Terör örgütleri uyuşturucuya yöneldi
Abone olEmniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı terör örgütleri ile uyuşturucu kaçakçılığı arasındaki bağlantıyı açıkladı.
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Daire Başkanlığı tarafından
hazırlanan raporda Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre, yıllık
küresel getirisi 500 milyar doları bulan uyuşturucu kaçakçılığının
her suç organizasyonu için olduğu gibi terörist organizasyonlar
için de çok cazip bir ekonomik kaynak olarak değerlendirilmekte
olduğu vurgulandı. 11 Eylül sonrasında terörist organizasyonların
finansal kaynaklarının uluslararası alanda yoğun bir inceleme
altına alınmasının ve terörizmi destekleyen ülkelere karşı kınama
kampanyası başlatılması neticesinde terör örgütlerinin kendilerini
finanse etmek amacıyla uyuşturucu kaçakçılığına yöneldiği ifade
edeline raporda şöyle denilmekte: "Terörist organizasyonları
destekleyen sivil toplum kuruluşlarının mali yardımlarını kesmesi
ve uluslararası alanda terörist organizasyonların mal varlıklarına
karşı etkili yasal önlemler alınması da terör örgütlerinin
önümüzdeki dönemlerde uyuşturucu kaçakçılığına daha fazla karışması
sonucunu beraberinde getirecektir." Terör örgütlerinin tipik olarak
kar amaçlı kurulmuş örgütler olmadığı hatırlatılan raporda, daha
çok siyasi, ideolojik, dini amaçlı yayılım faaliyetleri sürdüren ve
gerekirse bunun için şiddet, korkutma ve yıldırma yöntemlerine
başvuran örgütler olduğu belirtilerek, "Anca giderek teröristlerle
organize suçu birbirinden ayırt etmek zorlaşmaktadır. Çünkü bir çok
olayda teröristlerin kar merkezli gruplar gibi hareket ettikleri
gözlenmektedir. Dünyanın bunun bir çok örneklerine rastlanmaktadır"
denilmekte. Teröristlerle uyuşturucu kaçakçıları arasında sürekli
ilişkilerin mevcut olduğuna dikkat çekilen raporda, "Bu ilişkiler
gerekli imkan ve olanakları sağlamadan direk olarak uyuşturucu
kaçakçılığıyla iştigal etmeye kadar varmaktadır. Dolayısıyla bu
ilişkiden her iki taraf da yararlanmaktadır. Uyuşturucu kaçakçıları
teröristlerin askeri yöntemleri, silah tedarikleri ve gizli
örgütlere giriş imkanlarından yararlanmakta. Terörist
organizasyonlar ise uyuşturucuyu bir gelir kaynağı olarak
kullanmakta ve elde edilen kara paranın aklanmasında uyuşturucu
kaçakçılarının yöntemleri ve yeteneklerinden azami derecede
istifada etmekte" şeklinde görüş belirtilmekte. Terör örgütlerinin,
uyuşturucu kaçakçılığının tüm toplumlarda bir insanlık suçu olarak
görülmesi nedeniyle imajlarının zedelenmemesi için gizli tuttukları
belirtilen raporda şu görüşlere yer verildi: "Türkiye geçmişte ve
günümüzde terör örgütlerinin eylemlerine hedef olmuştur. Başarı ile
yürütülen mücadele neticesinde uyuşturucu madde suçlarının her
safhasında yer alarak finansal destek sağladıkları tespit
edilmiştir. PKK/Kongra-Gel, Asala, DHKP/C ve TKP/ML terör
örgütlerinin uyuşturucu suçlarına karıştığını uluslararası
raporlar, Türkiye'de gerçekleştirilen uyuşturucu madde
operasyonlarında yakalanan şahısların ifadeleri, terör örgütleri
ile bağlantılı suç kayıtları, örgüte ait sığınak/hücre evlerinde
ele geçirilen uyuşturucu maddeler ve dokümanlardaki uyuşturucu alış
verişinin para kayıtları açıkça ortaya koymaktadır. 2002 ve 2003
yılları içerisinde yapılan güncel operasyonlarda da PKK/Kongra-Gel
terör örgütünün, uyuşturucu kaçakçılığı yapmaya devam ettiği teyit
edilmiştir." PKK/KONGRA -GEL :Terör örgütü uyuşturucu üretimi,
kaçakçılığı ve pazarlamasına ilişkin faaliyetlerini uzun zaman
Türkiye ve dünya kamuoyundan gizlemeye çalışmıştır. Uyuşturucuyla
ilgili faaliyetlerini örgütte ulaşılması zor olan yönetici kadro
kontrol etmiştir. Örgütte uyuşturucu işinde deşifre olmamış ve PKK
ilişkisi pek bilinmeyen şahıslar kullanılmıştır. Ancak
PKK/KONGRA-GEL lideri Abdullah Öcalan'ın ifadelerinde itiraf etmesi
ve KOM uzman personeli tarafından hazırlanan somut delil ve
raporlarının ısrarla ulusal ve uluslararası gündeme taşınması
neticesinde PKK(KONGRA-GEL) terör örgütünün uyuşturucu suçlarına
karıştığı ortaya konmuştur. PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün
uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı, Abdullah Öcalan, Şemdil Sakık
gibi örgütünün en üst düzey yöneticileri tarafından bizzat itiraf
edilmiştir. Abdullah Öcalan, İmralı Adası'nda yargılanırken mahkeme
başkanının sorusu üzerine örgütünün parasının 200 milyon dolar
civarında olduğunu söylemiştir. Örgütün uyuşturucu ticareti yapıp
yapmadığı şeklindeki soruyu cevaplandırırken de Öcalan, "Hatta
Behçet Cantürk de örgütümüze yardımda bulunuyordu. Yüksekova'da
Cihangir ağa, Mardin de Türk ailesi ile Kahramanlar ailesinden
örgüt para tahsis etmiştir. Bunun dışında ismini bilmediğimim çok
sayıda işadamından da para temin edilmektedir. Ayrıca Başkale,
Hakkari bölgesindeki uyuşturucu ticareti ile ilgili olarak silah ve
hayvan de dahildir, bu gibi işleri yapanlardan örgüt adına Ferhat
kod adlı Osman Öcalan tarafından para tahsil edilmektedir. Ayrıca
sınır boylarında örgüte ait gümrük birimleri adı altında oluşumlar
vardır. Paraları bunlar tahsil etmektedir. Sınırlarda kaçakçılardan
vergi adı altında para alınmaktadır. Bunun dışında İran/Makü
bölgesinden uyuşturucu ticaretinin iyi para getirdiği
bildirilmesine rağmen kabul etmedim. Buna rağmen başta kardeşim
olmak üzere bazı kadroların İran, Zağros ve Romanya üzerinden
Avrupa'ya uyuşturucu sevk ettiğini öğrendim. Bu işlerle
uğraşmamalarını tembih ettim. Ancak belli bir noktada örgütü tam
kontrol edemediğim aşikar" şeklinde itirafta bulunmuştur. TBMM
İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve beraberindeki heyet, Diyarbakır
Cezaevi'nde Şemdin Sakık ile bir görüşme yapmışlardır. Sakık,
günümüze de ışık tutan şu çarpıcı bilgileri aktarmıştır: "Bizim
paramızın kaynağı uyuşturucu kaçakçılığındandı. Türkiye-Ortadoğu
eksenindeki uyuşturucu kaçakçılığından PKK ve Apo, hep önemli pay
aldı. bu paralarla silah satın aldık" ASALA: 01980'li yıllarda Türk
Yurtdışı misyon görevlilerine yönelik saldırıları ile dikkat çeken
örgütünün etnik yakınlık nedeniyle Cantürk organizasyonu tarafından
desteklendiği, Cantürkler'in çok sayıda ASALA mensubu ile ilişki
içerisinde olduğu tespit edilmiştir. "Babalar Operasyonu"
çerçevesinde gözaltına alınan şahıslar,"Orly katliamının
sanıklarından Oyannes Semerciyan'ın Behcet Cantürk'ün dayısı
olduğunu, 1980'li yıllarda Suriye üzerinden Kıbrıs'tan ASALA örgütü
vasıtasıyla eroin kaçakçılığı yaptığını ve Cantürkler'in kendisine
yardımcı olduğunu, 1981 yılında İtalya'dan 15 bin tabanca
getirdiklerini ve bunlardan 2 bin adetini İran'a verip karşılığında
baz morfin aldıklarını, 12 Eylül'den önce organizasyonun liderinin
Marsilya ve Hollanda'ya yerleşmiş bulunan annesinin akrabaları ile
devamlı irtibatlı olduğunu, onların sayesinde TIR araçlarıyla
Trabzon ve İstanbul üzerinden Devrimci Demokratik Kültür Dernekleri
(DDKD) ve Ermeni Örgütlerine silah temin ettiği ve bunlardan elde
edilen paralarla eroin aldığını" beyan etmişlerdir. DHKP-C: DHKP/C
örgütünün faaliyetlerinin devam ettirebilmek için yasadışı
yollardan gelir temin ettiği bilinmektedir. Örgütünün uyuşturucu ve
silah kaçakçılığı yaptığı, örgütsel ilişkileri bu yolla kullanarak
bu yolla büyük paralar elde ettiği değerlendirilmektedir. 18 Mart
1995 tarihinde İstanbul ilinde, Almanya'da bulunan örgüt lideri
Dursun Karataş ve üst düzey Merkez Komite mensubunun talimatı ile
yurtdışına çıkma hazırlığı içinde bulunan DHKP/C örgüt mensupları
10 kilogram eroin ile birlikte gözaltına alınmış, devam eden
operasyonel çalışmalar ve şahısların sorgulanması sonucu
uyuşturucunun yurtdışına pazarlanarak örgüte gelir temin edileceği
ve bu durumdan örgüt üst düzey kadrosunun da haberdar olduğu
öğrenilmiştir. Mersin ilinde faaliyet gösteren bazı ihracatçı
firmalarının kurmuş oldukları değişik paravan şirketler vasıtasıyla
uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptıklarının tespit edilmesi üzerine
22.09.1998 tarihinde gerçekleştirilen operasyon sonucunda Sılkeborg
isimli gemideki konteynır boşaltılırken konteynırda yapılan aramada
meyve konsantresi, konserve tenekelerin içerisinde 602 kg 603 gr
kokain maddesi ele geçirilmiş, olayla ilgili olarak 8 sanık
gözaltına alınmıştır. Olayın birinci sanığının THKP/C Dev-Yol
örgütünün Adana il genel sorumlusu olduğu, örgüt faaliyetleri ile
ilgili olarak daha önce tutuklandığı, ikinci sanığının THKP/C
Dev-Yol örgütünün üyesi olduğu ve örgüt faaliyetleri ile ilgili
olarak daha önce tutuklandığı, üçüncüsünün Zaza Kadir kod adıyla
THKP/C Dev Yol örgütü mensubu olduğu, THKP/C Dev Yol örgütüne ait
silahları naklederken tutuklandığı anlaşılmıştır. TKP-ML: TKP/ML
Konferans ve TKP(ML) DABK örgütleri arasında 1993 yılında
hizipçilik tartışmaları başlamıştır. Olağanüstü Parti Konferansı
(OPK) sonrasında yediye karşı sekiz üye ile merkez komitede
çoğunluğu sağlayan Konferansiçı kanat Aralık 1993-Ocak 1994
tarihleri arasında İstanbul illinde güvenlik güçlerince
gerçekleştirilen operasyonlarda Konferans kökenli dört Merkez
Komite (MK) üyesinin yakalanması sonucu, çoğunluğu inisiyatifi
kaybetmiştir. Merkez komite içinde başlayan bu tartışmalar kısa
sürede Türkiye İşçi Köylü Kurtuluşu Ordusu (TİKKO) bünyesine de
yansımıştır. Bu aşamada Konferansçı grubu tasfiye hazırlığında olan
DABK grubu, OPK'da ele alınan örgütün kamuoyunda prestijini
düşüreceği gerekçesiyle gizli tutularak dondurulan ve örgütün
Geçici Birleşik Merkez Komite (GBMK) adı altına birleşmeden önce
1991 yılında, konferansçı Kanadın üst düzey militanlarının da
karıştığı uyuşturucu ticaretini örgüt içerisinde tekrar gündeme
getirmiştir. Uyuşturucu konusunun örgüt içerisinde açıklanmasından
sonra tasfiye edileceklerini anlayan Konferans kökenli Yusuf Köse
liderliğindeki 30-40 kişi TİKKO grubu, 14 Nisan 1994 tarihinde
Tunceli kırsalında DABK grubunun darbeci ve tasfiyeci olarak
niteleyerek ayrılığını ilan etmiştir. Böylece TKP/ML örgütünde
1994'ten sonra iki gruba ayrılma süreci başlamıştır. 8 Aralık 1993
günü İstanbul Emniyet Müdürlüğünce TKP/ML-Tikko örgütüne yönelik
yapılan operasyonlarda yakalanarak gözaltına alınan bir şahıs
sorgulamasında, "Örgütün Merkez Komite Üyesi ve Şehir Askeri
Örgütlenme ile Lojistik Destek Sorumlusunun kendisine eroin
pazarlamasını teklif ettiğini, kendisinin de bu konuyu hemşehrisi
olan başka bir militana açtığını, bu şahıs aracılığıyla İran
uyruklu bir kişi vasıtasıyla 130 kilo eroini Hollanda'ya
gönderdiklerini, eroinden elde edilecek paranın yüzde 70'ini İranlı
şahsın, yüzde 30'unu ise örgütünün lojistik destek sorumlusunun
alacağını, gönderdikleri eroin parası gelmeyince 1991 yılı
içerisinde lojistik destek sorumlusunun talimatıyla Hollanda'ya
gittiği, burada Almanya'dan gelen iki kişi ile buluştuğunu, bu
şahıslardan aldığı 150 bin Hollanda Florini, 150 bin markı ve 80
bin İsviçre frangını getirerek lojistik destek sorumlusuna
verdiğini, geri kalan paranın da peyder pey lojistik destek
sorumlusuna geldiğini, toplam 4 milyon 550 bin Hollanda florini
olduğu" beyan etmiştir. Raporda, Ulusal Güvenlik Kuvvetlerince
PKK/KONGRA-GEL, ASALA, TKP/ML ve DHKP/C terör örgütleriyle
bağlantılı olduğu tespit edilen 1984 yılından günümüze kadar
gerçekleşen toplam 327 uyuşturucu madde kaçakçılığı olayının tespit
edildiği bildirilmekte.