Tercüman bazılarını rahatsız ediyor
Abone olYazıda, alınan fotoğrafın kaynak gösterilmesine rağmen Aydın Doğan'ın yaptıkları gözler önüne seriliyor.
Tercüman'ın Genel Yayın Yönetmeni Aydın Candabakoğlu yazısında,
Hürriyet'in bir fotoğrafını gazetelerinde kullanmalarının ardından
yaşanan tatsız olayları yazdı. Tercüman bazılarını rahatsız
ediyor
Gazetecilikten başka hiçbir şey düşünmeyen bir avuç gazeteci, çok
mütevazı şartlar içinde çıkarıyor elinizdeki bu gazeteyi. Ne başka
şirketleri, ne yalıları, ne de uçakları var. Bütün hücreleriyle
sadece ve sadece gazeteciliğe odaklanmış, asli mesleklerini
yapıyorlar. Onun için iktidarların nimetlerinden beslenmek, ya da
ticari açıdan hedef gördükleri rakipleri yıkarak mallarına veya
piyasalarına sahip olmak gibi kaygılar taşımıyorlar.
Biz gazetecilik yapıyoruz. İşimiz habercilik.
Haberlerimizde, araştırmalarımızda, manşetlerimizde gözönünde
bulundurduğumuz kıstas, evrensel gazetecilik ilkeleridir. Yayın
politikamız ortada. Irak Savaşı'nda, Kıbrıs meselesinde veya teröre
karşı duruşumuzda olduğu gibi 'milli'dir, yani 'Türk'tür. Bizi
başkalarından ayıran en önemli özelliklerimizden biri de, budur.
Biz bundan gurur duyuyoruz.
Yayın hayatına başladığımız ve geride bıraktığımız bir yıldan beri,
altını özellikle çizdiğimiz bir konu var. Biz 'patron', yani
'sermaye grubu' gazetesi değiliz. Bize göre gazetelerin öncelikli
patronu, bir başka deyişle 'ilk patronu' okuyucudur. Ondan sonra
'gazeteci', son olarak da 'sermayedar'dır. Başkalarında sıralama
sondan başlıyor olabilir, o bizi ilgilendirmez. Ama 'editoryal
bağımsızlığı' sonuna kadar savunan ve bundan hiçbir şekilde taviz
vermemeye kararlı Tercümancılar için patron sıralaması,
belirttiğimiz gibidir. Sermayedarın işine gelir, devam ederiz;
işine gelmez mertçe el sıkışır vedalaşırız.
Şunu özellikle belirteyim ki, bugüne kadar 'sermayedar'dan bu
konuda bize aksi hiçbir talep veya rahatsızlık da iletilmedi. Bu
'hak'kı
da sahibine teslim etmek, herkesin huzurunda açıklamak
görevimizdir.
Ancak dışımızdaki bir kısım sermayedarların, bizim bu
bağımsızlığımızdan son derece rahatsız olduklarını hissediyoruz.
Daha doğrusu, tacizleri ve bizi yolumuzdan alı koyarak, susturma
çabaları masalarımızı işgal etmeye başladı.
Sermaye, kağıt, baskı ve dağıtım desteği vererek, bizimle aynı ismi
taşıyan ve böylece dünya basın tarihinde bir garabete neden
olanlar, gazetecilikle bizi alt edemeyeceklerini anlayınca,
'centilmenliği' de yok sayıp, 'davalarla' bizi yıldırma gayretine
girdiler.
Şeriatın kestiği parmak acımaz. Hukuk önünde hesaplaşacağız.
Hodri meydan!
Ama önce centilmenlik diyoruz...
Önce ahlak diyoruz...
Önce vicdan diyoruz...
Sahi, siz de gazetecisiniz.
Önce gazetecilik diyoruz...
İşadamı Halis Toprak'ın kitaplaştırdığı anılarını özetleyip
yayınlamamız, medya grubu sahibi, güçlü bir işadamını hayli
rahatsız etmiş anlaşılan. Bu rahatsızlığı yansıtan ve yayının
'yapılmaması' için başvurulan 'her çeşit' girişimlerini şimdilik
geçelim.
Ama gazetecilik açısından doğrusu çok yadırgadığım bir 'kin ve
husumet' girişimi var ki, onu kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.
Hatırlarsınız, Hürriyet Gazetesi yılbaşında 'başarılı' bir çalışma
yaptı ve 'bedava' ek olarak bunu okuyucularına sundu.
Başbakan Erdoğan'dan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'e
ve hatta patronları Aydın Doğan'a varıncaya kadar bazı isimleri,
değişik kıyafetler içinde yansıtan portreler vardı ekte.
Gazeteler, zaman zaman hem birbirlerinden, hem radyo veya
televizyonlardan, hem de dergilerden alıntılar yaparlar. Bunda
mesleki ve etik kural, 'mahreç' yani 'kaynak' göstermektir.
Mamafih, buna maalesef pek az yayın organı uyar. Ama Tercüman, bu
konuda
hiçbir kompleks taşımadığı için, mahreç göstermeyi kural haline
getirmiştir. Biz mesela, 'Bir Türk gazetesinde çıkan' diye
yazmayız.
Tercüman'ın bir gün önce verdiği haberin ardından, 'İşte o medrese'
manşeti atmayız. Hürriyet'se Hürriyet, Cumhuriyet'se Cumhuriyet,
NTV ise NTV'yi kaynak gösteririz. Bugüne kadar bu konuda hukuki bir
sorunla da karşılaşmadık.
Nitekim Hürriyet'in ekinde çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
milli formalı fotoğrafını, bir başka haber boyutuyla ele alıp, hem
1. sayfada, hem de iç sayfada 'kocaman' puntolarla 'Hürriyet'ten
alınmıştır' ifadesiyle yayınladık. Bu, ne Tercüman, ne de başka
yayın organları için ilkti. Aslında daha önce de bir fotoğrafın
kullanılması konusunda 'izin' istenmiş, 'Tabii ki
kullanabilirsiniz,
orijinalini gönderelim' jestiyle karşılaşmıştık.
Ama bu kez öyle olmadı. Aydın Doğan'ın avukatları, 'Mahreç
göstermeden ve izin almadan' gerekçesiyle bir düzine insanı dava
ettiler.
Dedik ya, şeriatın kestiği parmak acımaz.
Ama ondan önce gelen şeyler var. Centilmenlikten vazgeçtik, ahlak
herkese lazım. Dosyaya iliştirilen Tercüman kupüründe bile kocaman
'Hürriyet'ten alınmıştır' ibaresi varken, bari mahreç gösterilmedi
denmeseydi.
Peki ya sizin aldıklarınız? Üstelik, hiçbir kaynak gösterme kaygısı
duymadan köşelerinize, sayfalarınıza taşıdığınız...Ayıp oluyor
demeyeceğim. Ona Türk okuru karar versin.Mahkeme koridorlarına
taşınmak istiyorsanız, buyrun hodri meydan...
NOKTA...Verdiğimiz rahatsızlık için özür dilemiyoruz.