri de var. Türkiye’de her sahanın parasının orda karşılanmasını söyledik. DEHAP’a seçim parası sağladık Örneğin yasal partinin (DEHAP) daha önceki seçimlerde (3 Kasım) para ihtiyacını da o sahanın içinden sağladık. Bu sırada İrfan Güler tam bir provakasyon çevirdi. Avukatlara, ‘Başınızın çaresine bakın’ dedi. Nitekim hukuk bürosunun bir aylık parasını Türkiye örgütleyemeyince bulup gönderdik. Apo’yu rant yaptılar Önderliğin yeterince bilgilendirilmediği kanısındayım. Olaylarda da bilgilenmelerin gizlenmesi neredeyse felakete yol açacaktı. Bazı kurnaz tipler bireysel bilgilendirme adıyla önderliği nerdeyse kendileri için rant haline getirmektedirler. 15 Şubat, (Abdullah Öcalan’ın yakalanışı) kelimenin en açık ifadesiyle hepimizi bir şok durumunda yakaladı. Bireysel ve örgütsel olarak hiç beklemediğimiz, hazır olmadığımız bir durumla karşı karşıya kaldık. Avukatlarla sorun var Önderliğin avukatlarla ilişkilenmesinden beri görüşme notları merkezi olarak ele alınıyor, basına ve örgüte ulaştırılıyor. Özellikle son dönemde önderliğin belirttikleriyle, avukatların söylediklerinin tam örtüşmemesi sözkonusu. Avukatların, değerlendirmeleri tam yazmadıkları kanısı uyandırıyor. Sonuçları daha vahim olacaktır. İhalelerden 5 milyon mark Eski Belediye Başkanı’nın kendinin itiraf ettiği yolsuzlukları sadece milyonlarca mark değerinde. İhalelerden alınan 4-5 milyon mark bellidir. ‘1.5 milyonu harcandı, gerisi bendedir’ diye beyanları vardır. İhale verdiği kişilerden 12 villa almıştır. Kurduğu bir şirket var, tüm sermayesini bu kaynaklardan sağlamıştır. Birçok yerde belediyeye ait arsaları satmıştır. Bütün bunları kendisi bizzat söyleyip kabul etmektedir. Tüm bunlardan dolayı DEHAP kitlesi onu istemiyordu. Onun durumuna düşmeyecek birini bulmada, Osman dahil, hepimiz aynı fikrindeydik. Osman dağdayken, ‘Seçilmeyecekse elindeki parayı almak lazım. Bize yollayın, seçtiririz, havası yaratıp elindeki paraları alalım’ demişti. Onları irtibatlandırdık. Kopuş sürecinde bu ilişki daha da derinleşti. Kaynak: Hürriyet