Tekkeden Meclise
Abone olMevlâna'dan başka hiçbir çelebinin mazhar olmadığı iltifata nail olan, Veled Çelebi'nin gözünden yakın dönem Türkiyesi'nin siyaset ve tasavvuf hayatı
Mevlana Celaleddin Rumi'nin vefatından sonra, Mevlana'nın oğlu
Sultan Veled ve daha sonra da O'nun oğlu Ulu Arif Çelebi'nin bu âlâ
makama geçmeleriyle Mevleviye Tarikatı yavaş yavaş şekillenmiş ve
Çelebilik müessesesi meydana gelmiştir. Çelebilik; Mevlana'yı
temsil eden makamın adıdır. Çelebi Efendi ise bu makamda oturan
kimsedir. Diğer bir adı da postnişindir. İsmi Mevleviliğe mal olmuş
son Postnişin, Veled Çelebi'dir.
Türkiye'nin Siyaset ve Tasavvuf ilişkisi
Veled Çelebi İzbudak'ın hatıralarının olduğu "" adlı kitap Timaş
yayınlarından yayımlandı. Kitapta Veled Çelebi'nin Konya'dan
İstanbul Bahariye Mevlevîhanesi'ne varan yolundan, Konya Mevlâna
Dergâhı postnişinliğine getirilmesine, Konya postnişinliği
esnasında I. Dünya Savaşı Suriye Cephesi'ndeki askerlerin
maneviyatını artırmak üzere kurulan Mücahidîn-i Mevleviyye
Taburu'na padişah iradesiyle kumandan tayin edilmesinden, İttihat
ve Terakki'nin hükümetten uzaklaştırılmasıyla Sultan Vahdeddin'in
"post"a Abdülhalim Çelebi'yi getirmesi ve Veled Çelebi'nin görevden
alınıp Şura-yı devlet azalığına seçilmesine kadar hatıraları
mevcut. Veled Çelebinin Millî Mücadele hareketine katılması, yeni
hükümette bilfiil yirmi yıl milletvekilliği yapması, saray ve
tarikat çevreleri arasında geçen çalkantılı seneler ve şeyhlikten
mebusluğa giden bir "seyr-i sülük"...
Yakın dönem Türkiyesi'nin siyaset ve tasavvuf hayatına Şeyh
Efendi'nin penceresinden bir bakış açısı sunuluyor hatıratta.
Kızı Devlet İzbudak, babasını tanımlarken; "Değiştirilemeyecek
olaylara karşı tevekkül, yeniliklere karşı merak ve ilgi"
ifadelerine yer vermektedir. Yeğeni Nevin Korucuoğlu, amcasıyla
ilgili, "Veled Çelebi İzbudak ilim ve fikir tarihinde olduğu gibi,
insan gönlünde de zarif derviş edasıyla yer yapmış nadir
şahsiyetlerdendir. Tabiata âşık, insanları, özellikle çocukları her
şeyi sevmiş, toplumumuzda terbiye alanında en seçkin örnek
olmuştur" der.
İbnülemin Mahmud Kemal İnal onunla ilgili; "Kırk yıldan beri
tanıdığım bu fâdıl zatın ilimden başka şeyle uğraştığını
bilmiyorum. Lisanen ve kalemen irfan-ı memlekete hizmet edenlerin
hakka'l-insaf birinci safında bulunan erbabı himmet ve gayretten
olduğunu inkâra imkân yoktur. Üç lisanın edebiyatın layıkıyla
vâkıftır. Latife vadisinde söylediği manzumeler de ciddileri gibi
zarif ve latiftir" ifadelerine yer verir.
Vavlı Türk" Veled Çelebi
Veled Çelebi, Aydınlar arasında "Vavlı Türk" namıyla biliniyordu.
Mevlevilik tarihi ve Mesnevi şerhi üzerine de çalışmaları olan
Veled Çelebi, birçok Osmanlı münevveri gibi; İstanbul
yangınlarından nasibini almış, birçok eserini ve kütüphanesinin
büyük bir kısmını yangında kaybetmiştir. Veled Çelebi her zaman
için devletine sadık olarak yaşamış, hiçbir zaman kendisinin ve
mensup olduğu tarikatın çıkarlarını devletinin çıkarlarının önüne
geçirmemiştir.
Tekke'den Meclise
Veled Çelebi'nin küçüklükten itibaren hayata bakış açısıyla mektep
hatıralarından, özel derslerle Farsça ve Arapça öğrenmesinden,
edebiyata yönelmesine kadar acı-tatlı hatıraları, bizleri o zamanın
ruhuyla baş başa bırakıyor. Mekteplerdeki intizamsızlıktan sıkılıp
mektep değiştire değiştire okuyan Veled Çelebi, çalışkanlığıyla
Mevlevîliğe ve edebiyata yönelerek Arapça ve Farsça beyitleri
şerhsiz okumaya başlamasıyla öğrenciyken hocalarının ve
arkadaşlarının dikkatini çekmiştir.
İstanbul'a gelişiyle kendi ifadesiyle yarım saatini bile boş
geçirmemeye çalışan Veled Çelebi, şâyân'ı istifade olmayan
adamlardan kaçmış, kimsenin gönlünü kırmamaya çalışarak
çalışmalarına hız vermiştir.(Sayfa 56) 23.9.1985'da Ermenilerin
Babiâli'ye hücum etmesiyle iç karışıklıklardan, yangınlardan ve
suikastlardan korkan Veled Çelebi, hayatını iki eseri için istiyor,
iki arzusu için yaşamak istiyordu: ". Birincisi, Mevlevilik Tarihi
olup yarım kaldı. Tamamlayamayacak olursam benimle gidecek,
yazdığım müsveddeler de zayi olacaktı. İkincisi de Türk Dili'ne ait
tetebbûlarımdı. O yolda yazdığım birçok müsveddelerim vardı. Onlar
da mahvolacak olursa Türk Dili'ne dair tetebbûlarım, yine benimle
gidecekti. İki arzum daha vardı: Biri Müntehabât-ı Eş'ar-ı
Mevleviyye, diğeri tabakât üzere Müntehabât-ı Asâr-ı Üdebâ'dır.
Daha birçok emellerim vardı ki, bütün bunlar Türklüğün faidesine
müteallik idi." (Sayfa 86)
Veled Çelebi, vefatından bir ay önce hastalanmış, 4 Mayıs 1953'de
Ankara'da vefat etmiştir. Ertesi gün cenazesinde başta İsmet İnönü
olmak üzere devlet ricali, sanat, edebiyat ve ilim adamlarından
oluşan bir grup da hazır bulunmuştur. Hacı Bayram'da kılına
namazdan sonra Cebeci Mezarlığına defnedilmiştir. Mezar taşında
1952'de yazdığı şu şiiri vardır:
Geçtim hevesât-ı dünyevîden
Zevk aldım umur-ı uhrevîden
Yâ Rab beni bir nefes ayırma
Kur'an u Hadis ü Mesnevî'den
Hodbinlikle, kibirle, münkir-i tarîklikle, şıklıkla itham olunan
Veled Çelebi'nin gözünden okuyacağınız hatıralarla, insan ve hayat
tasavvurlarına uzanarak dönem incelemesine, tasavvuf ve siyasi
hayatına dair gözlemler yapacaksınız.