Tercüman Gazetesi AİHM'e gidecek
Abone olMüteahhit Özmen Davası'na Dünden Bugüne Tercüman Gazetesi'nin alınmaması Nazlı Ilıcak'ı çileden çıkardı. Nazlı Ilıcak olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyacak
Tercüman Gazetesi başyazarı Nazlı Ilıcak, müteahhit Özmen
davasına gazetesinin alınmaması karşısında çileden çıktı. Ilıcak
"Tercüman'a akreditasyon engeli" yazısında olayı
önce yerel mahkemeye sonuç alınamaması halinde Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'ne gideceklerini söyledi:
- Müteahhit Özmen'in davasına gene Tercüman alınmadı. Konuyu önce
Askerî İdare Mahkemesi'ne, ardından da Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'ne taşıyacağız. Türkiye bir hukuk devletidir ve
Genelkurmay Başkanlığı keyfi hareket etmek konusunda hiçbir
imtiyazı mevcut değildir.
Ankara'dan Tercüman Bürosu'ndan bir bilgi notu aldım. Notta şöyle
yazıyordu: "Müteahhit Ali Osman Özmen'in Genelkurmay Askeri
Mahkemesi'nde bugün (5 Ocak 2005) yapılacak duruşmasını izlemek
üzere sabah saat 08.00'da Genelkurmay Başkanlığı'na gittik.
Genelkurmay Başkanlığı Nizamiyesi'nde basın mensubu olduğumuzu,
davayı izlemek üzere geldiğimizi söyledik. Girişte, telefonlarımızı
bıraktık ve bütün basın mensuplarına uygulanan prosedür
çerçevesinde isim kaydımızı yaptırdık. Daha sonra, bizi girişin bir
kat üstündeki, diğer basın mensuplarının da duruşma saatini
beklediği kantine aldılar. Orada beklemeye başladık. Kayıtların
Genelkurmay Basın Merkezi'ne iletilmesinin ardından, basın merkezi
görevlisi bir albay, kantine gelerek, bizim isimlerimizi söyledi.
Yanına gittik, bize, akreditasyonumuz olmadığı için duruşmayı
izleyemeyeceğimizi ifade etti. Kendisine, duruşmanın aleniyeti
çerçevesinde yazılı bir başvuruda bulunduğumuzu da hatırlattık.
Konuya ilişkin bilgisinin olduğunu, başvuruyu değerlendirdiklerini
bildirdi. Bunun üzerine saat 8.30'da Genelkurmay Başkanlığı
Nizamiyesi'nden ayrıldık."
Anayasa'yı ihlâl
Bu fevkâlade rencide edici davranışı okurlarımızla paylaşmak
istiyorum. Çünkü, birkaç kere sütunlarımızdan Genelkurmay
Başkanlığı'nı uyardık. Hatta, işi renklendirmek için, Anıt Kabir'i
bile ziyaret edip Atatürk'e şikâyet ettik! Böyle bir keyfiliği ve
hukuk dışı davranışı kabul etmemiz mümkün değil. Türkiye bir hukuk
devletidir ve Genelkurmay Başkanlığı'nın keyfi hareket etme
konusunda hiçbir imtiyazı mevcut değildir.
Mahkemenin aleniyetini çiğneyecek bir biçimde, Tercüman
muhabirlerini içeri almamak, Anayasa'ya aykırı bir harekettir.
Hatta, bir cebir de söz konusu olduğuna göre, Anayasa'yı ihlâlden
bile söz edilebilir.
Mahkemeye gidiyoruz
Gerçi Türkiye'de, askerî darbeler birbirini kovalamış ve Anayasa
peş peşe ihlâl edilmesine rağmen hiçbir darbeciden hesap
sorulamamıştır. Belki, hesap sorulamamış olmasının rahatlığı içinde
bu şekilde davranılıyor. Kimisine "dinci" yaftası yapıştırılarak,
kimisine "asker düşmanı" denilerek basın hürriyetine darbe
vuruluyor.
Artık düzen değişti. Zihniyetler de yavaş yavaş değişmeye başladı.
Biz, haksız uygulama karşısında sesini çıkartmayan, Kanal 7'yi,
Samanyolu'nu, Zaman gazetesini veya Yeni Şafak'ı savunacak değiliz.
Ama, Tercüman gazetesi karşısındaki bu tavrı ve gerekçesini
öğrenmek istiyoruz. Bu yüzden, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi'ne,
yasağın iptâli için başvuracağız. İdare Mahkemesi'nden gelecek
cevaba göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne konuyu taşıyacağız.
Sakın ola ki, "Türk askerini Avrupa'ya şikâyet ediyorsunuz" gibi
demagojik bir yaklaşım sergilenmesin. Şimdiden uyarıyoruz.
Andıç tartışması
Andıç konusunu milletvekilliğim sırasında gündeme getirdiğim zaman,
Genelkurmay Başkanlığı şöyle bir açıklama yapmıştı: "Tüm
gayretlerini meş'um emellerini gerçekleştirmek için en büyük engel
olarak gördükleri Türk Silâhlı Kuvvetleri'ni yıpratmak yönünde
yoğunlaştıran bazı karanlık düşünce sahibi kişi ve kurumların,
beyhude çabaları dün olduğu gibi bugün, bugün olduğu gibi
yarınlarda da sonuçsuz kalacak. Ayrıca, Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin
görevlerinin ifasında, bu tür kötü emel sahiplerinin yol
göstermesine de ihtiyaç bulunmamaktadır. Türk Silâhlı Kuvvetleri,
canı pahasına ülkesine hizmetten başka bir düşüncesi olmayan
mensuplarını, kendi durum ve geçmişlerine bakmaksızın tahkir etmeye
kalkan kişi ve kurumlara karşı, kararlı, ciddi, sağduyulu ve
yasalara saygılı mücadelesini her zaman olduğu gibi azimle
yürütmeye ve bu hassasiyeti göstermeyenleri uyarmaya devam
edecektir."
* * *
Bu açıklama üzerine, hakarete uğradığım düşüncesiyle, Genelkurmay
Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu aleyhine dava açmıştım. Bir Genelkurmay
Başkanı aleyhine dava, Türkiye'de ilk defa açılıyordu. Talep
ettiğim tazminat sadece 1 milyon liraydı (1 Yeni Türk Lirası).
Amacım tabuları yıkmaktı. Eğer hakaret kastı varsa ve gerçekten ben
hedef alındıysam, Kıvrıkoğlu mahkûm olacaktı. Bana hakaret
etmediğini söylediği takdirde ise, davamı geri çekecektim. Nitekim,
mahkemede, Genelkurmay Başkanı'nın avukatı, açıklamada yer alan
cümlelerin beni hedef almadığını söyleyince, hakaret davasından
vazgeçtim.
Kıvrıkoğlu'na cevabım
Aynı zamanda Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu'nun hakaretamiz
sözlerine 4 Kasım 2000'de Yeni Şafak'ta şu cevabı veriyordum:
"Bizim mazimiz tertemiz. İlgili olan üzerine alınsın. Bir elimiz
Susurluk'ta, diğer elimiz batık bankalarda değil. Arkamızda da yüz
kızartıcı darbeler yok. İdam sehpaları, tutuklanan politikacılar,
kapatılan partiler, işkenceler, baskılar ve zulüm... Çok şükür
yıllardır hep bunlara karşı çıktık; demokrasi mücadelesi verdik.
Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne karşı daima sevgi ve saygı besledik.
Onları temsil edenlerden de aynı saygı ve itinayı bekliyoruz. Kimse
makamını, bu ülkenin has evlâtlarını karalamak için kullanmasın.
Vatan sevgisi birlerinin inhisarında değildir. Bu işin (Andıç'ın)
Meclis'te takipçisi olmaya devam edeceğiz."
Siyasî yasak
Maalesef Meclis'te takipçisi olamadık. Çünkü, Fazilet Partisi
kapatılırken, "laiklik karşıtı" tavrımdan dolayı, siyasi yasak
kapsamına alındım.
Böyle bir karara güler misin, ağlar mısın! Andıç bağlantılı
olduğunu düşündüğümden dolayı, gülüp geçtim. Zaten, yasaklanmam
için bazı mihrakların, yargıya baskı yaptığını işitiyordum.
Bunlar hiç önemli değil. Bir gazeteci için önemli olan, gerçeklerin
ortaya çıkması; önemli olan adaletin güç kazanması; önemli olan
haklara saygı gösterilmesi.
Uyarmadı demeyin... Askerî Yüksek İdare Mahkemesi'ne başvurmaya,
buradan da olumsuz cevap aldığım takdirde, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'ne gitmeye kararlıyım. Bakalım Genelkurmay Başkanlığı,
bazı basın ve yayın organlarına koyduğu ambargoyu hangi objektif
kıstaslarla açıklayacak?
Yazı: Nazlı Ilıcak
Kaynak: www.tercumangazetesi.com.tr