Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Seçimlerin üzerinden 1 ay gibi uzunca bir zaman geçti.
Geçtiğimiz bir ayda vardığımız noktayı yeniden gözden
geçirelim.
MHP bırakın koalisyon ortağı olmayı, isminin HDP ile yanyana
anılmasını bile istemiyor. CHP ile bir koalisyon düşüncesi olsa
bile, oyları hükümet kurmaya yetmiyor. HDP'nin bu ortaklığı
dışarıdan destekleyeceği korkusuyla CHP ile bir araya gelmiyor.
AK Parti ile koalisyon kurmaları için ise üç şartları var.
17/25 Aralık darbe dosyalarının yeniden açılması, Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın geri planda kalması ve en önemlisi Çözüm Süreci'nden
vazgeçilmesi. 17/25 Aralık dosyalarının yeniden açılması konusu
önemli değil. Ancak diğer iki şart kabul edilmeyeceği için geri
adım atmamaları durumunda koalisyon kurulması ihtimali mümkün
görünmüyor.
Gelelim CHP'ye...
Hükümet ortağı olmak için mümkün olsa Netanyahu'nun partisiyle bile
koalisyon kurmaya hazır. HDP'yi işin içine katmaya çalıştıkça MHP
ile aralarındaki uçurum giderek derinleşiyor.
AK Parti ile koalisyon kurmak için "İstemem, yan cebime
koy" taktiği uyguluyor. 14 kırmızı madde açıkladılar ama o
maddeler yavaş yavaş renk değiştirmeye, pembeleşmeye başladı
bile... En önemli şartları Erdoğan'ı pasifize etmek olduğu için,
geri adım atmadıkları sürece koalisyon ortağı olma ihtimalleri pek
mümkün görünmüyor.
HDP'ye gelince...
CHP hariç AK Parti ve MHP'nin vebalı muamelesi yaptığı parti
konumunda... Selahattin Demirtaş'ın ikide bir ekran karşısına geçip
iktidar formülleri sunması ciddiye alınmıyor. 80 milletvekili ile
Meclis'e girmeleri hiç bir önem arzetmedi. 120 milletvekili
çıkarsalar dahi değişen bir şey olmayacaktı.
MHP ile AK Parti koalisyon ortağı olacak da Çözüm Süreci sona
erecek diye ödleri kopuyor. "AK Parti ile MHP arasındaki
koalisyon savaş koalisyonu olur" sözleriyle korkularını
açık açık dışa vurmaya başladılar.
Şimdi gelelim AK Parti'ye...
Seçimde en çok oyu almasına rağmen, en az konuşan parti olarak göze
çarpıyor. Ahmet Davutoğlu'nun koalisyonun kurulması adına
sergilediği yapıcı tavırlar partinin hanesine artı puan olarak
yansıyor.
Çözüm Süreci'nin devam etmesi ve Erdoğan'a dokunulmaması dışında
kırmızı çizgileri yok. Gel gelelim ki bu şartlar, ne CHP'nin, ne de
MHP'nin işine gelmiyor.
Lafı nereye getireceğimi sanırım anlamışsınızdır.
Türkiye son sürat erken seçime gidiyor. Parti temsilcilerinin ekran
karşısında koalisyon ihtimallerini anlatmaları hava civa!..
AK Parti Genel Merkezi'nden tüm il ve ilçe teşkilatlarına
gönderilen talimat, erken seçimin kapımıza dayandığını gösteriyor.
Yazılı talimatta mevcut tablodan bir koalisyonun çıkma ihtimalinin
çok düşük olduğu belirtiliyor, tüm teşkilatların Kasım ayının ilk
haftasında yapılacak bir seçime hazırlıklı olmaları isteniyor.
Artık cevabı aranan sadece iki soru var.
Tekrar seçim olması durumunda HDP barajı aşabilir mi? AK Parti
yapılacak olan seçimde tek başına iktidara gelebilir mi?
Ben seçmen kitlesine hayal satmayı seven biri değilim. O nedenle
birileri gibi "AK Parti rahatlıkla tek başına iktidara
gelir" gibi iddialı bir cümle kurmayacağım.
Ancak şunu söyleyebilirim...
AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesi, bir kaç basit formüle
bağlı.
Birincisi; halkın karşısında olduğu veyahut
istemediği isimlerin aday gösterilmemesi. Bir ön seçim veya temayül
yoklamasında sandıktan çıkan isimlerin aday gösterilmesi. Kürt
kesimini temsil edecek adayların tüm illerde uygun sıralara
yazılması.
İkincisi; seçmenin oy kullanma konusunda
eğitilmesi. Son seçimde 1 milyon beşyüz bin oy geçersiz sayıldı. Bu
oyların yarısı bile AK Parti'ye gitmiş olsaydı, şu an HDP barajı
aşmasına rağmen siyasi tabloda bir değişiklik olmayacaktı. Yani AK
Parti tek başına iktidarını sürdürmüş olacaktı.
Üçüncüsü; HDP'nin kamp kurduğu bölgelerde seçim
çalışmalarına ağırlık verilmesi. Doğu ve Güneydoğu'dan
bahsetmiyorum. Daha önce defalarca yazdım, yine yazayım. İzmir,
Adana, Mersin, Antalya ve İstanbul 3. Bölge'de yoğun ve ikna edici
çalışmaların yapılması.
Dördüncüsü; Partiye kuruluşundan beri emek veren
ancak sonradan gelen devşirmelerin kendi kişisel ikbal ve
istikballeri için dışladığı küskünlerin yeniden kazanılması. AK
Parti'nin içinde olup, yanında olmayanların biletinin kesilmesi,
partinin içinde olmamasına rağmen yanında olmaya devam edenlerin ön
plana çıkarılması. Ve tabi ki esnaf ziyareti, pazar ziyareti gibi
demode olmuş seçim çalışmalarının terkedilmesi.
Sonuncusu ve en önemlisi...
Doğu ve Güneydoğu'da sandıkların merkeze bağlı
köylerde il merkezinde, ilçeye bağlı köylerde ise ilçe merkezinde
kurulması. Bölgedeki vatandaşların nerede oy kullandığının
bilinmemesi...
Kısacası taşımalı seçim sistemi...
7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan tablo bu bölgelerdeki
sandıkların neredeyse tamamının hileli olduğunu gözler önüne
seriyor. Bu sandıklarda geçersiz oy yok, başka partiye oy yok!
Neredeyse tüm sandıklarda HDP yüzde yüz oy almış!
Ölüler bile dirilmiş oy kullanmış!
PKK'nın seçimden önce bazı köylere gidip, "Bu köyden AK
Parti'ye kaç oy çıkarsa rastgele o kadar kişiyi
öldüreceğiz!" dediği yönünde yapılan ciddi açıklamalar
var.
Normalde bu sonuçlar seçimin iptali için başlı başına birer emsal
ama, kimse itiraz edecek gücü kendinde bulmuyor. Çünkü itiraz
edilmesi durumunda bölgede 6-8 Ekim olaylarına benzer yeni vahşi
eylemlerin yapılacağı korkusu hakim.
Ekstra maliyet getireceği endişesi taşımalı seçim sisteminin
önendeki en büyük engel. Ancak seçimin güvenliğinin sağlanması
konusunda maliyet hesabı düşünülemez. Taşımalı eğitim yapıldığı
gibi bu iş de pekala yapılabilir. Ortaya çıkacak maliyet,
koalisyona mahkum olacak Türkiye'nin kaybedeceği kazanımların
yanında çerez parası gibi kalır.
Eğer bu önlemler alınmazsa sonuç bir öncekinden farklı olmayacağı
gibi, HDP'nin oylarını yüzde 15 seviyelerine çekmesine neden
olur!