Terim Türkiyeye kırgın gidiyormuş!
Abone olTerim, nihayet suskunluğunu bozdu. Kırgınım diyen Terim kendisini rehabilite etmeye çalıştığını söyledi.
Bloomberg HT'de 'Gülin Yıldırımkaya ile HT Gündem' programına
konuk olan Fatih Terim, birbirinden önemli açıklamalar yaptı.
Programda Gülin Yıldırımkaya'nın sorularına açık yüreklilikle
cevaplar veren Terim, kırgınlıklarını dile getirdi ve kendisini
rehabilite ettiğini söyledi.
"Her zaman başarılı olacağım diye bir kaide yok"
diyen Terim, eleştiriler karşısında "Bizde belaltı vuruyorlar"
yorumunu yaptı. "Sezon başı yurtdışında bir takımla devam
edeceğim" diyen başarılı teknik adam, çok yüksek bir egosu
olduğuna dair yapılan eleştirilerle ilgili olarak, "Ben hiçbir
başarılı insan görmedim ki egosuz olsun. Bir takım yüksek
egolara sahip olacaksınız ki yüksek yerleri hedefleyebilesiniz. Siz
hiç normal insan gördünüz mü yüksek başarılara imza atmış?
Normal derken hepimiz normaliz de yani egosu olmayan manasında
söyledim. Muhakkak ki birtakım uç noktaları düşüneceksiniz,
olmayanları hedefleyeceksiniz ve çok büyük risk alacaksınız,
kitlelere karşı sorumluluk hissedeceksiniz ve o yükü omuzlarınızda
taşıyacaksınız. Olmamışları farklı olarak yapmaya çalışacaksınız ve
egonuz olmayacak! Nasıl olacak?" dedi.
İşte Fatih Terim'in Bloomberg HT'de 'Gülin Yıldırımkaya ile
HT Gündem' programında söyledikleri:
HEDEFE ULAŞMAK
Fatih Terim Milli Takım’ın başından ayrıldığından beri
konuşmuyor. Kendisi bizi kırmadı. Öncelikle teşekkür ediyorum ve
‘Hoşgeldiniz’ diyorum. Sizin anlatacak çok şeyiniz var, benim de
merak ettiğim çok şey var. Öncelikle şununla başlamak istiyorum:
Sizce neden ‘imparator’sunuz?
F.T: Kanalınız hayırlı olsun. İnşallah çok
başarılı olacak. Tüm çalışanlara şahsınızda şimdiden başarılar
diliyorum. Söyleyenlere sormak lazım.
Sizin birçok başarınız var çünkü. Şöyle bir sayayım
dediğiniz zaman insanın kafası karışıyor, “Acaba hangisi daha
önemli bir başarı?” diye. Sizce en önemli başarınız
ne?
F.T: Bence en önemlisi başarılı olmak. Bu
bundan daha öndedir, bu bundan daha geridedir diye sıralayamam.
Belki bir başka başarıya haksızlık olur. Genel olarak başarılı
olmak zaten başlı başına önemli bir olgu. O yüzden bu bundan
geridir, bu bundan daha önemlidir diye pek ayırmak istemiyorum.
Çizgiyi koruyabilmek önemli, başarıyı
sürdürebilmek…
F.T: Onu koruyabilmek artı yapılabilenin en
iyisini yapmak herhalde. O çok daha önemli. Önünüze konulan veya
atlamak zorunda olduğunuz birtakım engelleri geçerek hedefe ulaşmak
başarının tarifi zaten. Yılmadan ve tam kendinizi vererek disiplin
içinde sevdiğiniz işi farklı olarak ya da fark yaratarak belli bir
noktaya getirmek… Burada tabii ben haksızlık yapmak istemiyorum. O
gün için o başarı önemliydi. Ondan sonra da bir başkası önemli.
“Hiçbir başarının hakkını yedirtmem diğerine”
diyorsunuz…
F.T: Haksızlık olur…
Siz tabi Türkiye’ye pek çok ilki yaşattınız ve
“imparator”, “kramponlu Jöntürk”.. inanılmaz manşetler atıldı.
Hepimiz de sizi çok seviyoruz. Stüdyoya girerken bile bütün ekip
sizi “imparator” diye karşıladı burada da. Fakat Türkiye’de şöyle
bir şey var, bir insan çok başarılı oluyor çok şey kazandırıyor bu
ülkeye. Fakat işler ters gitmeye başlayınca (bu sizin için de böyle
yaşandı) işte istifa çağrıları yapılmaya başlandı, efendim “Çok da
para alıyor, bu kadar para alacak ne yapıyor, kuş mu konduruyor?”
falan diyenler de oldu. Dönüp baktığınız zaman kırgın
mısınız?
F.T: Şimdi tabi yaşadık, yaşamaya da devam
edeceğiz. Gidişat öyle gösteriyor, hiçbir değişim yok. Açıkçası bu
dedikleriniz de oldu. Özellikle rakam konusunu ben ayıp olarak
nitelendirmiyorum, ayıp ötesi diyorum.
"BİZDE MALESEF BEL ALTI OLUYOR"
Ben de aynen buna katılıyorum.
F.T: Hiçbir talepte bulunmadığınız noktada size
böyle deniyor. Boş kağıda imza atmanıza rağmen böyle. Ayrıca biz de
kimsenin ne kazandığını sormuyoruz. Başka önemli bir konuda burada
kimsenin cebinden çıkmıyor. Yani Futbol Federasyonunun özerk olması
hasebiyle belki de kazandırılan veya kazanılmasında emeği olan bir
paranın dönüşünde… Ama çok da fazla uzatmak hoş değil, para
konuşmak da sevmiyorum ama ayıp ötesi olduğunu da söylüyorum.
Bir diğeri, başarısızlıklarda tabii eleştiri olmalıdır. Ama bizde
maalesef tabiri caizse bel altı gibi oluyor, sadece bana değil
genel olarak. Muhakkak insan üzülüyor, alınıyor ama kırgın da
kalamıyorsunuz. Aynı camianın içindesiniz, bu ülkenin insanısınız.
Elinizden geldiği kadar ılımlı, olumlu bakmaya çalışıyorsunuz. Ama
bazen tabi sınırları bir hayli zorlayan durumlar da olabiliyor. Siz
de insansınız neticede, ben de hata yapıyorum ve yapmaya da devam
edeceğim. Ama demin de söylediğiniz gibi sevaplarımın daha çok
olduğunu düşünüyorum. “Ben her konuda başarılı olacağım” diye bir
kaide yok. Ben bu konuyu kendime seçtim ve bu konuda başarılı olmak
için uğraşıyorum. Başarılı olduğumu da görüyorum. Ama bazı şeylere
ufak tefek kırgınlığım olabilir tabii.
"ÜZÜLÜYORUM AMA HASSAS OLDUĞUM NOKTALAR VAR"
Buna şaşırdım biraz. Çünkü sizin gibi böyle zirveyi
görmüş isimler için, “kabuklu karakterler” diye bir benzetme var,
duymuş muydunuz? Bu insanlar zamanla gelen eleştirilere biraz daha
duyarsızlaşabildiği, dokularının biraz daha sertleştiği söylenir.
Demek ki sizde öyle olmamış. Kırılabiliyorsunuz,
üzülebiliyorsunuz.
Tabii ki, ben insanım. Dolayısıyla insani zaaflar da, insani
duygular da bunlardan oluşuyor. Ne yazarsa yazsın, ne söylerse
söylesin gibi bir yaklaşım çok da doğru değil. Üzülüyorum ama
hassas olduğum noktalar da var. İşimin gereği bunların olması
gerektiğini de biliyorum. Ama bu üzücü nitelikte değil, öğretici
nitelikte; kırıcı nitelikte değil daha bir yön gösterici nitelikte
olmalı. Acıtacak şekilde değil daha bir insani yaklaşımda,
yanlışları ifade eden bir ortam bekliyorum açıkçası.
Karşılıklı saygıyı da eleştirirken öğrenmemiz gerekiyor
herhalde. Bizim toplumumuzda böyle bir linç kültürü mü var acaba?
Başarılı insanlara karşı “Hani bir düşsün de bir vurayım” gibi bir
psikoloji hissettiniz mi hiç?
F.T: Var tabii. Bazen çok açık net
hissediyorsunuz. Bu belirgin bir özelliğimiz gibi gözüküyor sanki.
Olmaması gerek ama… Bir başarınızın ardından düşmeniz kimi niye
sevindirecekse bilmiyorum ama…
Sadece rakipler olsa neyse. Toplumda böyle bir şey
var…
F.T: Doğaldır yani , insanoğlu gelir çalışır,
başarır. Başarırken de birçok şeyi yapar. Zirveye gelir zirveden
sonra düşmek de çok doğaldır zaman zaman. Çünkü insanlar için
konuşuyorum. Bunu kendi adıma söylemiyorum. Başka birçok başarılı
insan için de söylüyorum. Bunu özlemle beklemenin kimseye bir
faydası yok.
“Bir gün herkesin başına gelebilir”
diyorsunuz.
Tam tersi bu tip insanları desteklemek tarafında olmalıyız.
"İDDİALI AÇIKLAMALARIM HER ZAMAN
OLACAKTIR"
Ben sizin başarıyı biraz hissettiğinizi düşünüyorum.
Mesela Euro 2008’de ve UEFA Şampiyonası yolunda “Harika bir takım
göreceksiniz sahada” gibi açıklamalarınız var. Ama hani
gidemeyişimizle sonuçlanan maçlar öncesinde böyle iddialı
açıklamalar yapmadınız. O dönem takıma mı güvenmiyordunuz, bir
şeyler hissettiniz mi?
F.T: Tabii işimizle yaşıyoruz. Açıkçası iddialı
açıklarım olur benim, her zaman da olacaktır. Büyük konuşmak da
Allah’a mahsustur. O tip açıklamalarım yok benim. Onun sebebi bir
türlü Avrupa Şampiyonası’nda yakalamış olduğumuz kadronun devamını
yakalayamamış olmamız. Birçok sebepten dolayı, ben sebep göstermeyi
sevmeyen birisiyim. Oradan olsa gerek. Bir araya koyamadık bir
türlü.
Kalp çarpıntılarıyla izliyorduk, son dakika golleri
falan. Biz bile kalpten gidecektik ekran başında. Siz nasıl o
stresle mücadele ediyorsunuz sahada “Ay bana bir şeyler oluyor?”
dediğiniz anlar oluyor mu hiç?
F.T: Olmadı çok şükür. Ama hakikaten futbol böyle
bir oyun. Yüreklerin dayanmayacağı, heyecanın en dorukta olduğu
zamanlar her an olabilir. Avrupa Şampiyonası’nda herhalde geriden
gelip öne geçme konusunda artı dakikalar konusunda ve heyecanlı
pozisyon olarak herhalde birinci sırayı da alacak... Allah o gücü
veriyor işte orada size. Yüreklerin çarptığından eminiz. Güzel
çarpınca da Allah karşılığını güzel olarak veriyor.
AYRINTILAR HABERİN
DEVAMINDA...
"BEN DE İNSANIM"
Sizin öfke kontrolüne ihtiyacınız olduğu şeklinde
yazılar da olmuştu. Öfkeli biri misiniz? Hatta agresifliğiniz
hakemleri baskı altına alma taktiği gibi yorumlandığı da
olmuştu.
F.T: Çeşitli yorumlar yapacaklar tabii öfkeli
olduğunuz zaman. Ama tabii öfkeli olduğum zaman dilimiyle sakin
olduğum zaman dilimi arasında çok fark var. Sadece öfkeli anları,
sinirli anları veya öyle de demeyelim hırslı anları… Bu konuda öfke
ile ilgili zaman zaman tabii insan olduğum için tepkimi de
göstereceğim. Ama bu yazılanlar gibi öfke kontrolü… O da insani
duygu. Demek ki taşırma noktasına gelinmiş. Olmasa daha iyiyidir.
Ama oluyor demek ki. Benim insani olarak reaksiyonum bu. Çünkü
yüzlerce insanın reaksiyonunun bir kişide olduğu bir ortamda o
kişinin zaman zaman bu tip çıkışları oluyor. Bunu hep öfkeli gibi
göstermek doğru değil. Keşke öfke kontrolü yapabilsek. Ama dediğim
gibi ben de insanım, bu zaman zaman oluyor. Bedelini hesap
etmiyorum açıksı. Davranışımı ya da o anki reaksiyonumu hesap
ederek yapmıyorum. Yani insani reaksiyon onlar. Ceremesini de
çekiyorsunuz bazen.
Hissettiğiniz gibi yaşıyorsunuz.
F.T: Hissettiğim gibi yaşıyorum. Hissettiğim gibi
söylüyorum. Zaman zaman tabi doğru olmadığını bazı şeylerin
biliyorum. Ama söylüyorum. Eğer bu bir hataysa ben bu hataları
yapacağım ve yapmaya da devam edeceğim çünkü insanım.
"HER İNSANIN BAŞARI İLE İLGİLİ EGOSU
VARDIR"
Size yöneltilen eleştirilerden biri de egonuz. Çok
yüksek bir egonuz olduğundan bahsediliyor. Aslında başarılı
insanların hayatlarına baktığımızda ortak özelliklerden de biridir
ego. Siz kendinizi böyle değerlendiriyor
musunuz?
F.T: Ben hiçbir başarılı insan görmedim ki egosuz
olsun. Başarı kelimesini ağzına alamaz ki. Her insanın bir başarı
ile ilgili egosu vardır. Nasıl anlatayım, nasıl izah edeyim… Hiç
böyle bir durumda bulunmadım, istemedim de açıkçası. Yani kimi,
neti tatmin etmek gerekiyor onu bilmiyorum. Birtakım yüksek egolara
sahip olacaksınız ki yüksek yerleri hedefleyebilesiniz. Siz hiç
normal insan gördünüz mü yüksek başarılara imza atmış? Normal
derken hepimiz normaliz de yani egosu olmayan manasında söyledim.
Muhakkak ki birtakım uç noktaları düşüneceksiniz, olmayanları
hedefleyeceksiniz ve çok büyük risk alacaksınız, kitlelere karşı
sorumluluk hissedeceksiniz ve o yükü omuzlarınızda taşıyacaksınız.
Olmamışları farklı olarak yapmaya çalışacaksınız ve egonuz
olmayacak! Nasıl olacak? Bunu anlatırken büyük bir ego gibi
sunarsanız öyle gözükür. Ama öyle değil. Bu manada egoysa hayır
değil. Her türlü hislerini açıkta yaşayan ve bu tip düşüncelere
sahip insanların egosu neyse benimki de o. Onun dışında bir şey
yok.
AYRINTILAR HABERİN
DEVAMINDA...
Nasıl yaşar peki Fatih Terim? Mesela sabahları kaçta
kalkarsınız, gün içinde ne yaparsınız? Boş vakitlerinizde ne
yaparsınız?
F.T: Şimdi zaten onu ikiye ayırmak lazım.Bir
tanesi benim çalıştığım zamanlar, bir tanesi çalışmadığım zamanlar,
ki çok nadir, simdi mesela. Özellikle çalışmadığım zamanlarda sabah
sekide kalkarım, seki buçukta kahvaltı ederim... Öyle bir programım
hiç yok. Çünkü hayatım boyunca bu programları yaptığım için kendime
şimdi yapmıyorum.
Mola zamanı…
F.T: Evet, mola zamanı, dinlenme zamanı,
kendini yenileme zamanı…Rehabilitasyon mu dersiniz… Artı zinde
olabilme zamanı. Böyle yüksek gerilimli işler yapanlar stres
altında olanlar zaman zaman böyle dinlenir.
Nasıl rehabilite ediyorsunuz peki
kendinizi?
F.T: Arkadaşlarımla, eşimle çocuklarımla,
dostlarımla yapamadıklarımı yapmaya çalışıyorum. Eşimle, ailemle
daha çok beraber olmaya çalışıyorum. Zaman zaman maçları
seyrediyorum. Zaman zaman da seyahat ediyorum. Yenilenirken bir
yerden de öğrenerek de devam ediyorsunuz.
Ne öğretti bu süreç size?
F.T: Yani birçok şey öğretiyor insana.
Mesela dostlarınızın kim olduğunu öğretmiş
olabilir.
F.T: Hayatın her dönemi onlarla ilgili
zaten. Onların en olduğunu, kim olduğunu öğrenebilirsiniz. O
kelimeyi dostlar olarak söylemeyelim, arkadaşlar olarak söyleyelim.
Dostlar dosttur zaten. Tanıdık vardır, aşina vardır, dost vardır…
Dosta gelince o başkadır. Dolayısıyla o şeye pek uymuyorum
artık.
Düzenli hayat.
F.T: Yani. Hep yaptım, hep uydum. Yapmaya da devam
edeceğim.
"BARDAĞIN DOLU TARAFINDAN BAKIYORUM"
Hocam İtalya maceranıza dönmek istiyorum. Milan’da
işler pek istediğiniz gibi gitmedi. Orada ne oldu? İtalyanlar mı
sizi istemedi, bir grup futbolcunun kulis yaptığı söylendi o
dönemde sizin aleyhinizde.
F.T: Bir defa çok mutlu iki yıl olduğunu
söyleyebilirim. Özellikle Fiorentina’da. Baktığınız zaman ilk defa
gelen bir hoca İtalya’da hala da çok sevilen biri. Artı kupa
finaline getirdiğimiz bir takım. Benden sonra da bir maç oynayıp
kupayı alan bir takım, büyük maçların çoğunu kazanmış. Sonra da
Milan. Ben hep bardağın dolu tarafından bakıyorum. İtalya’ya gitmek
çok önemli bir şey. Fiorentina’da ve Milan’da çalışmak çok önemli
bir şey. O istedi, bu istemedi... Benim de belki performansım o gün
ona uygun değildi. Birçok şeyi sıralayabiliriz. Kimseyi suçlamak
yerine tam tersi, Fatih Terim bir Türk insanının İtalya gibi
futbolda çok önemli ülke olan, dünya markası olan kulüplerde
olmasıdır. Yoksa bunlar futbolda hep olan şeylerdir. Bazen siz
istemiyorsunuz , Allah’a ısmarladık diyorsunuz. Bazen
istedikleriniz oluyor, olmuyor… Ben hep olaya öyle baktım. Geçmişte
olsa ne olur, olmasa ne olur. İstediğim zaman tekrar gidebilirim. O
yüzden ben olaya hep böyle pozitif yönden bakıyorum. O anı yaşamak
lazım. O an öyle gerekiyordu.
O an ne hissettiniz? Çünkü İstanbul’da liderlik
konferansı verirken telefonda öğrenmişsiniz Milan’da görevinize son
verildiğini, bu doğru mu?
F.T: Daha önce karşılıklı konuştuk zaten. Onun
için bunlar olacaktır. Hayatta her şey var, her şeye hazırlıklı
olmak lazım. Bazen istenirsiniz, bazen istenmeyebilirsiniz. Bazen
bir haftada ayrılırsınız. Özellikle futbolda bu çok fazla. Bir
dakikada bile olaylar değişebilir. Herkesin dert ettiği gibi ben
dert etmedim yani.
Biz de merakımızdan dert ettik. Acaba ne oldu, Fatih
Terim’i kırdılar mı, üzdüler mi?
F.T: Yok yok. Ama bu bir gerçek ki Türk futbolunun
çok önemli olaylarından biridir Fatih Terim’in oralara gitmesi.
Fatih Terim olmuştur, Ahmet Mehmet olmuştur… İki sene gibi bir
zamanda ben bulundum. Şu anda İtalya’nın en önemli ikinci nişanını
verdiler bana. Bu da İtalya’daki sevgimizin, sempatimizin, bizim
onlara olan sempatimizin en önemli göstergesidir.
"NASİPSE YURTDIŞI"
Bir dost sohbetinde şöyle bir şey söylediğiniz
aktarıldı: “Olur a, Adana’da bir gün itibarımız bitebilir ama
İtalya da asla”
F.T: İtalya konusunda evet, onlar bizi çok sevdi,
biz onları… Ama Adana… O espri tabi, Adana benim doğup büyüdüğüm
toprağım. Vurgulama şudur: Düşünün Adana benim doğduğum yer, orada
zaten sevilirim. Ama İtalya’da da en az o kadar sevilirim
manasındadır. Yani kendi memleketim kadar çok sevilirim manasında
yapılan bir vurgu.
Bundan sonra ne yapacağınız tabii çok merak ediliyor.
Seneye sizi bir takımın başında görebilecek miyiz? Yurtdışı mı
düşünüyorsunuz, var mı bir gelişme?
F.T: Muhakkak ki birtakım gelişmeler var. Ama
söyledim. Mümkünse sezon başı alıp bir takımı devam etmeyi
düşünüyorum. O arada çok enteresan bir durum olmazsa böyle
düşünmüyorum.
Yurtdışı mı düşünüyorsunuz yani?
F.T: Nasipse yurtdışı.
İtalya mı olur?
F.T: Yo öyle bir kaidemiz yok. Zaten sizin
bu sorunuza cevap verirsem, yarından itibaren mayıs ayına kadar hiç
rahat edemem.
"GALATASARAY BAŞKANLIĞINI DÜŞÜNMEDİM"
Peki Galatasaray Başkanı olmak ister misiniz, hiç böyle
bir şey düşündünüz mü?
F.T: Düşünmedim. Ama düşünmediğim bir şeyle ilgili
de…
Galatasaray sizinle özdeşleşmiş bir
kulüp.
F.T: Şimdi baktığınız zaman tabii Galatasaray’ın ben
kongre üyesiyim. Futbolculuktaki takım kaptanıyım ve
başarılarındaki hocasıyım. Başarıyı da görmüşüm, başarısızlığı da
görmüşüm. Ama daha çok başarıyı görmüşüm. Beraberce inanılmaz
günler yaşamışsız. Kimsenin aklına hayaline gelmeyecek şeyler
yaşamışız. Dolayısıyla özdeşleşmek kadar yakıştırmak kadar doğal
bir şey olmaz. Ama benim öyle bir düşüncem olmadı. Şu anki yolum
teknik adamlık.
"POLİTİKAYI TAKİP ETMEK GÖREVİM"
Politik düşüncelerinizde en büyük etkisi olan kişi
kimdir?
F.T: Ben bu ülkenin bir vatandaşı olarak
politikayı takip etmek görevim. Gazeteyi önden arkaya da okuyorum
yani. Birinin bir şey tavsiye etmesi gerekmiyor ama ilgileniyorum.
Takip ediyorum.
Gençlik yıllarınızda sizi etkilemiş bir
isim.
F.T: Birçok insan etkilemiş olabilir. Hala etkilemiş
olabilir. Siyaset olarak. beğendiğiniz olabilir beğenmediğiniz
olabilir. Ama gündemi takip eden biriyim. Gençliğimiz milli
takımlarda ve Galatasaray’da oynamaya denk geldiği için…
“Başbakan olabilirdim” diyorsunuz?
F.T: Hayır öyle bir şey demiyorum. Ancak bir
ülkenin ferdi olarak uzaktan izleyebileceğim alan olarak
görüyorum.
Kendinizi ödüllendirmek istediğinizde ne
yaparsınız?
F.T: Genel olarak insanlar bizi ödüllendiriyor.
Biz kendimizi pek ödüllendiremiyoruz. Ama ne yaparım? Ailemle bir
yere giderim herhalde.
Beş isim söyleyeceğim ve o kişiler hakkındaki
düşünceleriniz rica edeceğim son olarak.
Berlusconi
F.T: Çok sempatik.
Kızlarınız Merve ve Buse
F.T: Hayatımın bir anlamı.
Şenes Erzik
F.T: İlk Federasyon Başkanım ve Türk futbolunda
önemli yeri var.
Mustafa Denizli
F.T: Çok uzun yıllardır arkadaşım.
Habertürk