Türkiye ünlü kavramla Milliyet gazetesi sayesinde tanıştı. Gazete
1990’ların başında “Temiz Toplum Kampanyası”
başlatmıştı.
İşbitirici ANAP dönemi hitama ermişti…
Döneme ve ülkenin geleceğine damgasını vuran Turgut Özal,
“Ben zenginleri severim” buyurmuştu. Herkesi
zenginleştirmek istiyordu. İşe en yakınlarından başladı. Çok
başarılı oldu. Para veremediklerine de akıl verdi:
-Benim memurum işini bilir!
Türkiye fırsatlar ülkesi olmuştu. Fırsatı kaçırmayalım diyen, bir
süre sonra kasalar dolusu parayla kaçıyordu. Kaçan bankerleri,
batan bankalar izledi.
Temiz Toplum Kampanyası böylesi bir “arınma” ihtiyacı içindeyken
yaygınlaştı. Çok da etkili oldu…
Temiz Toplum Kampanyası’nı takip eden dönemde devletin bankaları
yeni girişimciler (!) sayesinde tertemiz oldu! Başbakan,
bakan, komisyon üyesi, milletvekili, bankacı, borsacı, medyacı,
işadamı, iktidarın adamı herkes elinden geleni yaptı. Çalmayan
ayıplandı. Kremada temiz birey bulma ihtimali yavaş yavaş
kayboluyordu ki, reklam dünyasının harika çocukları imdadımıza
yetiştiler. Temizlik tozu satmak için, Temiz Toplum Kampanyası’nın
tersi yoldan yürüdüler ve toplumu ferahlattılar:
Kirlenmek güzeldir!