Tek tıkla ekonomi gündemi
Abone olEkofinans'la ekonomi gündemi başlıyor. Türkiye ve dünyanın önde gelen ekonomi haberlerini sizin için derledik.
Ünlü yatırımcı Jim Rogers, uzun vadede altın trendinin
yukarı yönlü olduğunu vurgulayarak, yatırımcıların altında hemen
satışa geçmemesi gerektiğini söyledi.
Yakın zamanda iyi bir alım fırsatı doğacağına dikkati çeken ünlü yatırımcı Jim Rogers, altının onsunun bin 100 ila bin 200 dolara gerilemesi halinde yatırımcıların hemen alıma geçmesi önerisinde bulundu. Vatan'da yer alan habere göre Jim Rogers, altının bu yıl soluklanacağını tahmin ettiğini kaydetti.
BOĞALARIN YANINDA YER ALIYOR
Milliyet'tin haberine göre, FED’in politika hamlelerinin doları zayıflatması ve enflasyonist baskıları tetiklemesi, altını daha da cazip bir yatırım aracı haline getirdi. Avrupa’daki borç krizi de altının yükselişini destekledi. Rogers, FED’in ekonomiyi desteklemek için faiz oranlarını sıfıra yaklaştırması ve piyasaya trilyonlarca dolar enjekte etmesinden bu yana, altında boğaların yanında yer alıyor. Boğa Piyasası terimi gelecek hakkındaki iyimserliği belirtir. ‘Boğa’lar, piyasanın yükseleceği beklentisi içindedirler. Bu düşünceye sahip kişiler, piyasa yükselmeden, ellerinde yeterli para bulunmasa bile bir yere borçlanıp, hisse senedi satın alır, daha sonra da yüksek fiyattan satarlar. Ekonomi uzmanlarının beklentileri de krizin etkilerinin devam etmesi durumunda altın fiyatlarının yükselmesi yönünde.
ALTIN GEÇEN HAFTA DÜŞERKEN HİSSE SENETLERİ
KAZANDI
Geçtiğimiz haftayı hisse senetleri değer kazanarak, altın ise kayıpla tamamladı.
Haftayı 60 bin puanın üzerinde kapatan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) 100 Endeksi, hafta boyunca karışık bir seyir izledi.
Haftalık bazda, Kapalıçarşı'da alınıp satılan 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı yüzde 0,42 oranında, Cumhuriyet altınının satış fiyatı yüzde 0,47 oranında azaldı.
Cuma günü kapanış itibariyle külçe altının gram satış fiyatı 94,10 lira, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da 632,00 lira oldu.
BAŞBAKAN KONUŞTU DOĞAN HİSSELERİ DÜŞTÜ!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Başbakan Erdoğan'ın haftasonu MÜSİAD'ın Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, 28 Şubat'a ilişkin söylemlerinde Aydın Doğan'nı da hedef alması, Doğan hisselerinde yüzde 8 oranında değer kaybına sebep oldu.
Geçtiğimiz haftalarda 28 Şubat operasyonunda Aydın Doğan'ın da
adının geçtiğine yönelik haberlerle taban olan Doğan Holding
hisseleri, haftasonu Başbakan Erdoğan'ın MÜSİAD'da yaptığı
konuşmada, 28 Şubat'a ilişkin söylemleri nedeniyle geriliyor.
'Kimler burada vurgunu vurdu?'
Başbakan Erdoğan'ın, haftasonu MÜSİAD'ın Genel Kurulu'nda
yaptığı konuşmada, 28 Şubat sürecinin en çok etkilediği alanlardan
birinin ekonomi olduğunu ifade ederek, “Acaba kimler burada
vurgunu vurdu? Onların hesaba çekilmesi lazım. Buradan suç
duyurusunda bulunuyorum” dedi. Erdoğan'ın konuşmasının
ardından haftanın ilk işlem gününe satıcılı başlayan Doğan
hisseleri taban fiyattan işlem görüyor.
İlk seans sonuna doğru Doğan Holding hisseleri (DOHOL) yüzde 8,05
kayıpla 0,80 lirada, Doğan Yayın Holding hisseleri (DYHOL) yüzde
5,48 kayıpla 0,69 lirada, Doğan Gazetecilik hisseleri (DGZETE)
yüzde 3,66 kayıpla 1,58 lirada, Doğan Burda (DOBUR) hisseleri yüzde
0,36 kayıpla 2,79 lirada, Hürriyet Gazetecilik hisseleri (HURGZ)
yüzde 2,88 kayıpla 1,08 liradan işlem görüyor.
BANKALARA ELİNİ VEREN KOLUNU ALAMIYOR!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Bazı bankalar karlılık için hizmet kalitesini artırıp yeni ürünler bulmaya çalışacaklarına müştelerine yüklenmeye başladı. Kredi kullanan ve hesabı olan müşterilerinden 'Paket Yenileme Ücreti' adı altında para tahsil etmeye başladı.
Takvim gazetesinin haberine göre, bankaların tüketiciden para alma bahaneleri bitmiyor. 'Kart aidatı, dosya masrafı, hesap işletim ücreti, sigorta bedelleri, rehin kaldırma ücreti, ekspertiz ücreti' derken, tüketiciye yeni bir masraf kalemi daha yüklendi: 'Paket Yenileme Ücreti.' Bazı bankalar, müşterilerinden 'Paket Yenileme Ücreti', adı altında bir para talep etmeye başladı. Üstelik paranın tüketicinin hesabından haber verilmeden kesildiğine yönelik şikayetler de geliyor.
40 ile 50 TL istiyorlar
Tüketiciler kredi kartı ekstrelerinde gördükleri 40 ila 50 TL'lik
Paket Yenileme Ücreti karşısında şaşırıyor. Bankalardan alınan
bilgilere göre, tüketicilerin hesabından tahsil edilen 'Paket
Yenileme Ücreti' bankada hesabı olan ve bankalardan kredi
kullananlardan alınıyor. Bu pakete sahip olanlardan hesap işletim
ücreti ve kredi kartı aidatı tahsil edilmiyor.
Hukuka aykırı
Konuyu değerlendiren Tüketiciler Birliği Kurucu Genel Başkanı
Avukat Bülent Deniz, "Bu yeni bir kart aidatı savaşının başladığını
gösteriyor" dedi. Deniz, şunları kaydetti: "Bankalar
sürekli yeni uygulamalarla karşımıza çıkıyor. 5411 sayılı
Bankacılık Yasası gereği bankalar, yaptığı her türlü tahsilatı
yasal bir sözleşmeye dayandırmak zorunda. Yazılı bir anlaşma
yapmadığı sürece, yapılan tüm tahsilatlar hukuka
aykırıdır."
Paranızın iadesini isteyin
Bülent Deniz, bu paranın hesaplarından ya da kartlarından
kesildiğini gören tüketicilerin, hemen bankaya yazı yazarak,
paranın iadesini istemesi gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Banka iade etmeyi kabul etmezse hakem heyetine müracat
edilmeli."
KIDEM TAZMİNATI FONUNA DA VERGİ GELİYOR
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Fonlar devletin kolay para toplama aracına dönüştü. Tasarrufu Teşvik Fonu'ndan İşsizlik Fonu'na kadar bütün fonlar amacına ulaşamadı. Şimdi sıra kıdem tazminatı fonunda.
Bugün gazetesinin haberine göre, Tassaruf Teşvik Fonu, Konut Edindirme Fonu, İşsizlik Fonu'ndan sonra Kıdem tazminatı fonu da sırada. Bugüne kadar kurulan fonların hiçbiri amacına ulaşamamış olmakla ve kamuoyunda hayal kırıklığı yaratmakla eleştirildi, işsizlik fonu ise adeta devletin finansman aracı haline geldi. Meclis'e sunulan yeni tasarıyla kurulacak bütün fonlardan vergi alınması gündemde.
Üstelik Meclis'e sunulan bir tasarıyla başta İşsizlik Fonu olmak üzere kurulan ve kurulacak tüm fonlardan vergi tahsil edilecek.
Ekonomi yönetiminin mevcut kıdem tazminatı sisteminde değişiklik yaparak, çalışanların kıdem hakkını oluşturulacak yeni bir fonda biriktirmeyi planlaması, fon endişesini yeniden gündeme getirdi. Üstelik Maliye Bakanlığı, kurulan ya da bundan sonra kurulacak tüm fonlardan vergi tahsil edilmesini garantiye alan bir düzenlemeyi Meclis'e sevk etti.
Fonların akıbeti aynı Türkiye'de bugüne kadar çıkarılan Tasarrufu Teşvik Fonu, Konut Edindirme Fonu (KEY) ve İşsizlik Fonu başta olmak üzere hemen hemen tüm fonlar çıkış amaçlarına ulaşamadı. Tasarrufu Teşvik Fonu ile KEY'de biriken tasarruflar adeta buhar oldu. Çalışanlardan kesilen ve işsizlik döneminde kullanılmak amacıyla oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonu ise bir anlamda devletin finansman açığını kapatan mekanizmaya dönüştü.
11 milyarı GAP'a gitti
İşsizlik Sigortası Fonu'nda bugüne kadar 39,8 milyar lirası faiz
olmak üzere toplam 73,5 milyar lira birikti. Fondan bugüne kadar
18,3 milyar lira harcandı, halen kasada 55,2 milyar lira bulunuyor.
18,3 milyarlık fon ödeneğinin 10,6 milyar lirasını Hazine GAP
yatırımlarına harcadı. Maliye fon gelirlerinden son 6 yıldan bu
yana her yıl yaklaşık 600 milyon lira vergi kesti. Fon'da işsizlik
maaşı almak için bugüne kadar 3,2 milyon kişi başvuruda bulundu.
2,5 milyon işsize toplam 4,8 milyar lira ödeme yapıldı.
Özerk yönetim olmalı
Kıdem tazminatı için de şimdi yeni bir fon kurulması planlanıyor.
Bu fon, İşsizlik Sigortası'ndan farklı olarak 'kişisel hesap'larda
toplanacak. Dolayısıyla her çalışanın kıdem alacağı kendi hesabında
görünecek. Ancak bu fonda biriken tüm tazminatlar ortak hesapta
değerlendirilerek enflasyona karşı korunacak. Bunun için de
birikimler başta Hazine kağıtları olmak üzere yatırım araçlarında
değerlendirilecek. Fon'un gelirlerinin diğer fonlar gibi bir süre
sonra buhar olmasından endişe ediliyor. Bunu önlemek için de fonun
devlet yerine özerk bir kurum tarafından yönetilmesi isteniyor.
Meclis'e gönderilen Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İşsizlik Sigortası Fonu'ndan vergi alınması garanti altına aldı. Bu düzenleme kurulmuş ve kurulacak tüm fonların faiz gelirlerinin vergiye tabi olduğunu hükme bağladı. Tasarı Gelir Vergisi Kanunu'na eklenen geçici 67'nci maddeye atıf yaparak hiçbir ayrım yapılmaksızın, istisna bile konsa fonlardan vergi alınacağını düzenliyor.
Buna göre Kıdem Tazminatı Fonu kurulduğu takdirde, çalışanların bu fonda biriken kıdem tazminatlarındaki gelir artışı üzerinden vergi alınmaya başlanacak. İşçi, işten atılmadıkça kıdem tazminatına 10 yıl boyunca ulaşamazken Maliye, bu paralardan her yıl düzenli olarak faiz vergisi tahsil edecek.
GOOGLE'IN DEDEKTİFLİK YAPTIĞI KESİNLEŞTİ!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Google'ın sokak sokak dolaşan ve görüntü alan Street View servisinin kullanıcıların kişisel bilgilerini topladığı Google'da çalışan bir mühendis tarafından kabul edildi.
Bir Google mühendisinin redaksiyondan geçmemiş bir federal soruşturma raporunda yer alan ifadelerine göre, yazılımını gerçekleştirdiği Street View uygulaması sayesinde, insanların özel bilgileri izinsiz bir biçimde toplanabiliyor.
Şirket e-posta mesajlarını ele geçirebilir
FCC'nin (ABD Federal İletişim Komisyonu) raporunun tam metnindeyse, bu mühendisin diğer Google çalışanlarıyla arasında geçen e-postalar yer alıyor.
Bu e-postalarda da, şirketin insanların e-posta adreslerini,
mesajlarını ele geçirebileceğinden söz ediliyor. Şirket, raporun
FCC tarafından sıkı bir redaksiyondan geçirilmiş halini
yayınladı.
Street View uygulaması izinsiz data topluyor
Raporun ulaştığı sonuç, Google'ın izinsiz dinleme yasasına veya FCC'ye aykırı bir uygulama yapmadığı yönünde oldu. Ancak bu sonuç, Street View uygulamasının izinsiz data topladığı gerçeğini değiştirmiyor.
FCC, daha önce de Google’ın kullanıcıların verilerini “kazara” topladığı için bunun yasadışı olmadığını fakat incelemeyi geciktirmesinden dolayı 25.000 dolar para cezasına çarptırılmasına karar verdi.
İHRACAT ARTTI DIŞ TİCARET AÇIĞIMIZ GERİLEDİ!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Türkiye İstatistik Kurumu, 2011 yılının ihracat ve ithalat rakamlarını açıkladı. Açıklanan verilere göre dış ticaret açığımız geriledi.
Türkiye'nin bu yılın ilk üç ayındaki ihracatı, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 12,6 artarak, 35 milyar 367 milyon dolara yükseldi. Aynı dönemde ithalat ise yüzde 0,7 oranında geriledi ve 55 milyar 691 milyon dolar oldu.Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan 2012 Mart ayına ilişkin geçici dış ticaret verileri açıklandı.
Buna göre, bu yılın ilk 3 aylık döneminde ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12,6 artarak, 31 milyar 420 milyon dolardan 35 milyar 367 milyon dolara yükseldi. Bu dönemde ithalat ise yüzde 0,7 azaldı ve 56 milyar 68 milyon dolardan 55 milyar 691 milyon dolara geriledi.
Bu dönemde dış ticaret açığı yüzde 17,5 azalarak, 20 milyar 324 milyon dolara gerilerken, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 56'dan yüzde 63,5'e yükseldi.
AB'nin ihracattaki payı azaldı
AB'nin Türkiye'nin ihracatı içinde 2011 yılının Mart ayında yüzde 48,3 olan payı, bu yılın aynı ayında yüzde 41,6'ya geriledi. AB'ye yapılan ihracat 2011 yılının aynı ayına göre yüzde 3,3 azalarak, 5 milyar 513 milyon dolar oldu.
Bu yılın Mart ayında en fazla ihracat yapılan ülke ise Almanya oldu. Bu ülkeye yapılan ihracat 2011 Mart ayına göre yüzde 3,4 artarak, 1 milyar 278 milyon dolar olarak gerçekleşti. Almanya'yı sırasıyla Irak (931 milyon dolar), İran (704 milyon dolar), İngiltere (701 milyon dolar) ve İtalya (620 milyon dolar) takip etti.
Mart ayında 20 milyar 597 milyon dolar olarak gerçekleşen ithalatta ise ilk sırayı Rusya Federasyonu aldı. Bu ülkeden yapılan ithalat yüzde 13 artarak, 2 milyar 37 milyon dolara ulaştı. Rusya'yı, 2 milyar 15 milyon dolar ile Almanya ve 1 milyar 727 milyon dolar ile de Çin izledi.
İhracatta imalat sanayi ürünleri, ithalatta ara malları önde
İhracat kalemlerine bakıldığında; Mart ayında 13 milyar 251 milyon dolarlık ihracatın yüzde 94,1'i imalat sanayi ürünlerinden oluştu. Geçen yılın aynı ayında söz konusu oran yüzde 93,6 seviyesindeydi. 2011 yılının Mart ayında 11 milyar 59 milyon dolar olan imalat sanayi ürünleri ihracatı, bu yılın Mart ayında 12 milyar 469 milyon dolara ulaştı.
Geçen yılın aynı ayında 469 milyon dolar olan tarım ve ormancılık ürünleri ihracatı 492 milyon dolara, 198 milyon dolar olan madencilik ve taş ocakçılığı sektörü ihracatı ise 212 milyon dolara yükseldi.
Balıkçılık alanında ise 2011 yılı Mart döneminde 15 milyon dolar olan ihracat, bu yılın aynı ayında 12 milyon dolara geriledi.
Ocak-Mart döneminde ise 35 milyar 367 milyon dalarlık ihracatın 33 milyar 99 milyon doları imalat sanayi ürünlerinden, 1 milyar 381 milyon doları tarım ve ormancılıktan, 56 milyon doları balıkçılıktan, 601 milyon doları madencilik ve taşocakçılığından meydana geldi.
Ara mallar rekon kırdı
Mart ayındaki 20 milyar 597 milyon dolarlık ithalatın da 14 milyar 901 milyon dolarlık kısmını ara (ham madde) malları ithalatı oluşturdu.
Mart'ta sermaye (yatırım) malları ithalatı 3 milyar 314 milyon dolar, tüketim malları ithalatı 2 milyar 344 milyon dolar oldu.
Ocak-Mart döneminde ise 55 milyar 691 milyon dolar olarak hesaplanan ithalatın 41 milyar 126 milyon doları ara malları, 8 milyar 263 milyon doları sermaye malları, 6 milyar 128 milyon doları da tüketim malları ithalatından oluştu.
En büyük ihracat kalemi motorlu kara taşıtları
Bu yılın Mart ayında fasıllar düzeyinde en büyük ihracat kalemi 1 milyar 504 milyon dolarla ''motorlu kara taşıtları ve aksam parçaları'' oldu.
Mart'ta ''kazanlar, makina ve cihazlar, bunların aksam ve parçaları'' kaleminde 1 milyar 100 milyon dolar, ''demir ve çelik'' kaleminde 1 milyar 23 milyon dolar, ''elektrikli makina ve cihazlar, aletler ve bunların aksam-parçaları'' kaleminde 917 milyon dolar ve ''inciler, kıymetli veya yarı kıymetli taşlar, kıymetli metaller'' kaleminde de 830 milyon dolar tutarında ihracat yapıldı.
Mart ayında en yüksek ithalatı olan fasıl ise 5 milyar 337 milyon dolarla ''mineral yakıtlar ve yağlar'' oldu.
Bu fasılı 2 milyar 322 milyon dolarla ''kazanlar, makina ve cihazlar, aletler ve bunların aksam-parçaları'', 1 milyar 624 milyon dolarla ''demir ve çelik'' ve 1 milyar 424 milyon dolarla da ''elektrikli makina ve cihazlar, bunların aksam-parçaları'' izledi.
KONUTTA KREDİ FAİZLERİ ÇOK YÜKSEK!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Dekar DK Yönetim Kurulu Başkanı Salih Kuzu, konut finansmanının tam çözülemediğini söyledi. İpotekli gayrimenkullerin menkul değere dönüştürülmesi ve sigorta edilmesi durumunda tüketicilere daha uygun kredi faizleri uygulanabileceğini söyledi.
Hürriyet gazetesinin haberine göre, Dekar DK’nın Yönetim Kurulu
Başkanı Salih Kuzu, inşaat sektöründe yıllarca profesyonel olarak
rol aldıktan sonra, kendi şirketini kurdu. Dekar DK, az katlı ve
bahçeli evlerde marka olma hedefiyle yola çıkarken, ABD ve
Avrupa’da yaygın olan bu tip konutlarla orta sınıfı buluşturma
niyetinde. Şu anda Bahçeşehir’de devam eden Asmalı Evler
Projesi’nin yanı sıra yine aynı bölgede yeni bir projeye hazırlanan
Dekar DK, Çengelköy’de hayata geçireceği 46 konutluk projeyi
büyütme kararı aldı.
Gayrimenkul sektörünün önemli mesafeler kaydettiğini vurgulayan
Salih Kuzu, sektörün tek eksiğinin konut finansmanın henüz tam
çözülmemiş olması olduğunu söylüyor.
25 yaşında sorumlu oldu
Üniversiteden sonra genç bir mühendis olarak iş bulma umudunun
neredeyse olmadığını söyleyen Salih Kuzu, inşaat sektörüne girişini
şöyle anlatıyor: “Şans eseri yabancı dil kursunda tanıştığım firma
yetkilisinin teklifiyle Eska isimli şirkette çalışmaya başladım.
Eska İncirlik Hava Üssü’nde de çalışıyordu. Standartlar çok
yüksekti ve firma o dönemde prefabrik sistemlerle ilgili know-how
sahibi nadir isimlerdendi. Benim için şans oldu. 1.5 yıl içinde
şantiye şefi oldum. 25 yaşında bir projenin başında sorumlu oldum.
Sekiz yıl çalıştım şirkette. Sonra, 1991’de İsrail’de Semtash’ta
çalışmaya başladım. Bu transferde Eska’daki tecrübem çok önemliydi.
İsrail’deyken Eston’dan teklif aldım ve Türkiye’ye döndüm. Türkiye
içinde ve Rusya’da pek çok proje gerçekleştirdik. Sonra şirket,
Eston Yapı’yı kurma kararı aldı. Ben de genel müdür oldum. 9 yıl
genel müdür olarak çalıştıktan sonra Eston’dan ayrıldım.”
Bahçeli evde marka olacak
Çalışma hayatı boyunca 3 bine yakın bahçeli ev inşa ettiğini, 5 yıl önce profesyonel hayatını sonlandırarak kendi şirketi Dekar Yapı’yı kurduğunu belirten Salih Kuzu, şu anda ilk projesi Bahçeşehir’deki Asmalı Evler’i yürütüyor. Az katlı bahçeli konutların marka şirketi olmayı hedeflerine koyduklarını söyleyen Salih Kuzu, şunları söyledi: “Önceliğimiz bu tür yapılarla ilgili uzmanlığımızı geliştirmek ve sektörün güvenilen ve beğenilen bir markası olarak konumlanmaktır. Bahçeli ev yapmak için arsa bulabildiğimiz sürece bu tür evleri yapmaya devam edeceğiz. Bahçeşehir’de gerçekleştireceğimiz yeni projemizde daha küçük metrekare bahçeli evler ile orta sınıf için bu konsepti yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Bu sayede daha uygun fiyatlar ile müşterilerimizin bahçeli evlerde yaşamalarını sağlayacağız.”
Konut finansmanı çözüm bekliyor
Türkiye gayrimenkul sektörünü de değerlendiren Salih Kuzu, şöyle konuştu: “Sektör, çok önemli mesafeler kaydetti. Artık dünya ölçeğinde projeler planlayıp hayata geçirebiliyoruz. Sektörün belki de tek eksiği konut finansmanın henüz tam çözülmemiş olması. Mortgage sisteminin en önemli ayağı olan ipotekli gayrimenkullerin menkul değere dönüştürülmesi ve sigorta edilmesi ayağının henüz tam kurulamamasıdır. Bu kısım da devreye girerse hem daha uygun kredi faizleri olabilir hem de ipotek garantili menkul kıymetlerin iç ve diş piyasalarda satılması konut kredilerinin finansmanını kolaylaştıracaktır. Yurt dışı satışların ülkemizin cari açığını kapatmaya yapacağı katkıda bir başka yararı olacaktır.”
Bahçeli eve talebin artması kaçınılmaz
Bahçeli ev projelerinin diğer projelerden en önemli farkının konutun bulunduğu çevre ile bütünleşmesi, onun bir parçası haline gelmesi olduğunu vurgulayan Salih Kuzu, şu bilgileri verdi: “Bahçeli ev toprak sıkıntısı olmayan tüm gelişmiş ülkelerde insanların en çok kullandıkları ev tipi. ABD’de insanların yüzde 70’den fazlası bu tür evlerde oturuyor. Avrupa ülkelerinde de durum çok farklı değil. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte insanların yaklaşık yüzde 60’ı bu tür konutlarda oturmayı tercih ediyorlar. Türkiye’de yapılan bir çok araştırma da insanların çok büyük çoğunluğunun müstakil evde oturmak istediğini gösteriyor. Bahçeli ev konsepti bizim de çok aşina olduğumuz ve tercih ettiğimiz bir yerleşim modeli. Ülkemizin yaşadığı hızlı sanayileşme ve kentleşmenin hızlı artışı sebebiyle maalesef şehirlerimiz hızla ve dikey olarak büyümek zorunda kaldı. Milli gelirdeki artışın sürmesi ve şehirlerin çeperlerine doğru yapılacak raylı ulaşım sistemleri sonucu olarak bahçeli evlere olan talep de büyük bir artış olması kaçınılmaz olacaktır.”
Asmalı Evler’in yüzde 50’si satıldı, teslimat kasımda
“Her eve bir bahçe” anlayışıyla Dekar DK tarafından Bahçeşehir’de inşa edilen Asmalı Evler projesinin, altı ay gibi bir sürede yüzde 50’sinin satışı tamamlandı. Projenin birinci etap teslimatlarına kasım ayında başlanacak. 134-180 metrekare arası brüt alanlı dokuz farklı ev tipinden oluşan Asmalı Evler’de her evin 40 metrekare ile 300 metrekare arasında değişen bahçeleri bulunuyor. Toplam 55 bin metrekare arsa alanı içerisine inşa edilen Asmalı Evler, konutlara özel bahçeler, yarı olimpik yüzme havuzu, kafe ve fitness salonunun yer aldığı sosyal tesis, kapalı ve açık otoparklar, rekreasyon alanları, yürüyüş parkurları ile betonun değil yeşilin hakim olduğu bir hayat sunuyor. 170 bahçeli evden oluşan Asmalı Evler Projesi’nin ilk etabı Kasım 2012, ikinci etabı Haziran 2013, üçüncü etabı ise Eylül 2013 tarihinde teslim edilecek.
MEMURUN KADERİ 21 MAYIS'TA BELLİ OLACAK!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Hükümet ile memur sendikaları arasında devam eden zam pazarlığında son aşamaya gelindi. Bakan Faruk Çelik, 21 Mayıs'ta memurların toplu sözleşme tutanağının imzalanacağını açıkladı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 21 Mayıs'ta memurların toplu sözleşme tutanağının imzalanacağını, eğer anlaşma sağlanamazsa hakem heyeti sürecinin başlayacağını belirtti.
Çelik Memurlar ile hükümet arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinin başlamasının ardından yaptığı açıklamada, memur sendikaları ile 14-17 ve 21 Mayıs'ta bir araya geleceklerini söyledi. Faruk Çelik ayrıca, 8 Mayıs'ta hizmet kollarına yönelik değerlendirme yapılacağını ve 2-18 Mayıs tarihleri arasında 11 hizmet koluyla ilgili görüşmelerin yapılacağını duyurdu.
TÜRK CEO'LARI AVRUPA'DA KAPIŞILIYOR!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Liderlik, CEO ve Yönetim Kurulu uygulamalarıyla, yönetici araştırması ve liderlik danışmanlığı hizmeti veren Heidrick&Struggles, Türk üst düzey yöneticilerin Ortadoğu ve Asya'daki şirketler tarafından adeta kapışıldığını açıkladı.
Yerli şirketlerin artık yabancı yönetici yerine iyi eğitim almış Türk yöneticileri tercih ettiğini söyleyen Heidrick&Struggles Müdürü Ayşegül Dicle Aydın, “Başarılı Türk yöneticilere sadece Türkiye’den değil, Ortadoğu ve Asya’dan da ciddi talep var. Eskiden Hintli ve Pakistanlı yöneticiler Türkiler’den daha güçlü yöneticiler olarak bilinirdi ancak Türk yöneticilerin daha çalışkan ve başarılı oldukları tüm dünyada kanıtlandı. Avrupa bizi kıskanıyor. Türk yöneticilere olan yoğun talebe yetişemiyoruz. Önümüzdeki yıl, sadece Türkiye’den talep edelin Yönetim Kurulu Danışmanlarına bir şirket kurarak yurtdışından gelen yoğun talebe daha kolay cevap vermeyi hedefliyoruz. Önümüzdeki 20 yıl içinde Coca-Cola Company CEO’su Muhtar Kent gibi yöneticileri, dünyanın önde gelen şirketlerinin başında göreceğiz” dedi.
Krizin içinde doğduk
Türk hükümetinin başarılı ekonomi politikaları sayesinde dünya
arenasında önemli yerlere gelen Türk holdinglerin, yöneticileriyle
de öne çıktığı bilgisini veren Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bütün gözler Türkiye’nin üzerinde. Biz, 49 ülkede faaliyet
gösteren Heidrick&Struggles’ın en iyi durumda olan ülkeleri
arasında ilk sıralarda yer alıyor. Avrupa Birliği ülkelerinin
alışkın olmadığı işsizlik, ekonomik kriz ve ekonomik belirsizlik
gibi sorunların içine doğmuş bir millet olarak doğuştan gelen
tecrübemiz Türk yöneticileri diğerlerinden farklı kılıyor. Son bir
yıl içinde pek çok yabancı şirket, gelişmekte olan ülkelerde
yetişmiş bir üyeyi yönetim kurullarında görmek istediklerini ve
bunun da Türkiye’den olmasını istediklerini bize bildirdi.
Türkiye’de yetişmiş, yurtdışında pek çok farklı ülkede yıllarca
çalışmış ancak adını kimsenin bilmediği çok başarılı
yöneticilerimiz var. Bizim veritabanımızda bu gizli kalmış
isimlerin pek çoğu mevcut. Şirketler yönetim kurullarında yer
almasını istedikleri bu tip yöneticiler için bize başvurduklarında
biz de gerekli atamaları yapıyoruz. Gelişmekte olan ülkenin ne
demek olduğunu, dünya şimdi daha iyi anlıyor.”
SPK polislik yapmıyor
Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK), şirketlerin yönetim kurulundaki
bağımsız üyelerle ilgili olarak yayınladığı tebliğ gereği,
şirketlerin yeni bir düzenlemeye gideceğini hatırlatan Aydın, şu
bilgileri verdi: “Borsada işlem gören şirketlerin yönetim
kurulundaki bağımsız üyelerin yarısı, Gelir Vergisi Kanununa göre
Türkiye’de yerleşik olmaları bağımsızlık kriteri için yeterli.
Türkiye’de 12 yıldır Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) ve Sermaye
Piyasası Kurulu’nun (SPK) yeni uygulamalarını bekliyorduk. Türkiye
ile kendi uzmanlığımızı paylaşacağız. SPK atacağı bu ilk adımda
şirketleri mümkün olduğunca zorlayacak. Borsaya kote olmuş büyük
şirketlerin bunu 6 yıl gibi bir dönemde uygulamaya koyacağına
inanıyorum. SPK bu konunun ciddiyetini ortaya koymak adına böyle
bir uygulamaya gitti. SPK’nın, şirketlere polislik yapmak gibi bir
amacı olduğunu düşünmüyoruz. Eğer bir şekilde bu uygulamalar
devreye girmezse şirket yönetimlerinde dejenerasyon kaçınılmaz
olur.”
Aile şirketlerinde akraba sayısı azalıyor
HEIDRICK&STRUGGLES’ın 60 yıl önce beyin avcısı bir şirket olarak kurulduğunu anlatan Ayşegül Dicle Aydın, yaptıkları işin Türkiye’de son bir kaç yıldır farkına varıldığını belirterek şunları söyledi: “Bugüne kadar Türkiye’de Sabancı, Koç, Doğuş, Eczacıbaşı, Borusan ve Yıldız Holding ile işlerimizi yürütüyorduk. Yönetim kurullarına getirilecek yeni düzenlemeyle ilgili olarak zaten bu şirtetlerin hepsi gerekli bilince sahip. Aile şirketlerindeki ‘akraba’ sayısı azalıyor. Artık şirketler, yönetim kurullarına aile dışında üyeleri de alıyor. Çünkü aile içindeki akraba rekabeti, şirketin büyümesine engel oluyor. Türkiye’de bağmsız yönetim kurulu başkanı yokken, Avrupa’da bu oran yüzde 33 ABD’de ise yüzde 60’lar seviyesinde. Türkiye’deki borsaya kote ilk 30 şirketin yönetim kurullarındaki yabancı üye oranı 2011 yılında yüzde 17 seviyesine çıktı.”
Yönetim kurulu üyeleri 3 yılda bir değiştirilmeli
Yönetim kurullarındaki görev sürelerinin de artık daha kısa tutulmaya çalışıldığı bilgisini veren Ayşegül Dicle Aydın, şu değerlendirmeyi yaptı: “Eskiden değişime pek ihtiyaç duyulmaz, üyeler yönetim kurullarında daha uzun süre kalırlardı. Değişime pek ihtiyaç duyulmazdı. Ancak Türkiye bu konuda Avrupa’nın önüne geçerek yönetim kurulu üyesinin ortalama çalışma süresini 4.8 yıla düşürdü. Avrupa’da ise yönetim kurulu üyeleri 5.8 yıl görev yapıyor. Ancak biz yönetim kurulu üyelerinin 3 yılda bir değiştirilmesini tavsiye ediyoruz. Öte yandan Türkiye’de yönetim kurulu üyelerinin ortalama yaşı 55 iken Avrupa’daki ortalama 58. Türkiye’deki yönetim kurulu üyelerinin ortalama maaşı 10 bin lira. Diğer taraftan yönetim kurullarına giriş yapan yabancı ülkeler arasında ise ilk sırayı Lübnan ve Suudi Arabistan aldı.” Aydın, Türkiye’nin önde gelen holdinglerinin yönetim kurulu başkanlarının, üyelerini de yanına alarak ‘strateji günü’ adını verdikleri bir gün düzenliediklerini belirterek, “Bugünde, bütün dünyadan soyutlanıp, bir ya da birkaç gün sessiz bir yere kapanıp, şirketin geleceğini tartışıyorlar” dedi.
371 şirkete bağımsız yönetim kurulu üyesi şartı geliyor
Temmuz ayında yürürlüğe girecek uygulama gereği, İMKB’deki 371 halka açık şirket, yönetimlerinin üçte birini bağımsız üyelerden seçecek. SPK’nın getirdiği bu düzenlemeyle birlikte, özellikle nisan ve mayıs aylarında yapılan şirket genel kurullarında seçilecek bağımsız üye sayısının 700 ile bin arasında olacağı tahmin ediliyor. Yeni düzenlemeye yıl sonuna kadar uyması istenen bankalar da katıldığında, yönetim kurullarında yer alan ‘bağımsız üye’ sayısı daha da artacak. Tebliğe göre, bağımsız üye sayısının hesaplanmasında küsuratlar izleyen tam sayı olarak dikkate alınacak. Her durumda, bağımsız üye sayısı ikiden az olamayacak. Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin görev süresi üç yıla kadar olacak ve tekrar aday gösterilerek seçilmeleri mümkün olacak. SPK, bağımsızlık kriterleri çerçevesinde yaptığı inceleme sonucunda varsa liste hakkında olumsuz görüşünü 30 gün içerisinde şirkete bildirecek. SPK’nın olumsuz görüş bildirmiş olduğu kişi genel kurula bağımsız üye adayı olarak sunulamayacak. Yönetim kurulunda da en az bir kadın üye bulunacak.
EN ZENGİN 1000 KİŞİNİN BİRİNCİSİ BİR
HİNTLİ!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
İngiliz Sunday Times gazetesinin bugün yayımladığı
zenginler listesinin ilk sırasında ”Çelik Kralı” ünvanıyla bilinen
Hint asıllı iş adamı Lakshmi Mittal yer alıyor.
İngiltere’deki 1000 en kişinin sıralandığı listede 2005 yılından bu
yana birinciliği kimseye bırakmayan 61 yaşındaki Mittal 12 milyar
700 milyon sterlinlik servetiyle zirvedeki yerini korudu. Mittal’in
geçen yılki tahmin edilen serveti 17 milyar 514 milyon
sterlindi.
Her yıl yayımlanan listede dünyanın en büyük çelik üreticisi olan Lakshmi Mittal ve ailesini Rus iş adamları takip etti. Özbek asıllı Rus iş adamı Alisher Usmanov, 12 milyar 315 milyon sterlinlik servetiyle ikinci oldu. 58 yaşındaki Usmanov, geçen yıl da 12 milyar 400 milyon sterlinile yine ikinci sırada yer almıştı.
Chelsea’de yaptığı flaş transferlerle, lüks yatlarıyla gündeme gelen 45 yaşındaki Rus iş adamı Roman Abramovich ise 9,5 milyar sterlinlik servetiyle listenin üçüncü sırasında kendine yer buldu.
İlk 3 sıradaki iş adamlarının ortak özelliği İngiltere Premier League’deki Londra takımlarıyla bağları. Abramovich 2003 yılında satın aldığı Chelsea’ye milyonlarca sterlin yatırım yaparken, Usmanov bir başka Londra devi Arsenal’ın hisselerinin yüzde 29’unu elinde tutuyor. Mittal’in de Queens Park Rangers takımında yüzde 20 hissesi bulunuyor.
Listede yer alan ve servetleriyle dikkati çeken diğer bazı isimler şöyle: Formula 1’in patronu Bernie Ecclestone 2 buçuk milyar sterlin (23. sıra), efsanevi müzik grubu Beatles’in üyesi Sir Paul McCartney 665 milyon sterlin (124. sıra), İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth 310 milyon sterlin (262. sıra), besteci ve müzisyen Sir Elton John 220 milyon sterlin (345. sıra), David ve Victoria Beckham 190 milyon sterlin (395. sıra), ünlü şef Jamie Oliver 150 milyon sterlin (501. sıra).
İngiltere’de 1000 en kişinin toplam servetleri 414 milyar sterlini buluyor.
PİYASALARDA BU HAFTA NE
BEKLENİYOR?
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Haftanın son işlem gününe başlarken, S&P kredi
derecelendirme kuruluşunun İspanya’nın uzun vadeli kredi notunu iki
kademe birden düşürmesi piyasalarda satıcılı açılışlara neden olan
önemli unsurlardan biriydi.
Asya piyasaları, sabahın erken saatlerinde Avrupa tarafından gelen haberler ile kapanışları kayıplarla yapıyordu Öte yandan gün içinde Japonya Merkez Bankası BOJ’un tahvil alım programını yükseltmesi para politikasının bir miktar gevşeyeceği anlamına geldiğinden piyasalarda rahatlamaya neden oluyordu
Avrupa borsalarında da S&P kararı sonrası
beklendiği gibi satıcılı bir açılış yapılıyordu. Gün içinde
İtalya’nın, tahvil oranlarındaki yükselişe rağmen yeterli miktarda
tahvil satışı gerçekleştirmesi, Avrupa kaynaklı endişeleri bir
miktar azaltıyordu.
Kredi notu düşen İspanya tarafında ise, not düşüşünün devam
edebileceğinin ifade edilmesi, yönünü yukarı çeviren borsaların
hareketlerini sınırlandırıyordu. Avrupa borsalarına genel olarak
baktığımızda gün içindeki gelişmelerden sonra kapanışların yüzde 1
seviyelerinde kazançlarla gerçekleştiğini görüyorduk.
ABD tarafında ise, Fed toplantısı sonrası düşük faiz
oranlarının 2014 sonuna kadar muhafaza edileceği ifade edilse de
yeni bir parasal genişlemeye gidilip gidilmeyeceği konusunda her
hangi bir açıklama gelmiyordu. Cuma gününe baktığımızda,
beklentiden kötü gelen büyüme rakamlarının borsalardaki yukarı
yönlü hareketleri sınırlandırdığını gördük.
Öte yandan, düşük gelen büyüme rakamları, ekonomideki iyileşmenin tam anlamıyla sağlanamadığına işaret ediyor bu da parasal genişleme beklentilerini canlı tutarak piyasalarda olumlu algılayışın devam etmesini sağlıyordu. Bu doğrultuda ABD borsaları günü ufak kazançlarla kapatıyordu.
IMKB yönünde, güne S&P’nin İspanya kararı ile
satıcılı başlangıç yapıldığını gördük. Öte yandan, satış baskısı
60300 seviyesine kadar devam ediyor buradan gelen alımlar ile
endeks yönünü tekrar yukarı çeviriyordu. İlk seansı 60731 puandan
kapatan endekste 60800 direnci birkaç kez geçilmeye çalışılsa da
istenilen hareket sağlanamıyordu.
İkinci seansta, açılıştan itibaren yukarı yönlü hareketin
desteklendiğini fakat 61000 seviyesinden gelen kar satışları ile
günlük kapanışın 60596 puandan gerçekleştiğini gördük.
Fed kararı sonrasında Dolardaki değer kaybı sürerken,
Euro/Dolar paritesindeki yukarı yönlü hareketin, Avrupa kaynaklı
endişeler nedeniyle 1.3250’nin üzerindeki gücünü devam
ettiremediğini görmekteyiz.
Dolar/TL kurunda ise aşağı yönlü gevşemenin devam ettiğini ve
kapanışın görülen en düşük seviye olan 1.7565’den gerçekleştiğini
izledik. Kurda aşağı yönlü hareketin 1.74 seviyesine kadar kademeli
olarak devam edeceğini düşünüyoruz. Bu doğrultuda takip edeceğimiz
destek seviyeleri; 1.7560, 1.7520 ve 1.7470.
Altın fiyatında ise Fed tarafından gelen açıklamalar sonrasında yaşanan yukarı yönlü hareketin haftanın son işlem gününde de devam ettiğini gördük. 2014 sonuna kadar faiz oranlarının düşük seviyelerde tutulacak olması Dolara alternatif olarak altını ön plana çıkarırken, yeni bir parasal genişlemeye gidilmesi altındaki yukarı yönlü hareketi destekleyecektir. Yükseliş eğilimi doğrultusunda bugün takip edeceğimiz dirençler 1665, 1675 ve 1685 olarak gözüküyor.
Yurtiçi piyasalarda bu hafta içinde açıklanacak olan
dış ticaret ve enflasyon verilerinin endeksin gideceği yön üzerinde
etkileri olacaktır. Teknik olarak baktığımızda endeksin, 61000 –
63000 kanalına dönme çabasında olduğunu görmekteyiz.
Bu kapsamda 61000 seviyesinin üzerinde alımların güçlenmesi ve
günlük kapanışın gerçekleşmesi gerekiyor. Gün içinde takip
edeceğimiz direnç seviyeleri; 60800, 61000 ve 61200, destek
seviyeleri ise; 60500/400, 60250 ve 59800.